• 4.06.2020
  • 8567 defa okundu

Doksanlı yılların başında Uygur bir arkadaşımla Doğu Türkistan davasının kahramanlarından İsa Yusuf Alptekin’in sohbetine katılma imkânı buldum. Henüz on 15 yaşındaydım. İslam ülkelerine dair çok sınırlı bir bilgiye sahiptim. O gün Alptekin’in anlattıkları beynimde şimşekler çakmasına sebep oldu.  Demek ki sınırlarımızın dışında mazlum ülkelerimiz o ülkelerde yaşayan esir kardeşlerimiz vardı. Bize okullarda bu bölgelerden hiç bahseden olmadığı gibi adını anan bile yoktu.

Bir vakıf binasında milletinin bütün derdini omuzlarına almış yiğit mücahidi dinlerken çok etkilenmiştim. Kendi nefsi için değil davası için yaşayan bütün önder şahsiyetler gibi asil bir duruşu vardı. İlerleyen yaşına rağmen milleti için çırpınışı beni sarsmıştı.

 Gözlerini kaybetmiş ama bütün zorluklara rağmen inancını asla kaybetmemiş efsane bir adam vardı karşımda. Gönlündeki memleket aşkının ateşi dilinden çıkan kelimelerin yakıcılığından hissediliyordu. Vatan için vatanından ayrılmak durumunda kalsa da ayrılan sadece bedeni olmuş kalbi ata yurdunda çarpmaya devam ediyordu.

Sonradan hayatına dair dinlediklerim ve yaptığım okumalar O’na olan saygımı sevgimi daha da artırdı.

Kendisini ilk ve son görüşüm o zamanlar oldu. Bir de vefat ettiği haberini duyunca Fatih Camii’nde cenaze namazına katılmış sonrasında Topkapı mezarlığında son vazifemi yerine getirmiştim.

İsa Yusuf Bey mezkûr sohbetinde ‘Doğu Türkistan davasının tek ümit kapısı Türkiye’dir. Bu dava gönlü yüce Türk milletine emanettir. Gönül ister ki, Türkistan meselesinin halledilmesi davasında öncülük şerefi, Türkiye’nin hakkı olsun.” Demişti.

Bu sözlerin ağırlığını her zaman üzerimde hissettim. O günden beri Doğu Türkistan hep gündemimde oldu. Dergilerde özel sayılar, radyolarda programlar, salonlarda konuşmalar yaptım. Karınca misali safımı net tutmaya çalıştım.

Ama üzülerek söylemeliyim ki Doğu Türkistan davasına toplumumuzda gereken ilginin gösterilmediğine üzülerek şahit oldum.  Dünyada böyle garip başka bir dava var mı bilmiyorum. ’’Bu dava hor bu dava öksüz bu dava büyük’’

EMANETE SAHİP ÇIKALIM

Millet olarak emanete layık gayret gösteremedik. Hatırlarsınız Bosna’nın bilge lideri Aliya Izzetbegoviç de vefatından bir gün önce kendisini ziyarete giden Cumhurbaşkanımıza  ‘buralar size emanet. O emaneti koruyun’ demişti.

Evet, biz Osmanlıyız. Dünyanın neresinde bir mazlum varsa ona sahip çıkan emin bir ecdadın ahfadıyız. Bu sebeple Bosna da bize emanet, Filistin de de bize emanet, Doğu Türkistan da bize emanet.

Emanete sahip çıkmanın ne demek olduğunu en iyi bu toprakların evlatlarının yani bizlerin bilmesi gerekir.

MUSA’NIN YANINDA DURMAK!

Şimdi kendimizi biraz sorguya çekelim. Mesut Sabri Baykozi, Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekinlerin hepimize emanet bıraktığı Doğu Türkistan davasına ne kadar sahip çıkabildik/çıkabiliyoruz.

Meseleye dair ilgimizin bilgimizin ne olduğunu göstermesi açısından şu olayı hep anlatırım.  Televizyoncu bir arkadaş Doğu Türkistan’la ilgili hazırladığı özel bir programda vatandaşların görüşüne yer vermek ister ve bu sebeple çekim ekibini Fatih’in en işlek caddelerinden birisi olan Fevzipaşa Caddesi’ne gönderir. Fatih’i özellikle seçer. Çünkü muhafazakâr insanların Doğu Türkistan’a dair kendilerine yöneltilen sorulara cevap vereceklerini düşünür. Maalesef konuyla yeterli bilgiye sahip olamadıkları için mikrofona konuşan kimse çıkmaz.

 Doğu Türkistan’ın öksüzlüğü Çin’in zulmünden çok bizim duyarsızlığımızın sonucudur.

Sezai Karakoç ”Doğu Türkistan’ın başına gelenlerden bütün Müslümanlar suçludur. Her suçun bir cezası vardır. Bu dünyada da kendimizi toparlamazsak, biz de teker teker cezamızı çekeceğiz.” der.

Sessiz kalmak zulme ortak olmaktır. En azından bugünden itibaren elimizden geldiğince Doğu Türkistan davasına sahip çıkalım vebalden kurtulalım. Hukuk çerçevesinde zulümlere tepkimizi gösterelim. Sosyal medyadaki bir paylaşımın bile mazlumlara moral olacağını bilelim.

Merhum Alptekin hayatı boyunca şiddetten uzak sivil bir dil geliştirmiş dünya kamuoyunun dikkatini yetim vatana çekmeye çalışmıştır.

Bugün bizler de aynı metotla gerek sivil toplum örgütleriyle gerekse bireysel olarak dünya gündemine Doğu Türkistan’daki insanlık dışı uygulamaları getirmeye çalışan kardeşlerimize destek olabiliriz. Elimizle, dilimizle, hiç değilse kalbimizle zulme karşı durarak Firavuna karşı Musa’nın yanında durabiliriz.

DUYARSIZ KALAMAYIZ!

Türkiye’de yaşayan Uygurların Doğu Türkistan’daki ailelerine dair anlattığı acı dolu gerçekleri gözyaşlarına boğulmadan dinleyecek merhametsiz bir vatandaşımız çıkacağına inanmıyorum.

Buna rağmen yaşanan zulümlere dair çığlık çığlığa atılmış bir tweeti  bile Rt etmekten insanımızı alıkoyan nedir çok merak ediyorum. Aynı dinden aynı soydan olduğumuz özümüzün bir olduğu bir halka uygulanan soykırım neden gündem olmuyor niye meydanlar dolmuyor aklım havsalam almıyor.

Devletlerin kendi aralarında diplomatik münasebetleri hukukları olur, işadamlarının çıkar ilişkisi olur fakat hiçbir kayba girmeyecek insanlara ne oluyor ki bu kadar sessiz kalabiliyorlar anlamak mümkün değil.

İslam ülkelerinin neden sessiz olduğunu sormaya bile gerek duymuyorum çünkü bu devletlerin başındaki kuklaların İslamla, Müslümanlarla zaten alakası yok.

Bu sebeple ülkelerin Doğu Türkistan duyarsızlığı bir nebze anlaşılır fakat Türkiye’deki İslami grupların duyarsızlıklarını nasıl yorumlamak gerek bilmiyorum.  Akif’in dediği gibi ‘Baksana kim boynu bükük ağlayan/Hakk-ı hayâtın senin ey Müslüman’

Yakılan Kuran’ı Kerimler, pavyona çevrilen camiler,   rızaları dışında zorla Çinli erkeklerle evlendirilen Müslüman kızlar, yıkılan tarihi eserler, Nazilerinkinden daha beter işkence uygulayan toplama kampları, ayaklar altına alınan insan hakları ve daha fazlası bizi ayağa kaldırmayacaksa daha ne kaldıracak?

ÇİN PROPAGANDASI

 İslami camianın merhametli mensuplarının derin sessizliği sürerken öte yandan bir Çinliden daha Çinci kesilen bazı kesimler hadsiz bir şekilde propaganda yaparak zalimi mazlum mazlumu zalim gösterme yarışına devam ediyor. İyilerin sükûtu kötülere cesaret veriyor.  Onlara göre Doğu Türkistan’da her şey güllük gülistanlık. Hakikatleri çarpıtmak için lobi faaliyetleri yürüterek bizi yalanlarına inandırmak için yoğun emek sarf ediyorlar.  Bu efendilere şairin diliyle sormak gerekiyor madem öyle ‘Ya Türkistan neden ağlar’’

İNSANLIK AYAĞA KALK!

Mesaj kutumuza düşen acı haberler bizlere sorumluklar yüklüyor. Yürek parçalayıcı hikâyeler masaüstümüzde sürekli çoğalıyor. Zindanlarda işkencelere maruz kalan mazlumlar, kalemleri kırılan yazarlar, susturulan sanatçılar, yağma edilen kaynaklar, ateşe verilen kütüphaneler…

Medeniyet düşmanı Çin’e karşı hem ayağa kalkmanın hem de bütün insanlığı ayağa kaldırmanın tam vaktidir.

 Bu tarihi sorumlulukta en önemli görev emanet şuuruna sahip Türkiye’nin vicdanlı aydınlarına ve kardeşlerinin derdini kendi derdi bilen Müslüman Anadolu insanına düşmektedir.

Büyük hesap gününde dindaşların zulüm görürken ne yaptın sorusuna verilecek mutlaka bir cevabımız olmalı. Kim bilir belki de mazlumlara destek için attığımız tek tweet bile kurtuluşumuza vesile olur. O halde niye duruyoruz?

Kaçış yok. Cahit Zarifoğlu’nun hassas yüreğinden dökülen mısraların muhatabı hepimiziz.

’’Bir gün karşısında olacaksın kaçtıklarının.
Dua et, o gün henüz mahşer olmasın’’

Mahmut Bıyıklı

  • Kaynak: https://www.haber7.com/yazarlar/mahmut-biyikli/2981526-ya-turkistan-niye-aglar
  • Etiketler: Doğu Türkistan’Çin,Uygur,Sezai Karakoç,Mesut Sabri Baykozi, Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin,Aliya Izzetbegoviç