• 21.02.2020
  • 4951 defa okundu

Çin hükümetinin Şincan (Doğu Türkistan) bölgesinde yaşayan Müslüman azınlık Uygurlar’a yönelik baskı politikaları uluslararası arenada tepki çekerken, bazı uzmanlar Çin’in ekonomik ve siyasi nüfuzu nedeniyle Türkiye’yi Uygurlar’ın maruz bırakıldığı muameleye sessiz kaldığı için eleştiriyor.

Uygurlar ve Türkler, aynı dili, kültürel ve dini mirası paylaşıyor.

Washington’daki düşünce kuruluşu CATO Enstitüsü’nden Mustafa Akyol’a göre, ”Türkiye, tarihi ve kültürel bağlar nedeniyle Uygurlar’ın maruz kaldığı zulme karşı en çok ses çıkarması gereken ülke.” Akyol, 2010’lu yılların sonuna kadar Türkiye’nin Uygurlar’a sahip çıktığını söylüyor.

Akyol, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2003 yılından bu yana devam eden yükselişiyle birlikte Türkiye’nin özellikle baskı altına kalan Arakanlı, Keşmirli ve Filistinli Müslümanlar’ın lideri olarak ön plana çıktığını kaydediyor. Ancak Türkiye, Uygurlar’ın baskı görmesi karşısında Akyol’a göre ”tamamen sessiz.”

Türkiye’deki Çin yanlısı lobicilik faaliyetlerinin Türk yetkilileri Uygurlar’a ilişkin kaygıların ”CIA yalanları” olduğuna inandırmaya çalıştığını söyleyen Akyol, Türkiye’nin Uygur meselesi karşısındaki suskunluğu konusunda, ”Buna Türkiye’de Batı karşıtı dünya görüşünü benimseyen, Rusya ve Çin gibi Batılı olmayan güçlere yakınlık duyan yeni egemen ideoloji sebep oluyor,” diyor.

2009’da Şincan’ın başkenti Urumçi’de Uygurlar ve Hun soyundan gelen Çinliler arasında çıkan çatışmalardan sonra Çinli yetkililere sert tepki gösteren Erdoğan, yaşanan olayları ”soykırım” olarak nitelemişti. Ancak Türk hükümeti, geçen Ekim ayında Çin’i Müslüman Uygurlar’a uyguladığı zulmü sona erdirmeye çağırmak için hazırlanan ve 23 ülkenin katıldığı ortak açıklamaya katılmadı.

Söylem değişti

Uygurlar’ın haklarını savunanlar, Çin’in 2017’den bu yana Şincan’da uyguladığı politikaların küresel çapta eleştiri almasına rağmen Erdoğan hükümetinin Uygurlar’ın gördüğü muameleyi eleştirirken kullandığı dili son yıllarda yumuşattığının altını çiziyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 56’ıncı Münih Güvenlik Konferansı’nda Çin Dışişleri Bakanı Wang Li ile bir araya geldikten sonra düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin Uygurlar’ın ”tüm haklara” sahip olması dileğini vurgularken diğer yandan ”Çin’in bütünlüğünü destekliyoruz” mesajı verdi.

Çin hükümetinin Türkiye’yi Şincan bölgesine bir heyet göndermeye davet ettiğini kaydeden Çavuşoğlu, ”Bu konuyu Çin aleyhine kullanan ülkeler var. Türkiye o tür propagandalara katılmıyor,” dedi. Türk heyetinin Çin’i ziyaret edip etmeyeceğiyse henüz belli değil.

Çavuşoğlu, aynı açıklamada, ”Çin’de herhangi bir terör saldırısı olmasını hiçbir zaman arzu etmeyiz çünkü biz de terörden çok çektik. Bir terörist Türk, Uygur Türkü, Hun Çinlisi, Budist ya da Hıristiyan olabilir. Ancak tek bir terörist nedeniyle tüm Uygur Türkleri’nin terörist olarak nitelenmesinin doğru olmadığını Çinli yetkililerle yaptığımız her görüşmede söylüyoruz,” dedi.

Kayseri’deki Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Seyit Tümtürk, Amerika’nın Sesi’ne, Türkiye’nin Uygurlar’a yönelik politika değişikliğinin Çin’in ekonomik etkisinin yıllar içinde artmasından kaynaklandığını söyledi. Tümtürk, Çin’in Türkiye’yle olan ekonomik ilişkilerinin kapsamının hızlı demiryolu hattı, köprü ve nükleer enerji santralı inşaatları gibi çeşitli altyapı yatırım projeleriyle genişlediğini belirtti.

Tümtürk, ”Türkiye’nin Uygur meselesindeki suskunluğu 2016 darbe girişiminden sonra ortaya çıkan siyasi ve ekonomik belirsizliğin körüklediği jeopolitik ve stratejik ihtiyaçlardan ve Türk-Amerikan ilişkilerinde son zamanlarda yaşanan gelişmelerden kaynaklanıyor,” dedi.

Tümtürk, bu yatırımların Türkiye’yi adım adım Çin kaynaklı paraya bağımlı hale getirdiğini savundu.

“Ekonomik koz”

Türkiye ve Çin, 2010’da, yıllık ticaret hacmini 2015’e kadar 50 milyar dolara, 2020’ye kadarsa 100 milyar dolara çıkarmak amacıyla sekiz stratejik işbirliği anlaşması imzalamıştı. Ticaret Bakanlığı’na göre iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2001’de bir milyar 100 milyon dolarken bu miktar 2018’de 23 milyar 600 milyon dolara yükseldi.

Tümtürk’e göre, Türk yetkililer, Çin’in Türkiye üzerindeki ekonomik nüfuzunun artması nedeniyle, Şincan konusunda sert tavır takınmalarının Türk ekonomisine zarar vermesinden çekiniyor.

Gözaltında bir milyon 800 bin kişi

Çin 2017’den bu yana bir milyon 800 bin Uygur, Kazak ve diğer Türki grupları Çin’in kuzeydoğusundaki Şincan özerk bölgesindeki toplama kamplarında tutmakla suçlanıyor. İnsan hakları örgütleri, kamplarda tutulanların fabrikalarda çok düşük ücretle çalışmaya zorlandığını ve sadece haftada bir kez evlerine gitmelerine izin verildiğini bildiriyor.

Suçlamaları reddeden Çinli yetkililerse kampların ”mesleki eğitim merkezleri” olduğunu, bu merkezlerde Uygur Türkleri’ne ”yeniden eğitim” verildiğini iddia ediyor. Pekin, Şincan bölgesinde güttüğü politikaları ”üç şer odağı olan terör, aşırıcılık ve ayrılıkçılıkla” mücadeleye bağlıyor.

Dünyada 12 milyon Müslüman Uygur Türkü yaşıyor. Uygur nüfusunun yüzde 90 kadarının ata toprakları olan Şincan’da yaşadığı tahmin ediliyor. Şincan’ı ”Doğu Türkistan” olarak adlandıran Uygurlar, Çin’i, bölgenin demografik yapısını değiştirmek için kendilerini bu topraklardan sürüp yerlerine Hun kökenli Çinliler’I yerleştirmeye çalışmakla suçluyor.

Türkiye tarih boyunca Çin’den kaçan Uygurlar’a sığınak olmuş bir ülke. 1950’lı yıllarda Şincan’dan kaçan yüzlerce Uygur mülteciyi kabul eden Türkiye, Birleşmiş Milletler’den yardım almış ve Uygurlar’a Türk vatandaşlığı hakkı tanımıştı. Bu uygulama, 20’inci yüzyılda Çin’den Türkiye’ye uzanan ilk toplu Uygur göçü olarak kayıtlara geçmişti.

Mülteci Uygurlar

Türkiye’de bugün onbini mülteci olmak üzere yaklaşık 45 bin Uygur Türkü yaşıyor. Mülteci statüsü olmayanlar geçici ya da sürekli ikamet iznine ya da Türk vatandaşlığına sahip.

Çin’in karşı çıkmasına rağmen 2014-2015 yılları arasında yüzlerce Uygur Türkü kaçak olarak Çin’den Myanmar, Vietnam, Tayland ve Malezya’ya geçti ve Kuala Lumpur’daki Türk Büyükelçiliği’nde bu Uygurlar’a seyahat belgesi çıkarıldı.

Çin’den Türkiye’ye kaçan Uygurlar’dan biri olan İhsan Karatal, Amerika’nın Sesi’ne, Türkiye’deki Uygur toplumunda Ankara’nın Şincan’daki duruma ilişkin tavır değiştirmesi nedeniyle giderek büyüyen bir rahatsızlık olduğunu söyledi.

Eşi ve üç çocuğuyla birlikte sekiz yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşadıktan sonra 2018’de Türkiye’ye taşınan Karatal, tanıdığı bazı Uygurlar’ın ortadan kaybolmasından ve bu kişilerin Çin’e gönderildiğine ilişkin söylentiler çıkmasından sonra Birleşik Arap Emirlikleri’nden ayrıldıklarını anlattı.

Karatal, ”Türkiye kolaylıkla yerleşebileceğim ve ikamet başvurusunda bulunabileceğim bir ülkeydi. Daha da önemlisi bizi işkence ve ölümle karşı karşıya kalacağımız Çin’e geri göndermeyecekti,” diyor.

“Üç çocuğum ve eşimle birlikte Türkiye’ye geldikten iki yıl sonra İstanbul’daki Göç İdaresi’ne ikamet izni başvurusunda bulunduk,” diyen Karatal, ”Şimdi hepimizin Türkiye’de ikamet izni var. En güzeli de burada daha önce yaşadığımız yerlere kıyasla kendimizi çok daha güvende hissetmemiz,” şeklinde konuşuyor.

Türk hükümetinin son aylarda Uygurlar’a vatandaşlık hakkı tanıma konusunda daha isteksiz davrandığını kaydeden Karatal’a göre Türkiye-Çin ilişkilerinin gelecekte daha da iyileşmesi durumunda çok sayıda Uygur Türkü, kendilerini savunmasız hissedecek.

Karatal, ”İkamet iznim olsa bile Türkiye’nin bana ne zaman vatandaşlık hakkı tanıyacağını bilmiyorum. Şu anda çalışma izni alamıyorum, iş bulmakta ve ailemi geçindirmekte zorlanıyorum. Türkiye’nin Çin’le yakınlaşması hayatımı daha da zorlaştırıyor çünkü bu, Türkiye’nin ailemin geri kalanının yaşadığı Doğu Türkistan’daki Uygurlar’ın başına gelenlere karşı mesafeli poitika izlemesi anlamına geliyor,” diyor.

  • Kaynak: https://www.amerikaninsesi.com/a/uygurlar-t%C3%BCrkiye-nin-suskunlu%C4%9Fundan-rahats%C4%B1z/5298237.html
  • Etiketler: Doğu Türkistan’Çin,Uygur,Washington,CATO Enstitüsü,Mustafa Akyol’,Recep Tayyip Erdoğan,Arakanlı, Keşmirli ve Filistinli,CIA,Mevlüt Çavuşoğlu,Wang Li,