5 ŞUBAT KATLİAMI UNUTULMADI
5 ŞUBAT KATLİAMI UNUTULMADI
- 4.02.2012
- 2046 defa okundu
Katil Çin tarafından 5 Şubat 1997 yılının bir Kadir
gecesinde dini vecibelerine yerine getirmeye çalışan Doğu Türkistanlı
analarımızın ibadetlerini engelleyerek bir katliamı gerçekleştirmişlerdir.
Binlerce Doğu Türkistanlı vatan evladı şehit olarak tarihe
geçmiştir.
Her yıl 5 Şubat ‘ta Doğu Türkistan Kültür Ve Dayanışma
Derneği Ankara şubesi bir etkinlik düzenleyerek Çin katliamını dünyaya
hatırlatmaktadır.Bu sene Türkiye Kamu-Sen toplantı solonun da gerçekleştirilen
etkinliğimize başta Kamı-Sen Federasyon Genel başkanı Sayın İsmail Koncuk bey ve yönetim
kurulu üyeleri,Türk Büro-Sen Genel Başkanı Sayın Fahrettin Yokuş ve yönetim
kurulu üyeleri,Türk Kamu-Sen’e bağlı tüm Federasyon başkanları,Türk Dayanışma
Konseyi Başkan ve yönetim Kurulu üyeleri,TRT,A Kanal, Show Tv başta olmak üzere Anadolu
Ajansıda hazır bulunmuştur.
Açılış konuşmasını yapan Ankara başkanımız Sayın Hayrullah Efendigil
Çin’in katliamlarının 5 Şubat ile bitmediğini hala devam ettiğini dile
getirerek hür dünyanın buna seyirci kalmasına anlam veremediğini dile
getirmiştir.
Toplantımıza iştirak eden değerli başkanlarda birer konuşma
yaparak Doğu Türkistan davasının her zaman her yerde yanında olduklarını dile
getirmiştir.
Aşağıdaki Basın bildirisi Değerli basın Mensupları ile paylaşılmıştır,
Değerli başkanlarım, değerli
hazirun ve siz değerli basın mensupları
04.02.2012
Tarihi Türk
yurdu olan Doğu Türkistan son 150 yıldır Çinlilere karşı savaş halindedir. En
son 1933 ve 1944 yıllarında iki defa bağımsız devlet kuran Doğu Türkistan halkı
Komünist Çin işgal tarihi olan 1949 yılından günümüze kadarda var olma ve
bağımsızlık mücadelelerine devam etmektedir. Bu mücadelelerin en büyüğü 1990
yılında olan ve Tarihi Türk yurdu Kaşgar’a bağlı Barın kasabasında meydana
gelen ve Barın katliamı olarak tarihe geçen bu olaylarda 10 günde 3000 kişi
şehit olmuş ve 2000 nin üzerinde insan da hapse atılmıştır.
Yine bu gün
burada toplanmamızın amacı olan Gulca katliamı. Gulca vilayetinde 1997 yılının
4 şubat günü kadir gecesinde ibadet etmek üzere bir eve toplanan kadınlara Çin
milis güçleri baskın düzenlemiş ve direnen 3 Doğu Türkistanlı kadın olay
yerinde şehit edilmiştir. 5 şubat günü tutuklanan kadınların eşleri ve
yakınları tutukluların serbest bırakılması için polis merkezine geldiklerinde
Çinli polisler tutuklulardan 3 kadının cansız bedenlerini toplanan kalabalığın
önüne atmış ve bu olay üzerine bütün Gulca halkı top yekun ayaklamıştır. Zaten
her gün çeşitli bahaneler ile öldürülen, hapse atılan ve aşağılanan Doğu
Türkistan halkında son yaşanan bu vahşet sabırları taşırmıştır. İki gün
içerisinde şehirde şiddetli çatışmalar meydana gelmiştir. Uygur halkı ellerine
geçirdikleri kesici ve delici aletler ile tam teçhizatlı Çinli polis ve askerler
karşı koymaya çalışmışlardır. Bölgeye kolordu düzeyinde asker sevk eden Çin
hükümeti askerlere hedef gözetmeksizin vur emri vermiştir. Bir hafta süren bu
olaylarda yine binlerce soydaşımız şehit edilmiştir. Olayların yatışmasından
sonra da Çinli askerler bütün Doğu Türkistan coğrafyasında yaşları 15 ila 45
olan Uygur Türkü avı başlatmış, bunun sonucunda da bir ay içerisinde elli binin
üzerinde Doğu Türkistanlı tutuklanmıştır. Tutuklananlar için mevcut
hapishaneler yetmediği için de derhal gayri sıhhi toplama kapları oluşturularak
adeta hayvan barınağına benzer barınaklara kapatılmışlardır. İnsan hak ve
hukukundan yoksun, kendilerini savunma hakları dahi verilmeyen bu insanların
bir kısmı zaman içerisinde çeşitli suçlar isnat edilmek sureti ile kurşuna
dizilmiş, bir kısmı da yaşam koşulu bulunmayan bu toplama kamplarında çeşitli
hastalıklardan ölmüşlerdir. Kurşuna dizilenlerin cesetlerini almaya gelenlerin
yakınlarından Çinli yetkililer infaz ettikleri sırada kullandıkları merminin
parasını talep edecek kadar insan onur ve haysiyetine yakışmayacak aşağılık
tavırlar sergilemişlerdir. Bununla da yetinmeyip esir ettikleri Uygur Türkü
gençlerin organlarını çalarak yüklü miktarda para karşılığı organ bekleyen
zengin Çinlililere satmışlardır. Bu saydıklarım uluslar arası bağımsız
kuruluşlar tarafından da doğrulanmıştır. Yukarıda bahsetmeye çalıştığım Çin
devlet terörünün sadece ufak bir kısmı. Tamamını burada saymaya kalksak zamanımız
yetmez.
Yine Çin
hükümeti Doğu Türkistan halkını asimile etmek için beş yaşındaki çocuklarımızı
okutmak bahanesi ile toplamakta ve bunları zorla Çin kültürü ile
yetiştirmektedir. Çin devletinin amacı bellidir, kendi milletine, örf ve
adetlerine ters Çin yandaşı bir topluluk meydana getirmeyi planlamaktadır.
Bununla da yetinmeyen Çin hükümeti iş bulmak maksadı ile yaşları 16-24 olan
evlenmemiş genç kızlarımızı zorla Çinin iç bölgelerine götürüp uygunsuz
ortamlarda, (barlarda, pavyonlarda ve eğlence sektörlerinde) çok cüz-i para
karşılığı çalışmaya zorlamaktadır. 2002 yılından günümüze kadar zorla Çinin iç
bölgelerine götürülen Uygur kızların sayısı bir milyonu geçmiştir.
2009 yılı
Haziran ayının 26. günü Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Çin gezisi
esnasında Şaguan eyaletindeki altı bin kişinin çalıştığı bir oyuncak
fabrikasında çalıştırılmakta olan Uygur kızlara fabrika içerisinde Çinliler
tarafından alenen tecavüz girişiminde bulunulmuş ve bu fabrikada çalışmakta
olan Uygur gençler olaya anında müdahale etmişlerdir. Çıkan olaylarda bir Çinli
ve iki Uygur genci ağır yaralanmış ve bu olay güvenlik güçlerinin de müdahalesi
ile yatıştırılmıştır. Aynı gün gece saat 02 sularında Uygurların yatakhanesine
ellerinde demir sopalar olan Çinli işçiler baskın düzenlemiş, uykudaki Uygur
Türkü gençler dövülmek sureti ile öldürülmüştür. O gece sabah saat 06 ya kadar
devam eden bu linç girişimi sonucu 150 kişi öldürülmüştür. İşin en ilginç yanı
ise bu olaylar devam ederken fabrikada bulunan sözde güvenlik güçleri hiçbir
müdahalede bulunmamıştır. Yatakhaneden kaçıp fabrika bahçesine kaçanları da
aşağıda bekleyen binlerce Çinli tarafından acımasızca döverek öldürmüştür. Bu
olaylarda hayatını kaybedenlerin sayısı 240 kişidir. Çinli yetkililer sabah
fabrika bahçesini yıkayarak kanları temizlemiş ve bu olayların örtbas edilmesi
talimatı vermiştir. Olaylar sırasında cep telefonu ile kaydedilen görüntüler
tüyler ürperticidir. Bir şekilde internet aracılığı ile dünya kamuoyuna
yansıyan bu görüntülerden sonra ölenlerin aileleri Çinli yetkililerden ölenler
hakkında bilgi talep etmiş fakat katil Çin hükümeti bu taleplere hiçbir cevap
vermediği gibi bu olayın soruşturulmasına da yasak getirmiştir. Doğu
Türkistan’ın başkenti Urumçi’de aydınlar, öğrenciler ve ölenlerin yakınları 5
Temmuz 2009 günü hükümet konağına yürüyüş düzenleyerek öldürülen Uygur Türkü
gençler hakkında hükümetin bilgi vermesini ve bu olaylara karışanların
tutuklanarak cezalandırılmasını talep etmiştir. Bundan sonrası ise Türk ve
dünya medyasına yansımış, iki binin üzerinde Uygur Türkü soydaşımız hunharca
şehit edilmiş ve on binlercesi de tutuklanarak hapse atılmıştır. Bu olayın ağır
bedelini hayatını kaybetme pahasına hak arama mücadelesi veren yiğit
şehitlerimiz fazlası ile ödemiştir. Var olma mücadelesi vermekte olan 35 milyon
Doğu Türkistan halkı bu mücadelesini bu gün de devam ettirmektedir ve
ettirecektir. Çin hükümeti ise Doğu Türkistan’da yaşanan olaylardan yurt
dışındaki Doğu Türkistanlı teşkilatları sorumlu tutmaktadır. Özellikle de Yurt
dışında demokrasi ve insan hakları mücadelesi vermekte olan Liderimiz manevi
annemiz Sayın Rabia KADİR Hanımefendiyi ve Türkiye’deki kanunlar çerçevesinde
faaliyet yürütmekte olan biz Doğu Türkistan teşkilatlarını hedef
göstermektedir. Doğu Türkistan adeta bir açık hava hapishanesine çevrilmiştir.
Çin o kadar
aymaz bir şekilde soykırımlarını sürdürürken bir taraftan da Türkiye
Cumhuriyeti hükümeti ile sözde dostane ilişki kurmaya çalışmakta, her türlü
entrikalar ile 2012 yılını Türkiye’de Çin medeniyetini ve kültürünü tanıtma
yılı ilan etmeyi başarmıştır. Bu kapsamda 2013 yılı da Çinde Türk medeniyetini
ve kültürünü tanıtma yılı olarak ilan edilmiştir. Buradaki maksat ise Türklerin
Ata diyarı olan Doğu Türkistan’ın kültürünü medeniyetini yok etmektir. Ünlü
bilim adamı Kaşgalı Mahmud’un doğduğu şehir olan tarihi Kaşgar vilayetindeki
tarihi yerleri yıkmakla başlayan Çin hükümeti bütün imkanlarını seferber ederek
Doğu Türkistan’daki Türk izlerini silmeyi amaçlamaktadır. Biz Doğu
Türkistanlılar olarak iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine karşı
değiliz. Dili bir, dini bir kültür bir olan soydaşlarının Çin hükümeti
tarafından yok edilmesine seyirci kalmasına üzülüyoruz. Filistin’e, Afrika’daki
Müslümanlara sahip çıkmaya çalışan ve onların çektiği sıkıntıları dünya gündemine
taşıyan Hükümetimizin aynı ırktan ve aynı dinden olan Uygur soydaşlarına da
sahip çıkmalarını talep ediyoruz. Kaldı ki aynı soydan ve aynı dinden olmamızın
ötesinde her şeyden önce mazlum İNSAN olmamızdan dolayı 35 milyon Doğu
Türkistan halkının haklarını savunmasını talep ediyoruz. Uygurların dünyadaki
en yetkili sivil toplum kuruşu olan DÜNYA UYGUR KONGRESİ nin başkanı Sayın Rabia
KADİR Hanımefendinin Türkiye’ye girişinin yasaklanmış olması, buna karşılık
2012 yılının Türkiye’de Çin medeniyetini ve kültürünü tanıtma yılı olması bir
Türk vatandaşı olarak bizlerin kanına dokunuyor. Bütün siyasi partilerimizi,
sivil toplum kuruluşlarını ve 75 milyon Türk halkını bu konuda duyarlı olmaya
davet ediyoruz.
Son olarak; milletlerin kendi topraklarında
bağımsız yaşamaları ne kadar en tabi hakları ise, Doğu Türkistanlıların da
kendi topraklarında hür ve bağımsız yaşamaları en doğal haklarıdır. Bu Hak
Yolda şehit olan bütün Doğu Türkistanlı kardeşlerimize Allah’ tan rahmet
diliyoruz. Çin Devleti akıttığı bu kanda boğulacaktır. İstiklale olan inancımız
hiçbir zaman kaybolmamıştır. Özellikle Çin Devleti şunu iyi bilsin ki;
Bağımsızlık mücadelemiz son nefes, son nefere kadar devam edecektir.
Saygılarımla.
Hayrullah EFENDİGİL
Doğu Türkistan
Kültür
ve Dayanışma Derneği
Ankara Şube Başkanı
- Kaynak:
- Etiketler: Katil,Çin,Gulca,Doğu Türkistan,Kamu-Sen,TRT,A Kanal, Show Tv,