• 4.02.2019
  • 4459 defa okundu

BASIN AÇIKLAMASI

5 ŞUBAT 2019

Bu gün komünist, katil ve soykırımcı Çin’in 5 Şubat 1997 yılında Doğu Türkistan’ınımızın Gulca şehrinde gerçekleştirdiği kanlı olayları bir kez daha lanetlemek. Gulca sokaklarında dini için, milleti için şahadete eren kardeşlerimizi anmak için toplandık. 1997 senesinin Kadir gecesi ibadet etmek maksadı ile bir araya gelen hanım kardeşlerimizin zalim Çinlilerce gözaltına alınması ile başlayan ve aylarca devam eden olaylarda binlerce kardeşimiz şehitlik mertebesine erişmiştir.

Gulca ismi, zalim ve katil Çin’in ordusuna karşın, yüreklerinde taşıdıkları iman ve kuvvetten başka hiç bir silahı olmayan halkımızın Doğu Türkistan’ın direnişinin sembolüdür. Dönüm noktasıdır. Gulca katliamının ilk anlarında Çin’in acımasızlığına kurban verdiğimiz 400 canımız vardır. Olayların devam ettiği ve Çin’in ordu kuvvetlerinin de müdahalesi ile 2000’den fazla kardeşimiz şehit olmuştur. Gulca’da parıldayan hürriyet ışığının diğer şehirlere sıçramasından endişe eden katil Çin devleti Doğu Türkistan’ın genelinde başlattığı operasyonlarla yüz bine yakın Uygur Türki’ünü gözaltına almıştır. Sözde halk mahkemelerinin kurulması ile Gulca ve Doğu Türkistan genelinde binlerce Doğu Türkistanlı soydaşımız idam edilmiştir.

05 Şubat 1997 yılında yaşanan bu vahşet tablosundan alınacak dersler ve ibretler çoktur. Komünist katil Çin devleti Müslüman Uygur Türk’ünü yok etmek için her yolu denemektedir. Ve bundan bir an olsun vazgeçmeyecektir. Bu gün ise Gulca’da, Barın’da, Hoten’de, Urumçi’de yaşanan vahşetlerden daha fazlası yaşanmaktadır. Bu gün Çin’in kendi resmi rakamlarına göre bir milyon. Gayri resmi rakamlara göre ise üç milyon Uygur Çin’in sözde yeniden eğitim kampı adını verdiği köleleştirme zindanlarında tutulmaktadır.

Her gün onlarca kardeşimiz, soydaşımız Çin’in acımasız cellatlarının elinde can vermektedir. Çin acımasızlıkta öylesine bir seviye yakalamıştır ki, tarihin hiçbir devrinde bir milletin yok oluşu böylesine pragmatik ve sistematik olmamıştır. Son bir yılda Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türklerinin hanesine misafir olarak gönderilen Çinlilerin sayısı dahi bir milyondan fazladır. Tarihin hiçbir döneminde bir arada yaşayamayacak olan iki toplumu kaynaştırmak adına yapılan bu gayri insani ve ahlaksız uygulama ile Uygurların katil Çin devletine tümden ve kesintisiz biat etmesi amaçlanmaktadır. Komünist Çin devleti Müslüman Uygur Türklerine hayatın her alanında acımasızca saldırmaktadır.

Bu gün Doğu Türkistan’ımızda, cenazelerimiz ortada kalmıştır. Hayatını kaybeden bir Müslüman’ın cenaze namazını kıldıracak dini bilgisi olan bir kişi dahi kalmıştır. Zorunlu misafirlik adıyla Müslüman Türk’ün evini işgal eden Çinliler, seccadeden, tesbihe en ufak dini sembolü dahi polise veya askere bildirmektedir. Müslüman Uygur Türk’ünün dini hayatı da esir edilmiştir. Sakal yasak, başörtüsü yasak. Müslüman alemince güzel isimler olarak evlatlarımıza verdiğimiz isimler dahi yasak. Bir milleti öz benliğinden, öz kültüründen kopararak yok etmek isteyen komünist Çin için her yol mübah durumdadır. Aileleri toplama kampına kapatılan binlerce minik yürek Çin’in iç kesimlerinde ki yetimhaneler götürülmekte, oğullarımız, kızlarımız Çinliler ile evlenmeye zorlanmaktadır. Bir Müslüman’a, bir Türk’ü zul gelen ne kadar adi, aşağılık uygulama var ise katil Çin devleti bunu Müslüman Uygur Türk’üne reva görmektedir.

Komünist Çin devleti 2015 yılından bu yana Doğu Türkistanlılara karşı açıkça savaş başlatmış durumundadır. Ama ne yazık ki, karşısında eli silahlı, donanımlı bir ordu değil. Masum ve mazlum sivil bir halk vardır. Doğu Türkistanlıların pasaportları toplanmış, yurt dışında, gerek çalışmak, gerekse de okumak amacı ile bulunan tüm Uygurlar ülkelerine dönmeye zorlanmıştır. Komünist Çin devleti bu konu da gözünü o kadar karartmıştır ki, Mısır’ın diktatör lideri Sisi ile Mısır’da bulunan Uygurları gözaltına alınması sağlamış, Çin’den giden ekiplerin bu insanlarımızın sorgulamaları yapılmıştır. Kaçabilen soydaşlarımız kaçmış, birçok soydaşımız bu iki eli kanlı ortağın bu iş birliği neticesinde Doğu Türkistan’a gönderilmiştir. Ve ne hazindir ki, geriye gönderilen bu soydaşlarımızın akıbetleri halen belirsizdir.

Bir milletin yok olmamak adına, verdiği mücadelenin adıdır Doğu Türkistan. 1949 yılından bu yana 70 yıllık bir esaretle geleceğe tutunmaya çalışan. Müslüman Uygur Türkleri ne yazık ki, kendi kaderine terk edilmiş durumdadır. Samimiyetine ve yüreklerinde taşıdıkları insani duygularına kefil olunacak kimseler dışında Doğu Türkistan ve Müslüman Uygur Türklüğü sahipsizdir.

Sahipsiz kalmıştır. Sessizce haykıranlara buradan selam olsun. Selam olsun, kendi rahatından vazgeçenlere, selam olsun dünyanın garibi ve mazlumu Uygur Türk’ünden yana olanlara. Selam olsun zalim Çin’e karşı kardeşini, dindaşını, soydaşı ve insanlığına sahip çıkanlara. Bir çift söz ise mazlumdan yana olamayanlara, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlara ve vicdanını, üç kuruş, on paraya satanlara. Bosna Hersek’in unutulmaz bilge lideri Aliya İzzetbegoviç’in şu sözü her daim kulaklarınızda ve varsa vicdanlarınızda çınlasın. “Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır. ” Saygılarımla.

 

Seyit TÜMTÜRK

Doğu Türkistan

Kültür ve Dayanışma Derneği

Genel Başkanı

 

 

 

  • Kaynak: Doğu Türkistan Kültür Ve Dayanışma Derneği
  • Etiketler: Doğu Türkistan’Çin,Uygur,Gulca