Naciye Selin Şenocak, Doğu Türkistan’da Çin tarafından Uygurlu Müslümanlara uygulanan etnik-kültürel soykırım vahşetini SuperHaber’e yazdı.

11 Eylül 2011 yılından bugüne Müslüman dünyasına sözde terörizmle mücadele bahanesiyle gerek Avrupa’da gerek dünyada her türlü ırkçılık, baskı, zulüm ve öldürülmesinin önü açılarak Müslümanların yok edilmesi ve topraklarına Batılı güçlerin müdahale etmesi meşrulaştırıldı. 11 Eylül saldırılarının klişesi ve yaratılan algı “Vahşi gerici Müslümanlar medeniyetin beşiği Batı’ya saldırarak medeniyeti yok edip dünyayı kan gölüne çevirerek ele geçirmeye çalışıyorlar”. Al-Kaide, İŞİD-DEAŞ’ı kuran, eğiten, silahlandırıp dünyada Terör saldırılarını düzenleyenler ‘Medeniyetler Çatışması’ teorisinin bizzat fikir babalarıdır. Halbuki dünyada en büyük zulmü gören yine Müslümanlar.

2015 yılında PSR (Physicians for Social Responsibility) yaptığı bilimsel araştırmaya göre dünyada 1990 yılından beri dünyada 4 milyondan fazla Müslüman öldürüldü. Sadece Filistin, Afganistan, Irak, Suriye’de değil Asya’da Myammar’da Arakanlı Müslümanların acımasızca kadın çocuk demeden Budist rahipler ve askeri yönetim tarafından vahşice öldürülmesi karşısında tüm dünya seyirci kalırken Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışıyla dünya kamuoyunda Arakanlı Müslümanlara destek sağlandı.

Dünyanın gözlerini kapattığı diğer büyük insanlık trajedisi Doğu Türkistan’da Çin’in Uygurlara yaptığı zulüm, etnik ve kültürel soykırımdır. Doğu Türkistan Müslümanlarının yardım çığlığına sessiz kalmak ne Müslümanlığa ne de insanlığa yakışmaz. Anlaşılmaz olan Sözde İnsan Hakları ve demokrasi gibi kendi çıkarı doğrultusunda kullanan AB bu konuda üç maymunu oynamayı tercih ediyor, Çin’le yaptığı ekonomik çıkarlar ağır basıyor.

DOĞU TÜRKİSTAN’DA NELER OLUYOR?

Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur türkleri, son 40 yıldır insanlık tarihinin en korkunç zulüm, katliam, soykırım ve asimilasyonuyla karşı karşıya bulunuyor. Doğu Türkistan’da yaklaşık 35 milyonun üzerinde Uygur Türkü yaşıyor ve bu bölge Çin Halk Cumhuriyeti için önemli stratejik bir konuma sahiptir.

Doğu Türkistan uranyum, platin, altın, gümüş, kömür ve petrol gibi yeraltı kaynaklarıyla çok zengin bir ülke olup petrol rezervleri 20 milyar ton, doğalgaz rezervleri 30 milyar metreküp olarak hesaplanmıştır. Halen Doğu Türkistan’da yılda 8-9 milyon ton petrol üretilmektedir. Yani yeraltı ve yerüstü maden kaynakları, 1,5 milyarlık Çin’in yüzde 30 ihtiyacını karşılıyor.

Çin Devleti, bölge üzerindeki hakimiyetini kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın Türk ve İslami kimliğini görüyor ve bu doğrultuda işkenceyle Uygur Türklerini kimliksizleştirerek asimilasyon politikası uygulamaktadır.

Doğu Türkistan’lı Uygur Türkü çocukları ve gençleri Çin Komünist Partisi tarafından Nazi kampları gibi eğitim kamplarında işkence yapılarak Uygur kültürel kimlikleri ve İslam dini yok edilmeye çalışılıyor ve bu işkenceye direnenler hapse atılarak ölüme terkediliyor ya da vahşice katledilerek ibret olsun diye öldürülüyor.

Etnik ve kültürel soykırım olarak Çin Komünist Partisi Doğu Türkistan’da Uygur alfabesini otuz yılda, dört kez değiştirerek, Uygur dilinde yazılmış tüm eserleri yasaklayarak yok etmektedir ve evlerinde saklayanları hapse atmaktadır.

Asimilasyonda en büyük engel gördükleri etken gördükleri İslam dinidir. Bu yüzden Doğu Türkistan’da camiler yıkılıyor, toplu ibadet yasaklanarak, Kuran kursları kapatılıp namaz ve oruç resmi olarak yasaklanmıştır.

Eğitim kamplarında Uygurlu Müslüman çocuklar ve gençler ailelerinden alınarak zorla domuz eti yedirilerek, içki içirilerek hatta tecavüz edilerek işkenceyle kendi dillerini ve dinlerinden koparılmaya çalışılıyor. Bu gençleri kimliksizleştirmek, neslin tükenmesi için ‘kardeş aile projesi’ adı altında Uygur Türkü genç kızlar zorla Çinli erkeklerle evlendiriliyor.

Eğitim kamplarında bu zulme direnen 1 milyonun üzerinde Uygur Türkü hapse atılmıştır yüz binlercesi Çin Komünist Partisi tarafından vahşice öldürülmüştür. Gayri resmi Doğu Türkistan kaynaklarına göre öldürülen Uygurların organları organ mafyasına satılmaktadır.

Bu zulümden yurtdışına kaçan Uygur Türkü gençlerin ailelerine işkence yapılmakta, yerleri tespit edilenler ise kırmızı bültenle terörist muamelesi görerek polis zoruyla Pekin’e getirilerek hapse atılmaktadır.

Bu vahşet ve insanlık suçunu durdurmak için dünya’nın sessiz kalmaması ve Çin’e hukuki baskı ve yaptırımlar uygulaması gerekir. Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere İslam İşbirliği Teşkilatı’nın tarihi sorumluluklarını yerine getirerek bu duruma müdahale etmeli.

  • Kaynak: http://ednews.net/tr/news/specialist-view/287930-senocak-dogu-turkistanda-muslumanlara-uygulanan-soykirima-dur-denilmeli