Bir düşünün… Gece yarısı kapınız çalınıyor.

Sizi ve ailenizi Çin’in zulmünden kurtaran, bir umutla sığındığınız Türkiye’de, zorla bir merkeze götürülüyorsunuz.

Gözaltındasınız.

Çin’e iade edilme riskiyle karşı karşıyasınız.

Evde bıraktığınız çocuklarınızın, sevdiklerinizin yüzüne ne zaman bakabileceğiniz meçhul.

İşte bugün, Uygur Türk’ü kardeşlerimizin yaşadığı trajedi tam olarak bu.

Şu an yaklaşık 20‘yi geçgin Uygur kardeşimiz,  bir aydan fazla süredir Geri Gönderme Merkezlerinde tutuluyor.

Gelen haberler, onların Çin’e gönderilme ihtimalini içeriyor.

Bu ihtimal bile vicdanları yaralıyor, zihinleri karıştırıyor.

Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz: Çin’e gönderilmek demek, hapis, işkence ve hatta idam demek.

Böyle bir kararı nasıl kabul edebiliriz?

Türkiye, asırlardır mazlumların sığınağı olmuş bir ülke.

Milyonlarca Suriyeli kardeşimizi kucakladık.

Onların yaralarını sarmak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık.

Sağlık hizmetlerini ücretsiz verdik, ikametlerini hızla çıkardık, hatta bir kısmına vatandaşlık hakkı tanıdık.

Ve doğru olanı yaptık, çünkü bu milletin vicdanı, zulümden kaçanlara sırtını dönemezdi.

Ama şimdi soruyorum size: Peki ya Uygur Türkleri?

Hastaneye gittikleri için evlerine icra kâğıdı gönderilen, vatandaşlık başvurularında yıllarca bekletilen, ikamet izinleri çıkmadığı için adeta yok sayılan bu kardeşlerimiz neden aynı sıcaklığı göremiyor?

Suriyelilerden süresi dolan birini Esed’in zulmüne göndermeyen Türkiye, öz kardeşi olan Uygurları nasıl Çin’in kollarına bırakabilir?

Bu, vicdanımıza sığar mı?

Bugün, Uygur kardeşlerimizle ilgili aldığımız bu haberler, hepimizi derinden sarsmalı.

Doğu Türkistan’dan gelen her feryat, aslında bize vicdanımızı hatırlatıyor.

Bu mesele yalnızca Uygur Türklerinin değil, hepimizin davasıdır.

Bugün onların yanında durmazsak, yarın bize kim “Büyük ve şefkatli bir millet” diyebilir?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, büyüklüğünü bu kardeşlerine de gösterecek.

Bundan şüphem yok.

Tarihimiz boyunca mazlumun yanında durduk, zulmün karşısında dimdik durduk.

Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz bizim namusumuzdur, bizim sınavımızdır.

Bugün bu sınavı geçemezsek, yarın tarih bizi affetmez.

Kardeşlerimiz bize baktığında bir umut görmeli, bir dağ gibi yanlarında duran bir Türkiye görmeli.

Bugün mazlumun yanında durmak, yarın vicdan rahatlığıyla yaşayabilmek demektir.

Gelin hep birlikte sesimizi yükseltelim.

Türkiye, Türk’e sırtını dönmez.

Çin’in zulmüne teslim etmez.

Ve biz, bu davada onların yanında duracağız.

Çünkü kardeşlik, en çok zor zamanlarda belli olur.

Habibullah Efendigil

https://www.durusthaber.com/yazarlar/habibullah-efendigil/turkiye-turk-e-sirtini-donmez/271/?fbclid=IwZXh0bgNhZW0CMTEAAR00fs-aSJHd9jVIMWe-743GbJA0Qobf6GRLYux9xSLW63oAUq5I78pdaRU_aem_1ZE7jfuOJ8P3Us1vZKkFqg