ÇİN GÜNDEMİNDE DOĞU TÜRKİSTAN DAVASI NİÇİN YER ALMADI?
ÇİN GÜNDEMİNDE DOĞU TÜRKİSTAN DAVASI NİÇİN YER ALMADI?
- 16.04.2012
- 1851 defa okundu
Geçen hafta gündemde ÇİN vardı. Türkiye Başbakanlık düzeyinde Doğu Türkistan Urumçi ve Çin””i kapsayan resmi ziyareti basından takip ettim. Bakanların, bürokratların, işadamlarının, gazetecilerin yer aldığı kalabalık katılımla yapılan Çin gezisi basında büyük ilgi gördü. Türkiye’nin en üst düzeyde Çin’e yaptığı ziyaret, Doğu Türkistan davasına gönül vermiş ben ve benim gibi Türk Dünyası gönüllüsü insanlarımızı, Doğu Türkistanlı soydaşlarımızı heyecanlandırmıştı.
Türkiye’yi yönetenlerin yıllardır Filistin Davasına verdiği önemi, Arap Baharı İçin sarf ettikleri diplomasi trafiğinin bir örneğini Doğu Türkistan Davasına verebilecekleri ümidi, özelliklede Çin gezisinin başlangıç noktasının Doğu Türkistan’ın ( Çinli’lerin Sincang adını verdikleri Çin’ce yeni kazanılmış topraklar anlamında) başkenti Urumçi olarak belirlenmesi, bizleri gerçekten umutlandırmıştı.
Hepimiz biliyoruz ki; Son zamanlarda dünyada ve Türkiye’de Çin ekonomisine övgüler had safhada. Hemen, hemen her sektörde, her yerde, her konumda ÇİN RÜZGÂRI estiriliyor. Taklitçilikte dünyada eşi benzerine pek rastlamadığımız Çin malları, Türkiye’de her bir bölgede evlerimize kadar girmiş durumda. Birçok sektörde, ticaret alanlarında Çin malları ön plana çıkar oldu.
Dünya ekonomisinde hızlı büyümede en üst seviyede olan Çin ile ticari ilişkilerin yeniden ele alınarak, artırılması için yapılan karşılıklı resmi görüşmeler elbette güzel.
Ama unutulmamalı ki; 1933 12 Kasım””ında kurulan Doğu Türkistan Müslüman Devleti””nin, Çarlık Rusya’sı -Çin işbirliğiyle yıkılmasından sonra, 1941””de tekrar başlayan mücadele ardından 1944””ün 12 Kasım””ında Doğu Türkistan Cumhuriyeti””nin kurulması ve bu devletin Stalin işbirliğiyle 1949””da işgal edilmesi, kimsenin unutacağı olaylar asla değildir. Çin’in Doğu Türkistan’ı İki ülke arasında ticari faaliyetler artırılırken de Türk Milletinin tarihi bağlarında geçmişten günümüze önemli yeri olan Doğu Türkistan’ın durumu, yıllardır süren Çin’in işgali, işgalden sonra ata topraklarında yapılan zulüm, işkence, asimilasyon, buralarda nüfus göçü ile yapılan Çinlileştirme harekâtı, hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir.
Çin’e yapılan son üst düzey resmi ziyarette, Çin devleti ile Türkiye devleti arasında karşılıklı ticaret yapılabilmesi için güven ortamı oluşturulması esnasında, geliştirilen ilişkilerde Türkiye ile Çin arasında Doğu Türkistan Davası da gündeme getirilebilinirdi. Yıllardır süren Doğu Türkistan Davasına çözüm yolları aranabilinirdi.
ABD, AB üyesi batılı devletlerin üst düzey yöneticileri, temsilcileri Türkiye’ye her ziyaretlerinde “Kürt Meselesi, Ermeni Meselesi, Ruhban Okulunun Açılması, Gayri Müslimlere Vakıflarına ait mallar …” Gibi birçok meseleyi gündeme getirebiliyorlar. Biz bu ortamda niye Doğu Türkistan Davasını, Çin ziyareti esnasında gündeme getiremedik?
Bugünlerde Türkiye’nin gündemde sürekli Suriye var. Suriye’de yapılanlara, Devlet Başkan Esad’ın, halkına yaptığı katliamlara Türkiye haklı olarak, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yüzyıllardır bu toprakların hâkim sürmüş bir devlet olarak, elbette bu sorunların çözümünde, ABD’NİN aracılığını üstlenerek değil, kendi düşüncelerimiz doğrultusunda etkin kalıcı rol üstlenebilir. Türkiye, Suriye’de yapılan insanlık dışı katliamlara karşı koyarak, çözüm yollarında baş aktörlük yaparken, yakın zamanda Doğu Türkistan’da 5 Temmuz 2009””da yaşanan olaylarda niçin seyirci kaldık? Ata toprağımız Doğu Türkistan’ın sesi kulağı olamadık.
Geçmişten günümüze, yüzyıllardır Müslüman Türk nüfusun baskın olarak yaşadığı Doğu Türkistan’da etnik yapı, son yüzyılda Kızıl Çin””in baskıları ve nüfus mübadele çabaları ile değişme sinyalleri vermektedir. Geçmiş ta bölgeye hâkim Türk Devletlerini (Hun, Göktürk, Kutluk…) Çinli Prenslerle, ipek kumaşlar, hediyeler ile içerden çökertme taktiğini iyi bilen Çinliler günümüzde de Batıya ekonomisiyle güçlü şirin görünen Kızıl Çin idaresi, Doğu Türkistan””daki Müslüman sayısını azaltmak için elinden gelen bütün çabayı
göstermektedir.
Doğu Türkistan’da 1959 yılı öncesinde 40 milyon olan Müslüman Türk nüfusu, 1959 yılı sonrası, baskılar ve doğum kontrolleri, işkenceler, toplu katliamlar ile 20 milyon kişiye düşürülmüştür. Bu sonuç, 1959””dan günümüze doğal olarak 70 milyon olması gereken nüfusunun 20 milyona düşmesi; Türk nüfus üzerinde soykırım uyguladığının açıkça bir kanıtıdır.
Doğu Türkistan, son yıllarda Çin””in istilacı politikası nedeniyle artık Çinlilerin daha çok olduğu bir yer haline dönüştürülmüştür. Bölgedeki Uygur Türklerine ait eski eserler yok edilmiş, Uygur alfabesi yasaklanmış ve eğitimin Çin dilinde olması için zorlama yapılmıştır. Kardeşlerimiz Uygur Türkleri bizim kullandığımız dile çok yakın ve anlaşabileceğimiz Türk lisanı konuşmaktadır. Doğu Türkistan””da Urumçi””nin haricinde en yoğun Uygur Türkünün bulunduğu ve saf Uygur şehri olan Kaşgar, bu gezide maalesef unutuldu. Ya da, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çin ziyaretinde Kaşgar””a gitmek istemesine rağmen Çin yönetimi buna izin vermediğini hatırlarsak, belki Çin yönetimince izinde verilmemiş de olabilir.
Bu katliamlar, yapılan asimilasyonlar, kurulacak güçlü lobilerle dünya kamuoyuna duyurularak, Çin’in işlediği insan hakları suçu için uluslar arası heyetlerin biran önce göreve çağrılması sağlanmalıdır.
Çin yönetimi Doğu Türkistan meselesinde dünya kamuoyunu göz boyamaya yönelik ikiyüzlü siyaseti yıllardır sürüyor.
Türkiye’yi yönetenlerde bu ikiyüzlü siyasete asla kanmamalıdır. Ata yurdu Doğu Türkistan’da soydaşlarımızı, Doğu Türkistanlı Uygurlu kardeşlerimizi imha eden bu Çin politikalarına karşı, cesaretli adımlar atılarak, Doğu Türkistan Davasına sahip çıkılmalıdır. Doğu Türkistan Davası Türk milletinin, bu kutsal davanın sadece Doğu Türkistanlıların Davası olmadığını, Türkiye’nin, Türk Dünyasının da davası olduğunu, söylemlerde, karşılıklı güvene dayalı ilişkilerde gündeme taşıyarak, dünya kamuoyunu bilgilendirerek, Çin ve Asya’nın huzurunun, Doğu Türkistan’da yapılacak insan hakları, kültürel haklardan geçtiği belirtilmelidir.
Doğu Türkistan Davasını sahiplenen, bu davanın özümü için arayış içine girecek Türkiye bu coğrafyada hem siyasi hem de ekonomik olarak kazançlı çıkacaktır.
Türkiye temsilcilerinin Uygur Özerk Bölgesi””nin başkenti Urumçi temasları çerçevesinde Büyük Pazar””ı ziyaretleri, milli giysileri giyerek, yörenin geleneksel yemeklerini yemesi, Uygur halkına şirin görünmesi yeterli değildir. Önemli olan, yıllardır Çin’in, kazanılmış yeni topraklar olarak Doğu Türkistan Özerk Bölgesini, Çinlileştirme, tarihsel kültürel baskılarla bir halkı asimile etme politikaları, Uygur halkına yapılan zulümleri orada konuşabilmektir. Türkiye’nin Çin’e yaptığı resmi ziyarette, dünyanın en çok büyüyen, genişleyen Çin ekonomisiyle ticari işbirliğinin gerçekleşmesi esnasında, Doğu Türkistan Davasının da ihmal edilmeyerek, bu konuda Türkiye’nin hassasiyeti, bu bölge insanıyla tarihsel kültürel yakınlığın ihmal edilemeyeceği altı çizilerek önemle vurgulanmalıydı.
Türkiye’nin Çin ziyaretinin bir diğer boyutu da, Osmanlı döneminde ilan edilen Tanzimat ilanından beri yaklaşık 200 yıldır batı ile süren ilişkilerin, Türkiye””nin, yıllardır boşuna beklediği AB girme macerasının, yeni alternatif dış politikaların üretilmesinin başlangıcını oluşturabileceğini ABD, AB üyesi batılı devletlere gösterilebilmiştir. Batı””ya mahkûm olmayan bir Türkiye’nin güçlü iradesi, izleyeceği ileriye dönük akıllı politikalar sayesinde bölgesinde, Ön Asya’da Orta Asya’da, önemli ülke konumuna geçecektir.
Yıllardır kanayan bir yara olan Ata yurdu Doğu Türkistan’ın geçmişte anlı şanlı tarihinden, son yılların çileli zulüm, soykırım dolu tarihini M.Ö. 8. yüzyıldan başlayarak 1700’lü yıllara kadar Türk yurtlarına merkezlik yapmış, ancak bu barış ve zenginlik dönemi, 1759 yılında Çin-Mançur istilasıyla son bulmuştur. İlk Çin istilasının vuku bulduğu 1759’dan bu yana Doğu Türkistan Türkleri müstevliye karşı 200’den fazla silahlı ayaklanma yapmış, bu ayaklanmalar neticesinde kısa süreli de olsa Doğu Türkistan Türkleri 3 defa bağımsızlığın lezzetini tatmıştır.
Çin, Doğu Türkistan üzerinde bilinçli bir politika uygulayarak nüfus dengesini bozmuş, işgal ettiği yıllardaki nüfus dengesi daima Türkler aleyhine gelişmiş, bugün ise tamamen Çin devletinin inisiyatifine bırakılacak duruma gelmiştir. Doğu Türkistan toprakları 1949’dan günümüze dünyada eşi görülmemiş zulüm ve baskıya maruz kalmış, binlerce Doğu Türkistan Türkü mücadelelerini vatanlarından uzakta sürdürmek zorunda kalmıştır. Acıma duygusu ve Allah korkusu olmayan bir toplum neler yapmaz ki. Allah en doğrusunu bilir ama, sanki günümüzde de olduğu tahmin edilen yecüc, mecüc kavmi acaba gerçekten Doğu Türkistan’da, Tibet’te yaptıklarıyla dünya da zulümcü kavim olarak geçen ÇİNLİLER olabilir mi? Unutulmamalı ki; Günümüzde en çok konuşulan Filistin Davası, Suriye sorunu… Arap Milletinin Davasıdır. Biz Osmanlının devamı olarak, Müslüman olarak bölgemizde , sınırlarımızın yakınında meydana gelen katliamlara , olaylara seyirci kalamayız ancak bilinmeliki, Bizim davamız, Türk Milletinin Milli davası Başta Doğu Türkistan Davasıdır. Kırım Tatar Türklüğü Davasıdır, Kerkük Musul Türkmen Davasıdır…Batı Trakya Türklüğü Davasıdır ….
Kutlu ata topraklarında sürdürülen Doğu Türkistan Davasının bir gün başarıya ulaşmasını, esaret altında Çin’in zulmü baskısı altında inim, inim inleyen Uygurlu kardeşlerimizin hak ettiği özgürlükte, insan haklarının geçerli olduğu bir ortamda yaşamalarını diliyorum.
Tarih boyunca hep hür kalmış, ata Türk yurdu Doğu Türkistan’ın tekrar o hür, müreffeh bir ülke konumuna ulaşması ümidiyle…
Erdoğan KIRMIZIOĞLU
Doğu Türkistan
Kültür ve Dayanışma Derneği
Gökbayrak Dergisi
Antalya Temsilcisi
http://www.bizimantalya.com/root.vol?title=cin-gundeminde-dogu-turkistan-davasi-nicin-yer-almadi&exec=page&nid=386847
- Kaynak:
- Etiketler: Türkiye,Çin,Başbakan,Doğu Türkistan