İsa Yusuf Alptekin Ve Mücadelesi
İsa Yusuf Alptekin Ve Mücadelesi
Doğu Türkistan’ın eski Genel Sekreteri/Başbakanı büyük mücâhit ve dâvâ adamı İsa Yusuf Alptekin de, bu ay içinde, 17 Aralık 1995 târihinde ebedî âleme göçtü.
Allah ü teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de, Nahl sûresinin 90. âyetinde şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki, Allah, adâleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenâlık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor”.
Yine; “…dillerinizin ve renklerinizin birbirine uymaması/farklı olması, Allah’ın âyetlerindendir.” (Rûm Sûresi, 22) diye buyurmaktadır.
Peygamber Efendimiz de, bir hadîslerinde: “Kişi, kavmini sevmekle suçlandırılamaz. Kavminin efendisi, kavmine hizmet edendir. Vatan sevgisi îmândandır” mübârek sözleriyle ve yine, bir başka hadîslerindeki, “Soylarınızı biliniz, sıla-i rahim yapınız” ifadeleriyle, yol göstericimiz olmuştur..
İşte; bu emirlerin hükmünce, isimlerini zikrettiğimiz büyük şahsiyetler gibi, Doğu Türkistan eski Genel Sekreteri/Başbakanı büyük mücâhid ve dâvâ adamı İsa Yusuf Alptekin de, dâvâ arkadaşlarıyla berâber, 94 yıllık ömrü boyunca, bu mukaddes mücâdelenin öncüsü olarak hayat sürmüş bir millî kahramandır.
Mütefekkir S. Ahmet Arvâsî, 15 Kasım 1985 târihli Türkiye Gazetesi’nde yayınladığı “Doğu Türkistan’ın Sesi” başlıklı makalesinde şöyle diyor:
“Bilmem haberiniz var mı? Türkiye’mizde iki yıldan beri, bu adı taşıyan bir dergi yayınlanmaktadır. Derginin sahibi, muhterem ve mustarip bir Doğu Türkistanlı devlet ve fikir adamı olan İsa Yusuf Alptekin Bey’dir. Dergi, Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak yayınlanmakta, Doğu Türkistan üzerinde oynanan oyunları ve orada yaşayan soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın dert ve çilelerini sergilemeye çalışmaktadır. Böylece, Doğu Türkistan’da yaşayan milyonlarca kardeşimizin sesini Türk milletine, İslâm Âlemine ve “Hür insanlık Âlemine” duyurmak için çırpınmaktadır.” (Bknz. S. Ahmet Arvâsî, Size Sesleniyorum-1, Model Yayınları, İstanbul 1989, Sf. 105)
Yazısında, Doğu Türkistan târihi hakkında kısa bir bilgi veren Arvâsî, bize şu acı gerkçekleri de hatırlatmaktadır:
“İkinci Dünya Savaşı’nda yorgun ve bitkin duruma gelen Kızıl Rusya’nın bu zaafından istifade ederek Doğu Türkistanlılar, 1944 yılında tekrar cumhuriyetlerini kurmak için ayaklandılar ve aynı yıl “İli” merkez olmak üzere, “Doğu Türkistan Cumhuriyetini” yeniden kurdular. Fakat ne acıdır ki, bu genç cumhuriyet de 1949 yılında Çin ve Rus işbirliği ile tekrar yıkıldı. O günden beri, Doğu Türkistan Kızıl Çin’nin barbar, vahşi ve insafsız istilâsı altında yaşamaktadır. Şu anda Doğu Türkistan Çin’in, Batı Türkistan ise kızıl moskofun çizmeleri altında bulunmaktadır. Bilhassa Mao ve Stalin dönemlerinde, kızım Çin’in ve kızıl Rusya’nın esaretinde bulunan Müslüman -Türk çocukları akıl almaz işkencelere ve zulümlere maruz kalmışlardır.”
Düşünebiliyor musunuz, Türk’ü esir etmek için iki kızıl devlet birleşiyor da, ne acıdır ki, aynı kandan, aynı candan, aynı ruhtan, aynı kültür ve medeniyetten, aynı soydan gelen bu şanlı milletin evlâtları bir araya gelip de dertlerine derman aramıyor/arayamıyorlar, bulmuyor/bulamıyorlar.
Dehşet verici bu hâl, ne yazık ki, hiçbir ümit verici emâre de göstermiyor. Günübirlik polemiklerle, zaman geçiştiriliyor.
Ve yine düşünebiliyor musunuz ki, ABD, Avustralya, Avusturya, Kanada, Danimarka, İrlanda, Finlandiya, Yeni Zelanda, Norveç, Makedonya, İspanya, İsviçre, İngiltere gibi… birçok ülkenin Birleşmiş Milletler’deki temsilcileri, Doğu Türkistan’da yapılan bugünkü Çin zulmüne karşı çıkarken, bu kınayanların arasında Türkiye yoktur.
İsa Yusuf Alptekin’nin mücâdelesi, Türklüğün ayağa kalkması/kaldırılması mücâdelesidir. Tarihin enginliğinde, Hunların, Gök Türklerin, Karahanlıların, Uygurların,Timurların dünyâya şan veren ihtişamlı medeniyetler kurduğu Doğu Türkistan’ın hâlâ kızıl cânilerin zulmü altında bulunması, en büyük insanlık ayıplarından biridir.
Türk Dünyâsı; artık, rehâvetten kurtulup, bir noktaya teksif olup, bütün dünyâyı bu zülme karşı birlik olmaya dâvet etmelidir.
Türkiye’nin ve dünyâda mevcut Türk devletlerinin yegâne maksat ve hedefinin Türk Dünyasının bütünleşmesi yolunda faaliyetleri olmalıdır.
Bunun için; her devlet bünyesinde, ilk önce, dilde ve târihte müşterekliği sağlamayı hedef alan ‘Türk Birliği Merkezi’ kurulmalıdır. Bunun temel hedefinin ise, dünyânın her yerinde bulunan Türklerin müşterek kültüründen birbirlerini haberdar etmeleri ve onları buluşturmak olmalıdır.
Buna bağlı olarak, vakit geçirilmeden, siyâsî, iktisâdî, kültürel ve edebî işbirliğini temin edici faaliyetlere girişilmelidir. Hiçbir Türk devleti, bunu, bir diğerinden beklemeden harekete geçmeli/geçebilmelidir.
Dünyâ; bilhassa, ABD, AB, Rusya ve Çin emperyalizmiyle kavrulurken, Türk milletinin birbirinden habersiz ve kopuk olarak yaşamasını anlamakta zorluk çekiyorum. Öyle ki, bu saydığım devletler veya birlikler, zaman zaman, kendi çıkarları için ortak harekette bulundukları hâlde, biz, niçin, birbirimizden bu kadar uzağız, diye sormadan edemiyorum!..
Bu vesîleyle; İsa Yusuf Alptekin’in sık sık söylediği şu sözünü yine tekrar edeceğim:
“Gönlüm arzu eder ki, Türkistan meselesinin hâlledilmesi dâvâsında öncülük şerefi, Türkiye’nin olsun!”