Birkaç gündür, hem sosyal hem de resmi medyalarda Uygurların Tayland’dan Çin’e sınır dışı edilme olasılığı hakkında haberler yer alıyor. Çin hapishanelerinde altı yılını geçiren eski bir mahkum ve Uygurların içinde bulunduğu zor durumu yakından izleyen bir Uygur lideri olarak, bunun son derece üzücü bir gelişme olduğunu söylemeliyim.

Radio Free Asia yakın zamanda 2010 yılında Kamboçya’dan sınır dışı edilen bazı Uygurların hala hapiste olduğunu, ikisinin gözaltında öldüğünü ve bir diğerinin zorunlu çalışmaya tabi tutulurken ciddi bir hastalık geçirdiğini bildirdi. Rapor ayrıca hamile bir kadın olan Shahida Kurban’ın bile vahşice muamele gördüğünü ve bunun sonucunda dört aylıkken düşük yaptığını ortaya koydu.

Hamile bir kadına merhamet göstermeyen bir rejim, şüphesiz Tayland’dan sınır dışı edilebilecek 48 Uygur’a daha da kötü vahşet uygulayacaktır. Kaderleri neredeyse kesinlikle ölüm olacaktır. Tayland hükümetinin yapacağı eylem masum hayatları bir kurdun inine teslim etmekle eşdeğerdir ve insanlık ve ahlaki bütünlük eksikliğini yansıtır.

Endişe verici olan sadece bu 48 kişiyi bekleyen korkunç kader değil, aynı zamanda aileleri, arkadaşları ve toplulukları için de çıkarımlar. Ayrıca, Uygur soykırımı hakkında farkındalığı artırmak ve sonlandırılması çağrısında bulunmak için yorulmadan çalışan ülkelerin, örgütlerin ve bireylerin on yıllardır süren çabalarını baltalıyor.

Uluslararası toplum bu mültecileri bile korumayı başaramazsa, sadece toplama kamplarında çürüyen Uygurları başarısızlığa uğratmakla kalmayacak, aynı zamanda sığınma arayanları kurtarmada da yetersiz kalacaktır. Bu başarısızlık, Çin’i ve onu destekleyen diğer otoriter rejimleri cesaretlendirecek, iktidardaki hakimiyetlerini daha da sağlamlaştıracak ve adaletsizliği sürdürecektir.

Geçtiğimiz on yılda Çine, binlerce Uygur’u (mülteciler, öğrenciler ve iş insanları) Mısır, Malezya, BAE, Endonezya ve Orta Asya cumhuriyetleri gibi ülkelerden zorla geri gönderdi. Bu kişilerin hiçbirinden bir daha haber alınamadı. Raporlar, sürekli olarak hapsedildiklerini, uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldıklarını ve birçoğunun işkenceye veya zorunlu çalışmaya yenik düştüğünü ortaya koyuyor.

Böyle bir durumda, 48 Uygur’un Tayland’dan sınır dışı edilmesi ihtimaline karşı sessiz kalmak, insanlık kaybı, zulme teslimiyet ve zalimin zulmüne ortak olmak anlamına gelecektir.

Bu nedenle, tüm hükümetleri, insan hakları aktivistlerini, kamu da görevli ve etkili kişileri, kendi hükümetleri aracılığıyla Tayland’a baskı yaparak bu olası kararı iptal etmeye ve Çin’e sınırlarını hatırlatmaya çağırıyorum. Birleşmiş Milletler’i ve dünya çapındaki hükümetleri, bu 48 Uygur’un özgür ve güvenli bir şekilde yaşayabilecekleri üçüncü bir ülkeye nakledilmesi için güvenli bir yol oluşturmaya çağırıyorum.

Not : Doğu Türkistan lıların manevi annesi sayın Rabia Hanım haber merkezimize Tayland’ta gelişmekte olan olaylar hakkında kendisi bilgi vermiştir.

  • Rabia Kadir
  • Uygurların Manevi Annesi
  • Uygur Milli Hareketinin Rehberi