*Başlık açıklaması: Beyaz tenlilere ‘beyaz şeytan’ tamlamasını kullanmalarına gönderme olarak Çinlilerin sarı ırk olarak geçmelerine ithafen Sarı Şeytan lakabını kullanıyorum.

Rahmetli babaannemin annesi Melek hanım 20’li yaşlarında iki çocukla dul kalıyor, rahmetli büyükbabamızı apandist patlamasından kaybetmişiz. Osmanlı’nın son dönemleri herkes için zor, bir kadın için daha da zor. Eskişehir’de Yunan işgalini yaşamışlar. Bize Melek annenin bir sözünü söylemişti babaannem ki, her savaş haberi aldığımda, her baskı haberlerini okuduğumda gözlerimden süzülen yaşlarla beraber o söz aklıma gelir. ‘Eğer bir erkek ölecekse önce karısını trink diye vuracak!”

Doğu Türkistan’da Uygur halkına yapılan zulümler bitmek bilmez iken, dünyaca meşhur Çin işkencelerine bir yenisinin eklendiği malumumuz. 1949 yılında Çin Komünist askeri idaresi, Sincan- Doğu Türkistan bölgesini zapt ettiklerinde Han Çinlileri sadece 6% oranındaydı, bu yıl ise %40. Her Ramazan ayında yeni dalga tutuklamalar, yine Ramazan ayında Uygur restorantlarında zorla içki ve domuz servisi yapılması artık olağan durumlardı. İslam alimlerinin hapislerde işkenceler sonucu şehit edilmelerini artık benimsemiştik(!). Fakat ailenin erkeklerini eğitim kampı altında hapislere, zindanlara götürerek işkencelere devam ederken, Müslüman Uygur Türkü kızlarımızı Çinli adamlarla zorla evlendirilmeleri Çin zulmünün yeni bir boyutu. Çin hükümetinin etnik halkları karıştırarak, evlenmesini zorlayan politika nedendir?

Çin, hızlı nüfus artışını durdurarak, nüfusu kontrol altına almayı planladı. Bu sebeple 1979 yılında bir aileye bir çocuk politikası yürürlüğü getirildi. İlk doğan çocuğun erkek olması önemli iken, tek çocuktan başka çocuk yapmaları yasak olan insanlar doğal olarak erkek çocuk sahibi olma yoluna gittiler. Hamilelikte yapılan ultrasonda kız çocuğu olacağı öğrenilince hamileliklere son verilip, erkek çocuk olana kadar denenmelerin yanı sıra, eğer doğan çocuk kız ise sokak başlarına bırakılarak devlet yetimhanelerine teslim edildi. Yurtdışından,özellikle Amerika’dan çocuk sahibi olmak isteyen aileler Çin’e giderek kız çocuklarını evlat edinerek Çin’den çıkartıyorlar. Çin’de nüfuslara kayıtlı olarak doğan erkek çocukları ise zamanla kız nüfusunu geçti, evlenerek yuva kuracak eş bulamaz hale geldiler. Bazı bölgelerde bu sebeple bir takım suç oranlarının yükseldiğini kaydeden yetkililer, başka çarelere başvurmaya başladılar. Etnik gruplar her zaman birbirinden ayrı ama aynı zamanda eşittir politikası yürüten Çin, ilk başta Tibet’teki huzursuzluğu denetlemek ve baskı kurmanın alternative bir yolu olarak Han Çinlileri ile Tibetlilerin evliliklerini teşvik etti. Ev, para, sağlık yardımlarında bulundu. 2008 yılında Tibet’te başlayan bu yöntemi şimdi Uygur Türklerine yönelttiler. Din, dil, kültür, ırk farklılığı olmasına rağmen Komünist Partisi’nin yetkilisine gore herkesin aynı mavi gökyüzünün altında olması yeterliymiş. Bu yeterlilik, 2009 yılında yaşanan Uygur Türklerine karşı işlenen korkunç katliamı unutturacak, yeni yaşanan katliamları meşru kılacak ve Müslüman Türk kızlarımızın namuslarıyla oynanarak Han Çinlileriye evlendirilmesi en makul gerçeklik olacaktır. Maksat ayrı etnik unsurların, ayrı ırkların, ayrı dinlerin ortadan kalkması, ortaya tek bir Çin ırkının çıkması ki 4-5 nesil sonra bu unsurlara dinlerini, dillerini unutturarak tamamen asimile olmaları amaçlanmaktadır.

Dünya ülkeleri bu vahşeti Çin’in iç sorunu olarak görmekte. Eğer nesli tükenen bir hayvan veya bitki olsaydı konu başka olur, uluslararası örgütler duruma derhal el koyma yoluna giderlerdi. Ulusları genellemek doğru değil ama bazı veriler var ki bunlar o milletin genel yapısını anlatır. Çinlilerle münasebetleri olanlar bilirler bir kuruş için gözünün yaşına bakmadan adam öldürürler. Minibüste paranız tam çıkışmadığında ‘Ablam tamamdır, abim canın sağ olsun’ demez, size Çin dilinde ‘beyaz şeytan’ diye hakarete başlar, araçtan indirmekle kalmaz araçta kalan yolcuların başını birçok bağrış çağrış ve hakaretlerle şişirmeye devam ederler. Bu kadar para düşkünü bir milleti dize getirmek ancak onları ekonomisiyle vurmak olur. Çin mallarını almamak Çin hükümetine verilecek en güzel ders olacaktır. Ama özellikle Batı ülkelerinden Ingiltere bütün fabrikalarını Çin’de kurmuş, Ingiltere için yapılan tüm mallar Çin’de üretilmektedir. Bizler duyarlı, şuurlu bir millet olarak Çin ve Israil mallarını almayarak en güzel protestoyu etmiş oluruz. Biraz daha fazla ödeyerek Çin malı almamak, Uygur kızlarımızın namusunu, gelecek nesillerimizi korumak için değmez mi? Yoksa Uygur erkekleri de zorla tutuklanarak kamplara götürülmeden önce kızlarının Çinlilerle evlenmemesi için  hayatlarına kendi elleriyle mi son vermeli?

  • Kaynak: http://qha.com.ua/tr/fikir-yazilari/sari-seytanlar/171338/
  • Etiketler: Çin, Doğu Türkistan, Uygur, Tibet, İngiltere, Batı, İsrail