• 8.12.2019
  • 3409 defa okundu

Türkiye Çin’in Uygulara ağır baskılarına ses çıkarmıyor. Alman Profesör Susanne Schröder’e göre dış politikada yalnızlaşan AKP hükümetinin bu sükunetinde, Çin’den siyasi ve ekonomik beklentileri belirleyici rol oynuyor.    

Çin’in baskı politikalarına ve insan hakları ihlallerine en çok Batılı ülkeler tepki gösteriyor. Geçmişte Uygurlara sahip çıkan Türkiye ve diğer Müslüman ülkeler ise Pekin yönetimine karşı sesini yükseltmekten kaçınıyor. Frankfurt Küresel İslam Araştırmaları Merkezi (FFGI) Direktörü Prof. Dr. Susanne Schröder’e göre Müslüman ülkelerin bu tavrının gerisinde, ekonomik hesaplar ve çıkarlar yatıyor.

Dünya genelinde Müslümanların haklarını savunma iddiasındaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın neden Uygurlar politikasında U dönüşüne gittiğini ise Alman uzman şu sözlerle açıklıyor: “Türkiye’nin Batı ile ilişkileri kötüleşti. Türkiye siyasi alternatif ve bu bağlamda da Çin ile ittifak arayışında. Ayrıca Türkiye ekonomisi zorda ve acilen iyi ticari ilişkilere ihtiyacı var.”

İslam dünyasına ilişkin araştırmalarıyla tanınan Frankfurt merkezli düşünce kuruluşu FFGI’nin direktörü Prof. Dr. Susanne Schröder’e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

DW: Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan’daki kamplarında uyguladığı denetleme, gözetleme ve yeniden eğitim sistemi tüm boyutlarıya gün ışığına çıktı. Bu sistem neyi gözler önüne seriyor?

Schröter: Çin Hükümeti, her türlü muhalefeti her yola başvurarak baskı uygulayan, aşırı otoriter bir hükümet. Sadece Uygur muhalefeti değil, liberalleşme ya da demokratikleşme talep edenler ve farklı azınlıklar da hedef alınıyor. Örneğin geçmişte Falun Gong hareketi inanılmaz yöntemlerle baskı altına alındı, yine Tibet’teki Dalai Lama’nın yandaşları da aynı şekilde baskılara hedef oldu. Bu nedenle Uygur muhalefetine yapılanlar hiç de şaşırtıcı değil. Yeniden ıslah etme kampları, komünist Çin’in yirminci yüzyıl tarihinde, kişilerin Komünist Partisi’nin çizgisine getirilmesinde, karşıt görüşleri korkutmakta, çok olağan bir araç. Çin’in siyasi liderliğine karşı duran herkes bu şekilde hedef alındı.

Peki Çin Yönetimi’nin Sincan’da yaptıklarının dayanakları nedir?

Uygurlar bir bağımsızlık hareketi kurdu ve Çin liderliği için bu, son derece şiddetli bir şekilde baskı uygulanması için geçerli bir neden. Ayrıca Sincan’da sadece siyasi değil Müslüman nitelikte de ayrılıkçı bir hareket var. Doğu Türkistan İslam Hareketi olarak adlandırılan bu hareket hem BM hem de ABD tarafından terör örgütü olarak tanınıyor. Örneğin 2014 yılında, 30 kişinin hayatını kaybettiği, Kunming tren garındakine benzer büyük saldırılar Uygurlu radikaller tarafından yapıldı. Çin liderliği Uygurlara yönelik aldığı önlemleri bu tür saldırılarla da gerekçelendiriyor…. Bugüne kadar Çin Yönetimi, bu tür yöntemlerle amacına ulaştı. Ağır gözetim ve izleme altındaki Uygurlar için hareket alanı yok. Bu yöntemler insan haklarını ihlal ediyor. Ama bu yolla Çin yönetimi, direniş olmamasını sağlayarak hedefine ulaşmış oluyor.

İslam ülkeleri neden Müslümanların hedef olduğu baskılara, orada yaşananlara ses çıkarmıyor?

Uygurlara uygulanan baskılar büyük ölçüde Batı tarafından eleştiriliyor. Bir kaç yıl öncesine kadar Türkiye Uygurlardan yana tavır alıyordu. Hatta Erdoğan 2009 yılında bir soykırımdan söz etmişti. Erdoğan Uygurların bağımsızlık hareketini uzun süre desteklemiş, siyasi liderlerini Türkiye’ye kabul etmiş, iltica hakkı tanımış ve siyasi faaliyet göstermelerine izin vermişti. Bu Erdoğan için pantürkizmin ya da ümmetçiliğin ve Uygurların koruyucusu olmanın bir gereğiydi. Bu tamamıyla değişti. Türk dışişleri bakanı 2017’de sürgündeki Uygurlara karşı sertleşme mesajı verdi. Artık günümüzde onlara gösteri ve siyasi faaliyet izni verilmiyor. Hatta kimisi tutuklandı. Hatta Erdoğan, bu yılın yaz aylarında yaptığı Çin ziyaretinde Pekin yönetiminin azınlık politikalarını övdü.

Erdoğan’ın politikalarındaki bu U dönüşünü neye bağlıyorsunuz?

Bunun somut olarak iki nedeni var. Birincisi, Türkiye’nin Batı ile ilişkileri kötüleşti. Türkiye siyasi alternatif ve bu bağlamda da Çin ile ittifak arayışında. Ayrıca Türkiye ekonomisi zorda ve acilen iyi ticari ilişkilere ihtiyacı var. Çünkü insan hakları alanındaki gelişmeler Türkiye’nin Batı ile ekonomik ilişkilerini de etkilimeye başlıyor. Oysa Erdoğan’ın muhalefete baskı uygulayıp uygulamadığı Çin’in hiç umurunda değil.

Diğer İslam ülkelerinin Çin’e yönelik tutumu nasıl?

İran da Çin’in azınlık politikalarını eleştirmiyor. Çin, İran’ın en büyük petrol müşterisi. Ayrıca Çin, İran’ın petrol ve doğal projelerine ortak, ekonomik ilişkilerini de geliştiriyor. Pakistan ve Suudi Arabistan da Çin’i iktisadi nedenlerden ötürü eleştirmiyor. Hatta Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Çin’in azınlıklar politikasını övdü. Diğer Arap devletleri de benzer açıklamalar yaptı. Bu ülkelerde de yine ekonomik ilişkiler, takınılan tutumda belirleyici rol oynuyor.

İslami devletler otoriter rejimler tarafından yönetiliyor hatta Batılı ülkeler tarafından insan hakları ihlalleri nedeniyle kendileri de eleştiriliyor. Bu Mısır, Körfez ülkeleri, Pakistan, İran ve pek çok ülke için geçerli. Çin ise insan hakları ile ilgilenmiyor. Çin ile hak ihlalleriniz eleştirilir endişesi yaşamadan, rahat rahat ticaret yapabiliyorsunuz.

Rodion Ebbighausen/Deutsche Welle Türkçe

  • Kaynak: https://www.acikgazete.com/bbc-turkiye-cinin-uygurlara-baskisina-neden-sessiz-kaliyor/
  • Etiketler: Doğu Türkistan’Çin,Uygur,BBC,lman Profesör Susanne Schröder’AKP,Frankfurt Küresel İslam Araştırmaları Merkezi (FFGI),Falun Gong , Tibet’ Dalai Lama’Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman,