• 8.03.2007
  • 1923 defa okundu
Derneğimizin Ankara şubesi başkanı Sayın Hayrullah Efendigil 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebeti ile şube binasında basın bildirisi yayınladı. 
 ÇİN İŞGALİNDEKİ DOĞU TÜRKİSTA’DA ANALARIN VE KIZLARIMIZIN DURUMU ! 
Dünya Kadınlar günü ile ilgili basın metni:
Bu gün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bu günü coşku ve mutluluk içinde kutlamaları gerekirken, dünyanın dört bir köşesinde kadınlar acı ve gözyaşı içindeler. Özellikle Doğu Türkistanlı milyonlarca kadın da çektiği sıkıntıların ötesinde kendilerini ifade edememe ve seslerini duyuramamanın sıkıntısı içindedir.
Doğu Türkistanlı kadınlar hala sıkıntıların en büyüğünü yaşamaktadır. 
Doğu Türkistanlı kadınlarımız ve kızlarımız son 50 yıldan beri gülmeyi unutmuş adeta gözyaşını yaşam tarzı edinmiştir. Anne olmak, bir insana can vermek, yüreğindeki en ulvi duygu olan annelik şefkatini bebeklerine aktarma hakkından mahrum bırakılmıştır. İnsanın kanını donduracak biçimde uygulanan zorunlu kürtaj ile 8–9 aylık bebekler anne karnında katledilirken, anneleri de ölüme terk edilmektedir. Sağlıksız ve kurallara uymayan yöntemlerle yapılan kürtajlar sonucu kadınların birçoğu hayatını kaybetmekte ya da bir daha çocuk sahibi olamamaktadır. 
 Mecburi Kürtaj Yapılan Bir Uygur Kadını

Doğu Türkistan’da pek çok kadın her yıl yüzlercesi idam edilen evlatları için gözyaşı dökerken pek çoğu da sebep gösterilmeden evlerinden alınıp götürülen evlatlarının bir gün geri döneceği veya onlardan bir haber alacağı günü ümitsiz olsalar da beklemektedir. Çin hapishanelerinde bulunan 100 bini aşkın Doğu Türkistanlı gencin arkasında on binlerce kadın ve kızlarımız gözyaşları dökmektedir. Dünya Af Örgütünün 2004 yılı yayınladığı raporuna göre Çin’de pek çok kadın sadece temel hak ve hürriyetlerini savundukları için gözaltına alınmakta, sınırlamalara tabi tutulmakta ve hatta cinsel tacize uğramaktadır. Demokrasi taraftarı hareketlere katıldıkları için yıllarca hapse atılmakta, siyasi suçlu olarak çalışma kamplarına yollanmakta veya yargılanmaksızın hapse atılmaktadırlar. Gözaltındayken bile işkenceye maruz kalmakta ve cinsel olarak sömürülmektedir. Gözaltındaki kadınlara dayak atılmakta ve elektrik şoku gibi insanlık dışı uygulamalara maruz bırakılmaktadır. Çin Hükümeti de polislerin tutuklu kadınlara karşı işkenceye başvurduğunu doğrulamaktadır. 

1988 yılından bu yana sahil kesimlerinde kurulan lüks oteller Uygur kızlarını da fuhuş tuzağına sürüklenmede kullanmaya başlanmıştır. Yüksek maaş vaadi ile kandırılan genç kızlar eroin ve alkole alıştırılarak fuhuş sektörünün içine çekilmeye çalışılmıştır. Kırsal kesimlerde yaşayan Uygur kızları, ailelerine şiddet ve baskı uygulanmak sureti ile evlerinden zorla alınmakta Çinin iç kesimlerinde bulunan lüks eğlence merkezlerine (Fuhuş batakhanelerine) götürülmektedir. 
Buna karşı koyan iffetli Türk kızlarına aklı almaz işkenceler uygulanmaktadır. Uygulamanın başladığı tarihten günümüze kadar geçen sürede on binlerce Uygur Türkü kızımız bu batağa sürüklenmiştir.
Çin hükümetinin uyguladığı doğum kontrolü ve kısırlaştırma politikası, Doğu Türkistan’ da yaşayan Türk ve Müslüman kitleyi yok etmeyi amaçlayan sistemli etnik bir soykırım politikasıdır.
Nasıl ki Hitler II. Dünya Savaşında Yahudileri sistemli bir soykırıma tabi tuttuysa,
aynı politikayı şimdi Çin Halk Cumhuriyeti Doğu Türkistanlılar üzerinde sistemli bir şekilde uygulamaktadır.
Mesela: 1991 yılında Hoten vilayetine bağlı Karakaş ilçesinde 18.700 Müslüman Türk anne adayı
zorla ameliyat edilerek annelik yetenekleri ortadan kaldırılmıştır. Bu uygulama için
ilçeye özel olarak tamamı Çinlilerden oluşan 432 kişilik bir sağlık ekibi gönderilmiştir. 
 Yine,
1990 -91 yılı içerisinde 2 milyondan fazla annenin doğurma yeteneği zorla kaybettirilmiştir.
Her yıl binlercesinin kısırlaştırılması ve binlercesinin zorla kürtaj ettirilmesi yetmiyormuş gibi, küçük yaştaki erkek evlatlar evlerinin önünden kaçırılarak iğdiş edilmektedir.
Daha da kötüsü yedikleri yiyeceklere kısırlaştırıcı ilaçlar katılarak, erkek ve kadınların üreme fonksiyonları yok edilmektedir.

İnsanlığın mutluğu ve refahı için 21. yüzyılda gelinen noktada elde edilen ve yaşanılan hakların hiç birine sahip olmayan Doğu Türkistanlı kadınlar esaretin en ağır yükü altında yaşamak ve benzeri görülmemiş zulümlere katlanmak zorunda bırakılmışlardır. 

Doğu Türkistan top yekün sömürülmekte, tarihi ve kültürüyle yok edilmeye çalışılmaktadır. Bütün sıkıntıları birlikte ve aynı derecede yaşayan kadınlar sıkıntılarını paylaşamamakta ve ifade edememektedirler.

Evlerde Doğum Kontrolü Nüfus Planlama Uygulamasından Görüntüler

Pek çok bölgede yapılan bu zulümler sadece kadınlar ile sınırlı kalmamaktadır. Eşi hamile olan erkekler önce tutuklanarak işkence ile ifadeleri alınmakta ve sonra da işine son verilmektedir. Böylece Uygur Türklerinin çok zor şartlarda iş bulabildiği göz önüne alınırsa ne denli zor günlerin beklediğini söylemeye gerek yok sanırım. Bu uygulamalara örnek olarak verilen vakalar çeşitli internet sayfalarında görülebilir. Size bu olaylardan birini yani insanın kanını donduracak olanını kısaca anlatalım. Hamile olan ve doğumuna çok kısa bir zaman kalan bir kadın kürtaj için zorla götürüldüğü mekândan kaçarak bir mezarlığa sığınmış ve doğumunu burada gerçekleştirmiştir. Daha sonra ihbar üzerine yakalanan bu kadın götürüldüğü polis merkezinde vahşetin en üst boyutu ile karşılaşmıştır. 

Yeni doğan bebeği kaynar suya batırılarak katledilmiştir. Bu vahşetin bir diğer sonucu da yaşadığı bu vahşete dayamayan annenin de vefat etmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Bu olaya bizzat tanıklık yapan bir memur vicdan azabına dayanamayıp olayı tüm çıplaklığı ile anlatmıştır.
Görülüyor ki dünya kadınlar gününde Uygur kadınların durumu yukarıda bahsedildiği gibi devam ederken ne Türk Dünyasından ne uygar? Dünyadan ve nede Türkiye’mizden ses seda çıkmamaktadır.
Kısaca Doğu Türkistanlıların manevi anası ve Dünya Uygur Kurultayının başkanı Sayın Rabia Kadir hanımdan kısaca bahsedelim.
Yaptığı çalışmalar ve oluşturduğu “Bin Anneler” hareketiyle cesaret simgesi haline gelen Doğu Türkistanlı Rabia Kadir Hanımın hak ve hukuk arayışları suç sayılmıştır. Rabia Kadir “Bin Anneler” (Doğu Türkistan’da yaşayan kimsesiz kadınlara yardım ve topluma kazandırılma kuruluşu) Hareketinin Kurucusu ve destekleyicisi ünlü bir Uygur iş kadınıdır. Doğu Türkistanlı kadınların sıkıntılarını bilen, bizzat yaşayan biri olarak kadınlara yardım etmek için harekete geçmiş ve bütün imkânlarını bu yolda seferber etmiştir. Bu yardımlaşmayı yasal yollarla engelleyemeyen Çin hükümeti onu aslı olamayan bir suçlama ile susturmak istemektedir.
Rabia Kadir Uygur halkının en çok göze çarpan insan hakları savunucusu ve lideridir. Çamaşırcılıktan milyonerliğe uzanan bir hayatı olan altmış yaşındaki Rabia Kadir Hanım aynı zamanda 11 çocuk sahibi bir anne.1999 yılında otoriter Çin yönetimine karşı gelmekten tutuklanıp hapse mahkûm edilmeden önce, Çin Halk Cumhuriyetinin en zengin yedinci bireyi ve iyi tanınmış bir iş kadınıydı.
Rabia Kadir, sevgi dolu bir anne, hayırsever bir insan aynı zamanda da siyasi bir eylemcidir. 
Doğu Türkistan’ın başkenti olan Urimchi’de milyon dolarlık bir ticaret şirketi ve içinde birçok mağaza bulunan bir yapı kurup işletmiştir. Haksızlığa uğrayan Uygur Halkına özellikle kadın ve çocuklara yardım etmek için yanıp tutuşan Rabia Kadir Hanım, fakir ailelerden gelen Uygur çocukları eğitebilmek için mağazalardan oluşan binasının bir bölümünde ücretsiz sınıflar açtı.1997 yılının Aralık ayında Uygur kadınlara kendi mesleklerini edinebilme imkânı sağlamak için ‘’Bin Anne Hareketi’’ adlı projeyi başlattı.
Önceleri Rabia Kadir Hanımın bu hayırsever çabaları Çin Hükümeti tarafından mükâfatlandırılmaya layık görülmüş,1992 yılında, Siyasal İstişare Kongresinde kendisine verilen üyeliğe ek olarak Ulusal Çin Halk Kongresi üyesi olarak da görevlendirilmiştir.1995 yılında ise bu üyelik Birleşmiş Milletler Dünya 4. Kadın Konferansında Çin’in temsilcisi olmaya kadar gitmiştir.
Başlangıçta Rabia Kadir Hanım; Uygur Halkının durumunu Çin yönetim sisteminde çalışarak geliştirebileceğini ummuş, içinde Çin Başkanının da bulunduğu yüksek mevki sahibi kimseleri Uygur karşıtı baskıcı yönergeleri hakkındaki sıkı politikalarını değiştirmeleri için ikna etmeye çabalamıştı. Rabia Kadir’in 1997 yılının Mart ayındaki bir Ulusal Halk Kongre oturumunda Çin’in Uygur Halkına karşı olan davranışlarını eleştirmesi üzerine Pekin’in Rabia Kadir Hanıma olan tutumu değişti. Ulusal Halk Kongresindeki Konuşmalarında, Çin hükümetinin Uygur Halkına verilen özerkliğe ve onların bireysel haklarına saygı göstermesini uygulanmasını istedi. Bir ay önce Gulja’da Uygur öğrenciler tarafından yapılan mitingden dolayı öğrencilere verilen ağır disiplin cezalarını da sert bir dille eleştirdi.
Rabia Kadir Hanımın, Komünist Çin Partisine olan bu sadakatsizliğinden dolayı Ulusal Halk Kongresi ve Siyasal İstişare Konferans üyeliklerinden atılıp yurtdışına çıkması da yasaklandı. 
Ayrıca 1996 yılında Amerika’ya kaçmak zorunda kalan muhalif görüşlü eşi Sadık Rouzi’den boşanması için Pekin’in baskısına uğrayan Rabia Kadir Hanım,1999 yılında bir Amerikan Kongre üyesiyle buluşması sırasından sonra evinde ve yanında bulundurduğu Çin basınında yayınlanan yazı kupürlerini ‘devlet sırlarını çalmaktan ve yabancılara vermek suçlarından’ tutuklanıp 8 yıl hapse mahkûm edildi.
Dünya İnsan Hakları İzleme Komisyonları ve diasporadaki tüm Uygur teşkilatları Çin yönetimi için ulusal bir utanç haline gelen Rabia Kadir Hanımın davasını duyurmaya başlamış Rabia Kadir Hanımın özgürlüğünü elde etmesi için büyük bir uğraşlar vermiştir. 2000 yılında Dünya İnsan Hakları İzleme Komitesi tarafından en büyük insan hakları ödülü, 2004’te de Norveç Rafto Vakfının Rafto ödülüyle onurlandırılan Rabia Kadir Hanım,17 Mart 2005 yılında Amerika Dışişleri Bakanının Pekin’i resmi ziyaretinden üç gün önce sağlık sebeplerinden dolayı serbest bırakıldı ve Amerikalı diplomatlar tarafından ABD’YE getirildi. 
 Rabia Kadir, serbest bırakıldığından beri Uygur Halkının haklarını korumak için aktif olarak kampanyalar yürütüyor. Çin yönetiminin onun itibarını zedelemek için verdiği tüm uğraşlara rağmen Rabia Kadir Hanım; Uygur Halkının annesi, lideri ve geleceklerini emanet ettikleri kişi olarak olduğu yerde sapasağlam duruyor. 
Eylül 2005’te ABD’DE Ulusal Uygur İnsan Hakları ve Demokrasi Vakfını kuran Rabia Kadir Hanım, Mayıs 2006’da Washington DC deki Amerikan Derneği başkanlığına, Kasım 2006’da ise Doğu Türkistan ve Diaspora’daki tüm Uygurların en üst çatı örgütü olan Dünya Uygur Kongre’sinin başkanı olarak seçildi. Kısaca D.U.K. diasporadaki 19 ülkede bulunan 29 teşkilatın en üst çatı organıdır ve merkezi Almanya-Münih’te bulunmaktadır. 
 2006 yılının Nisan ayında İstanbul’da yapılan ve tüm dünyadan insan hakları temsilcileri veya konun uzmanı akademisyenlerden oluşan bin cıvarında kişinin davet edildiği “Dünya Demokrasi Platformu’na” resmen davet edilen Rabia Kadir Hanıma Çin’in Ankara Elçiliğinin baskıları sonucu Türkiye’nin ABD. Waşingtan Konsolosluğu tarafından vize verilmedi.Ve yine 2007 yılı başlarında Türkiye’deki bir İnsan hakları kuruluşu tarafından düzenlenen ödül töreni için davet alan Sayın Rabia Kadir Hanıma yine Çin hükümetinin baskıları sonucu vize verilmemiştir. 
Görülüyor ki Çin Hükümet yetkilileri yurt dışında yaşayan Uygur insan hakları savunucularının ve teşkilat başkanlarının yaptıkları insan hak ve hukuk mücadelesini bile kısıtlama yoluna gitmektedir.

Doğu Türkistan’da Çin zulmü o denli vahşice devam ediyor, yazık ki Dünya kadınlar gününde söyleyecek güzel şeyler bulamamak, sadece sıkıntı ve acılardan bahsetmek bizleri son derece rahatsız etmekte ve üzmektedir. Yaşanan bu olaylar, Doğu Türkistan’da kadının içinde bulunduğu bu vahim durum dünyadaki bütün güzellikleri gölgede bırakmaktadır. Dünyanın neresinde olursa olsun kadınların sorunlarını dile getirmek ve bunlar için çareler üretmek, gelecek 8 Martlarında manasına uygun kutlanması için gereklidir. 

Oysa günümüzde 8 Mart kutlamaları büyük salonlarda süslü sözlerle yapılmakta, fakat hiç birine çare üretilmemektedir.

Çin hükümetini Doğu Türkistanlı kadınlarımız ve kızlarımız üzerindeki baskıyı kaldırmaya ve bebekleri de anne karnında katletmekten vazgeçmeye, insan hak ve hukukuna saygılı olamaya çağırıyoruz.
Çin hükümetini; insan hakları ihlallerini, sömürgeci ve emperyalist siyasetini şiddetle kınıyoruz. Çin hükümeti Doğu Türkistan’daki işgaline ve insan hakları ihlallerine derhal son vermelidir.
Tüm çabalarımız baskıların, sömürülerin, hak ve hukuk ihlallerinin bitmesi ve insanların insanca yaşayabildiği güzel bir dünya içindir. 

            
 Adres: Talat paşa Bulvarı Kılıç Apt. No: 141 / 3 Dörtyol Cebeci / 
ANKARA
Tel& Fax: (0312) 3195472 
www.gokbayrak.com E-mail: [email protected]

  • Kaynak: Gökbayrak
  • Etiketler: ,ABD,Mart Dünya Kadınlar Günü ,Doğu Türkistan,Çin Hükümeti,Uygur,Rabia Kadir ,