Çin Cumhurbaşkanı yardımcısı Şi Jingfinin Türkiye Ziyareti ve Doğu Türkistan sorunu.
Çin Cumhurbaşkanı yardımcısı Şi Jingfinin Türkiye Ziyareti ve Doğu Türkistan sorunu.
- 20.02.2012
- 2344 defa okundu
Çin
Cumhurbaşkanı yardımcısı Şi Jingfinin Türkiye Ziyareti ve Doğu Türkistan
sorunu.
Doğu Türkistan sorununun asıl
sorumlusu olan Çin Türk Çin ilişkilerindeki problemin gerçek sebeplerini
gizleyemez.
Konunun bu kadar hassas, kırılgan ve
karmaşık bir noktaya gelmesinde sorumlu kim? Uluslar arası hukuk kurallarını
ihlal ederek 1933 ve 1944 yıllarında kurulan bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyetlerinin
1949 yılında Mao önderliğindeki ÇKP kızıl ordusu tarafından işgali sorunun
başlangıcını oluşturmaktadır. Tabiki aradan geçen 63 yıllık sürede Çin’in Doğu
Türkistan üzerindeki aşağıda kısaca belirteceğim sömürü ve sistematik
asimilasyon politikaları meseleyi daha da karmaşık ve çok hassas bir konuma
taşımıştır.D.T.ın ÇKP tarafında işgalinden sonra
Çin tarafınca da altına imza atılan 1955 sözde
Uygur özerklik anlaşmasının hiçbir maddesi tam anlamıyla yerine getirilmemiştir.
a-) Çinin D.Türkistan’da gerçekleştirdiği 1964-1997 yılları arasında
11 i yeraltında toplam 46 nükleer deneme
büyük bir felakete yol açmıştır.Bunun sonucu olarak bölge nükleer çöplüğe
dönmüş çevre, ekoloji ve insan sağlığı olumsuz etkilenmiştir.
b-)1949 işgal öncesinde D.T. da ki % 3-5 civarındaki Çinli göçmen
sayısı bugün 5 Temmuz 2009 olaylarının vuku bulduğu Ürümçi de % 80 e
ulaşmıştır. Diğer şehirlerde de %30-40 ları aşmıştır. Bununla birlikte bölgenin
demografik yapısı değişmiştir. Yerli halk azınlık konumuna düşürülmektedir.
Burada amaç Çin gelecekte demokratikleşse dahi olası bir referandumda bölgenin
Çin yönetiminde kalması hedeflenmektedir.
c-)1985 yılından günümüze kadar D.T.lılar üzerinde acımasızca tek
çocuk ve aile planması uygulanmaktadır. Kota fazlası gebelik denilerek hatta
7-8 aylık hamile kadınlar dahi zorla kürtaj edilmektedir. Sağlıksız ortamdaki
neredeyse doğuma yakın gebeliklerin kürtajla sonlandırılması sırasında bazen
bebekle birlikte annede hayatını kaybetmektedir. Uygulamanın başladığı 1985 ten
bugüne kadar geçen 27 yıllık sürede milyonlarca doğum engellenmiştir. Buda adı
konmamış resmi kayıtlara not düşülmemiş gizli bir soykırım değilmidir.
ç-)Dini insanları uyuşturan bir tür afyon olarak adlandıran ÇKP
D.T. da ki Müslümanların din ve vicdan hürriyetini engellemiştir. ÇKP bu
doğrultuda son olarak Şubat 2012 de sözde aşırı İslam la mücadele adı altında
8.000 Çinli polisin bölgeye gönderileceğini açıklamıştır.
d-) ÇKP 2005 yılından itibaren bölgede ilk öğretim çağındaki 6-7
yaşlarındaki çocuklara güya çift dilli eğitim projesi başlatmıştır. Bu kapsamda
yaklaşık 500.000 Uygur çocuk Komünist ateist eğitime tabi tutulmuş. Bu çocuklar
gelecekte ÇKP ye sadık birer köle kendi milletine düşman olarak yetiştirilmektedir.
Bu durum Uygurlar içinde gelecek endişesi ve huzursuzluğu beraberinde
getirmektedir.
e-)Bölgenin altın, gümüş, petrol, doğal gaz, kömür. başta olmak
üzere 118 çeşit madenini oluşturan yer altı ve yer üstü zenginlikleri talan
edilirken yerel halk açlığa ve sefalete terk edilmiştir.Çin enerji üretiminin
neredeyse 1/3 ünü tek başına D.T.dan karşılamaktadır.Tüm zenginliklere rağmen
Bölgedeki Uygurlar arasında işsizlik
oranı % 20 lerin çok üstündedir.D.T.lılar zengin ülkenin fakir köleleri
konumuna düşürülmüştür.
f-) Yine 2005 yılında çift dilli eğitim projesiyle aynı anda
başlatılan D.T.ın kırsal bölgelerinden sayıları neredeyse yarım milyonun
üstündeki yaşları 18 ile 25 arasında genç kız iş vaadiyle baskı altında Çin’in
iç bölgelerine götürülmüştür. Bunlar çok ağır şartlarda çalıştırılırken
bazıları da gayrı ahlaki yerlerde çalışmaya zorlanmaktadır.
Yukarıdaki bahsi geçen tespitlerimizin
neredeyse tamamı Uluslar arası af örgüte ve İnsan hakları izleme örgütü gibi
uluslar arası kuruluşların raporlarında yer almaktadır. Bu kuruluşların her yıl
yayınlamış olduğu raporlara göre Çin insan hakları ihlallerinde şampiyonluğu kimseye
kaptırmamaktadır.
Yukarıda bahsi geçen sebeplerden dolayı
özellikle 26 Haziran Şawguan daki yatakhane baskını sonrası 5 Temmuz 2009
Ürümçi olayları patlak vermiştir. Demokratik tepki gösteren Binlerce masum
Uygur katledildi. Binlercesi hapse atıldı. Birçoğu da kayıp ve hala akıbetinden
haber alınamamaktadır. Hayatta kalabilmek için sınırı yürüyerek 2.ülkelere
kaçanlar dahi uluslar arası insan haklar ve hukuk kuralları ihlal edilerek Çine
iade edildi. Kamboçya kendi ülkesine BM Mülteciler yüksek Komiserliği
aracılığıyla siyasi sığınma talebinde bulunan 20 D.T.lı Uyguru Çinin 1.2 milyar
$ hibe yardımı sonrasında Aralık 2009 da iade etti. Bu iadeyle Kamboçya, hükümeti 1952 BM Asya konvansiyonuna imza atmış olmasına rağmen uluslar arası
anlaşmaları da ihlal etmiş oldu. Çine Uygur iadeleri daha sonraları da Tayland,
Malezya, Kazakistan, Kırgızistan ve Pakistan tarafından da
gerçekleştirilmiştir. Adeta sürek avı şeklinde takip edilen Uygurlar iade
alındıktan sonra sözde halk mahkemelerinde yargılama sonrası çok ağır şekilde cezalandırıldı.
Hepimizin de hatırlayacağımız gibi televizyon ekranlarında masum ve sivil
yüzlerce katliama uğramış Uygur
Türkünün görüntüsü aynı kültür ve inancı
taşıyan Türkiye’deki tüm kesimde ciddi
bir hassasiyet ve infiale sebep olmuştur. Bundan önceki olaylar ve katliamlar
ÇKP nin baskıcı kapalı rejimi ve sansürü neticesinde gizlenerek üstü
örtülmesine rağmen bu sefer cep telefonları, internet ve sosyal medya gibi
çağdaş iletişim araçları bir fırsata dönüştürülmüştür. Tüm Dünyada olduğu gibi
Türkiye de canlı yayında ekranları karşısında Çin’in Uygur katliamını
izlemiştir. Bunun sonucu olarak T.C. Başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan
Çin’in Uygurlara Yapmış olduğu adeta bir
soykırım dır.Bu vahşeti başka bir kelime ifade edemez. Bu olayı Birleşmiş
Milletler (BM) başta olmak üzere Avrupa Parlamentosu (AP)ve İslam Konferansı
Teşkilatı İKÖ gibi uluslar arası kuruluşların gündemine taşıyacağım.Bu
sözlerimi tesadüfen değil bilerek söylüyorum.Konuyu Çin le her zaman ve zeminde
tartışmaya hazırım.Diyerek kendinden emin net bir ifade kullanmıştır.Türkiye nin
hakkaniyetli tavrı ve duruşu Çin’in binlerce masum Uygurun katliamının önüne
geçmiştir.
Çinin Uygurlara yönelik bu vahşeti karşısında Çin le sadece Türkiye
karşı karşıya gelmiş ve Çin le Türkiye arasında uluslar arası siyasi bir kriz yaşanmıştır.
Özellikle Çin tarafı bu krizi atlatmak için ard arda bir kaç defa üst düzey
heyet göndererek Türkiye de devletin zirvesindeki yetkililerle görüşmeler gerçekleştirmiştir.
Buna karşılık Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan Başbakan Erdoğan’ın özel temsilcisi
sıfatıyla Çin ve Ürümciyi kapsayan bir resmi ziyaret gerçekleştirmiştir. Bunun neticesinde
Çin ile Türkiye arasında ekonomik, askeri, ve siyasi alanda ilişkilerin hızla
geliştiğini görüyoruz. Çin Türkiye ile ilişkilerini geliştirirken Türkiye’nin
jeopolitik ve stratejik konumunu, İslam Dünyasındaki gücü ve rolünü Türk
Dünyası ve özellikle Doğu Türkistan üzerindeki akrabalık bağıyla etkisini
hesaba katarak önemsemektedir. Türkiye ise Özellikle uluslar arası ilişkilerini
dengeleme noktasında bu ilişkilerini geliştirme arzusundadır.
Örneklerle ifade edecek olursak.
Türkiye Eylül 2010 da Konya’da gerçekleştirdiği Anadolu kartalı askeri
tatbikatından İsrail’i Filistin’deki yanlış politikası gerekçe gösterilerek
ihraç ederken Çin tatbikata dahil edilmiştir. Bir ay sonra Manisa Kırkağaç’ta
Türk komandolar Çinli komandoları eğitmiştir. Uzun bir aradan sonra Ekim 2010
da Çin Başbakanı Wen Jiabo Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirmiş
Ankara’da her iki ülke başbakanları stratejik konuları da içeren 8 maddelik bir
anlaşmayı imzalamışlardır. Kasım 2010 da T.C. Dış işleri Bakanı sayın Ahmet
Davutoğlunun ilk defa Türkiye’den direk bir uçuşla D.Türkistan’ın Kaşgar
şehrine resmi bir ziyareti olmuştur. Sayın Davutoğlunun Kaşgarlı Mahmud’un
Türbesindeki şu sözleri Tarihe not düşecek önemdedir.” Tarihin bizi ayırdığı noktadan Tekrar birleşiyoruz.
Akrabalarımız olan Uygurlarla ilişkilerimizi arttırarak devam ettireceğiz.
Uygurlarla ilişkilerimizin artarak devamı Çinin toprak bütünlüğüne karşı bir tehdit olarak
algılanmamalıdır.” Evet bu tarihi sözler yıllardan beri biz Doğu Türkistanlıların Türkiye’den
hasretle beklediği cümleydi. Bu
sözlerin içinin doldurularak sürdürülebilir hala getirilmesini bekliyoruz.
Hızlı gelişen ilişkiler bağlamında 2012 yılı Türkiye’de Çin kültür yılı ilan
edilmiştir.Aynı şekilde 2013 te Çin’de Türk kültür yılı etkinliklerle
kutlanacak.Çin bu çerçevede 5 Temmuz 2009 Ürümçi olayları sonrası Türkiye’deki
bozulan imajını düzeltmek ve D.T. daki
Uygurların refah ve huzur içinde kendi kültürlerini yaşattıkları
mesajını vermek için 12 mukam folklor ekibini Türkiye’ye getirdi.Tamamen Uygur
Türklerinden oluşan bu ekip Türkiye’ye girerken Atatürk havalimanında ekibin
beraberindeki Çinli sivil polislerce sanatçıların tamamının pasaportlarına el
konulmuştur.Bu sanatçılardan Türkiye’de birinci derece akrabaları olanlar dahi
turne sona erene kadar kimseyle görüştürülmemiştir.Sanatçıların pasaportları
havaalanı çıkışında kendilerine verilmiştir.Muhteşem 12 Mukam sanat ve müzik gösterisini
izleyen Türk seyirciler onları heyecan ve coşkuyla ayakta alkışlarken onların
Türkiye’de dahi rehin alınmış olduklarından habersizlerdi.
Yine geçtiğimiz aylarda Çin
kültürünün Türkiye’de çok tantanalı bir şekilde bir dizi etkinlikle kutlandığı
günlerde Doğu Türkistanın Kaşgar şehrinde Türk kültürünün ortak mirası olan
10.asır Sultan Satuk Buğrahan döneminden kalma Tarihi Türk İslam eseri ahşap
elişi sanatının nadir örneklerinden Mansurhan Hanıgahı (tekke) yakılarak imha
edilmiş bölge halkının söndürme girişimleri 24 saat engellenmiştir. Çin’in
Türkiye ile kültürel ilişkileride ekonomik,siyasi ve askeri ilişkilerde olduğu
gibi iyi niyet samimiyetten uzak gelişmekte.
Bazı kesimler tarafından Doğu
Türkistan diasporası ve Doğu Türkistan Türk Çin İlişkilerini bozan taraf olarak
lanse edilir ve eleştirilir. Bozulmasından endişe duyulan Türk Çin ilişkilerine
kısa bir göz atalım.
a-) Ekonomik olarak resmi verilerle çine ihracatımız 1 milyar $
ithalatımızda 20 milyar $ civarındadır. İthalatımız gayrı resmi rakamlarla
neredeyse 40 milyar $ yakındır. Türkiye’nin cari açığının neredeyse yarıya
yakınını tek başına Çin oluşturmaktadır.
b-)BM nin veto hakkına sahip 5 Daimi üyesinden biri olmasına rağmen
Kıbrıs meselesinde Türkiye’nin yanında olmadığı gibi sürekli Rum Yunan tezini
desteklemektedir.
c-) Askeri alanda komşularımız İran Irak Suriye gibi ülkeler başta
olmak üzere bölge ülkelerinin birçoğu Çin veya müttefiki Kuzey Kore askeri füze
teknolojileriyle donatılırken Çin Türkiye’yi füze teknolojisi transferi konusunda
hala oyalamakta.
d-) Çin 2002 yılında Ukrayna’dan Varyak isimli bir uçak gemisini
inşası tamamlanmamış haldeyken aldı. Turistik amaçlı dizayn edeceğini
açıkladığı gemiyi boğazlardan geçişine izin verilmesi halinde Türkiye’ye 2
milyon turist göndereceğini vaat ederek boğazlardan geçirdi. Geçtiğimiz yıl
uydudan alınan görüntülerde Varyak’ın uçak gemisi olarak dizayn edildiği ve
kullanıma hazır olduğu tespit edildi. Türkiye’ye vaat edilen 2 milyon turist
sözüde maalesef fiyaskoyla sonuçlandı.
e-)Türkiye’de bazı siyasi partilerle Çin’in organik ilişkiler adeta
o partinin Türkiye’deki ÇKP temsilcisi gibi faaliyetleri kamuoyunda net olarak
bilinmektedir. Bu partinin. T C. Devletine karşı geliştirmiş olduğu komplo ve
tertip her geçen gün gün yüzüne çıkmaktadır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen hala:
Şu anda Çin ile Türkiye
arasındaki tarihi yakınlaşmayı dikkatle ve umutla izlemekteyiz. Bu ilişkilerin
sadece iki tarafa değil D.Türkistan’daki insanlara da olumlu yansımalarını
bekliyoruz. 5 Temmuz 2009 Ürümçi olaylarında siyasi kriz yaşayan Türk Çin
ilişkilerinin bir yıl sonra ilişkileri stratejik boyuta taşıması ne kadar
gerçekçi? İlişkiler olumlu veya olumsuz hep uç noktalarda mı seyredecek? Türk Çin
ilişkilerinde orta yol yokmudur? Bunun cevabı Çinin D.Türkistan’da uygulayacağı
politikalara bağlıdır. ÇKP Doğu Türkistan’daki yanlış uygulamalarını terk
etmelidir. Bölgedeki uygulamalar normalleşmelidir. D.T.ın yeraltı ve yer üstü
zenginliklerini sömürürken bölgenin gerçek sahiplerini asimile ederek top yekûn
imha politikalarından vazgeçmelidir. ÇKP Doğu Türkistan’da atacağı demokratik
ve olumlu adımlarla bölgeye huzur refah ve barışı getirebilir. Bunun yoluda
bölge halkının demokratik istek ve taleplerine kulak vermek onların iradelerine
saygı duymaktan geçmektedir.Çinin İslam Dünyasıyla ilişkilerini
geliştirmesi Türkiye’yle ilişkilerini stratejik
boyuta taşıması ve sürdürebilmesi ancak bu şekilde mümkün olur.Doğu Türkistanın
üzerinde muazzam psikolojik etkiye sahip
olan Türkiye’nin dostluğunu bölgenin huzuru için fırsata dönüştürmek Çin için
hayati öneme sahip bir şanstır.Bu gerçekleri çok iyi bilen Çin yönetimi
Cumhurbaşkanı birinci yardımcısı Şi Jinfing 20-22 Şubat 2012 tarihinde
Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirecek.ABD seyahatinde Başkan Obama ile
görüşen Şi Jinfing daha sonra Türkiye
ziyaretleri çerçevesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil
Çiçek ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ikili görüşmeler yapacak.Şi
Jingfinin bu yıl sonunda Çin devlet başkanı Hu Jintao dan görevi devralarak
2013 ten itibaren resmen Çin devlet
başkanı olacak olması Türkiye ziyaretine verdiği önemi arttırmaktadır. Bizler
umud ediyoruz ki ÇKP deki değişen liderlerle birlikte yönetimdeki zihniyette
birlikte değişsin. Aksi takdirde ÇKP D.T. daki kötü alışkanlıklarından
vazgeçmediği takdirde ikinci bir 5 Temmuz Ürümçi olayının olmayacağını kimse
garanti edemez. O takdirde Türk Çin stratejik ilişkileri darmadağın olacaktır.
Bunuda hiç bir güç engelleyemez. Tıpkı kısa süre önce Türk Suriye
ilişkilerindeki olumlu gelişmelerin Esadin halkına zulmü karşısında stratejik
boyuttan neredeyse çatışma ortamına gelindiği gibi.
Şuda bir gerçekki Çin yıllardan
bu yana uyguladığı yanlış politikalarıyla Doğu Türkistan’ı yumuşak karın
pozisyonuna düşürmüştür. Yumuşak karında uluslar arası büyük aktörlerin
kurcalayacağı ilk hedeftir. Doğu Türkistanlılar Uluslar arası güçlerin Çin
üzerinde yapacağı operasyonun bir aracı olmayı asla istemez. Bundan en fazla
zarar görecek taraf olacağımızı biliyoruz. Biz mücadelemizi ısrarla demokratik
ve hukuksal zeminde kalarak sürdürmek istiyoruz. Ama ÇKP bizleri alternatifsiz
bırakırsa Uygurlar hayatta kalabilmek için kendilerine uzanacak elin sarı,
kırmızı veya yeşil olduklarına bakmaz. Bölgenin uzun süreli istikrar veya istikrarsızlığını
Çin tarafının tercihi belirleyecektir.
Sözlerimi bu durumla ilgili
meşhur bir atasözünü hatırlatarak bitirmek isterim. Denize düşen yılana
sarılır.
Seyit TÜMTÜRK
Dünya Uygur Kongresi
Genel başkan yardımcısı
- Kaynak:
- Etiketler: Çin,Doğu Türkistan,ŞiJingfi;Mao,Urumçi,Komünist,Kamboçya,BM,Tayland, Malezya, Kazakistan, Kırgızistan,Pakistan,,AP,İKÖ,Konya,Manisa,Kırkağaç,Wen Jiabo,Türkiye,Kaşgarlı Mahmud,Ahmet Davutoğlu,