• 19.06.2018
  • 2909 defa okundu

Uluslararası ilişkilerde politik ve stratejik konularda konjonktürel ittifaklar tesis edilir; ticari işbirlikleri yapılır; iyi niyet arttırıcı temaslarda bulunulur. Ancak bunlar çatışma alanlarını ortadan kaldırmaz; sadece “donmuş çatışma” haline getirir.

Rusya ile çok yönlü ilişkilerimiz Kırım’ın işgalini kabullenmemizi; Çin ile ortaklıklarımız da, 1949 yılında “özerklik” sözü ile ilhak ve işgal edilen Doğu Türkistan’ı “Sincan” diye kabulümüzü iktiza etmez. Tıpkı Kudüs’ün İsrail’in başkenti ilan edilmesini kabul etmediğimiz gibi.

Rusya Federasyonu bünyesinde Tatar Özerk Cumhuriyeti’nde sağlanan ortam, Doğu Türkistan için de temin edilirse; Çin “stratejik ortak” olabilir. Aksi halde dış ticaretimizin mecburi siyasi ve iktisadi ilişkiler kurduğumuz ama asla “dost” göremeyeceğimiz bir güç olarak kalır.

El-Kaide, Taliban ve DEAŞ yokken de Doğu Türkistan’da zulme direniş vardı. Kimse bu terör gruplarıyla bağlantılandırıp da Uygur kardeşlerimizin insan haklarını koruma mücadelesiyle ilgilenmemizi gayrimeşru kılamaz. Kaldı ki Çin’in bizden aldığı, verdiğinden çok fazladır.

Kalıcı ve rasyonel bir strateji çerçevesinde, Doğu Türkistan Türkiye’nin ebedi ilgi alanı kalacaktır; donmuş çatışmayı tektaraflı zorlama ile çatışma alanı olmaktan çıkarmak da mümkün değildir. Ne Kudüs’te, ne Kırım’da, ne Kerkük’te, ne Karabağ’da, ne Kıbrıs’ta, ne’de KAŞGAR’da !

Biz Türkistan aşkımızı pazardan almadık ki, pazarda satalım.

Doç. Dr. Gültekin YILDIZ
  • Kaynak: https://mangubitig.com/turkiyenin-dogu-turkistan-politikasi/
  • Etiketler: Çin,Doğu Türkistan,Rusya,Kırım,Kudüs’ İsrail,Tatar Özerk Cumhuriyeti’,El-Kaide, Taliban, DEAŞ