Uluslar arası Af Örgütü Mart 2002 AI Index: ASA 17/010/2002
Çin Halk Cumhuriyeti: Çin'de Terörle Mücadele Yasası ve Sincan Uygur Otonom Bölgede Baskılar ( )
İçindekiler:
Çin Halk Cumhuriyeti: Çin'de Terörle Mücadele Yasası ve Sincan Uygur Otonom Bölgede Baskılar () 1
1. GİRİŞ 1
2. Çin'de Yeni Anti-Terör Hükümleri 2
3. 11 Eylül 2001 tarihinden sonra SUOB'de artan baskı 4
3.1. “Bölücülere” ve “teröristlere” karşı operasyonlar – yeni güvenlik önlemleri 5
3.2. Din üzerinde olan baskı 6
3.3. “İdeolojik Alanda Bölücülük”le Mücadele; Kültür ve Medya dahil 8
3.4. Eylül 2001'den sonra gözaltına alınmalarla ilgili tahminler 9
3.5. “Bölücülere” verilen ceza örnekleri 9
4. SONUÇ ve ÖNERİLER 10
Aralık 2001'den beri alınan raporlara göre ABD'nin Afganistan'a askeri müdahalesinde ya da komşu ülkelerinde Taliban ile birlikte savaştığı iddiasıyla tutuklanan Çin asıllı insanların iadesi için Çin Halk Cumhuriyeti değişik ülkelere çağrıda bulunmaktadır. ( ) Bu konuda Çin Dışişleri Bakanlığı'nın basın sözcüsü Sun Yuşi 22 Ocak 2002 tarihinde yapılan bir basın toplantısında şunları söylüyordu: “Afganistan savaşında Çin'den oraya giden bazı Uygurların tutuklandıklarını öğrendik. Bunlar aslında uluslar arası terörist gruplarla yakın işbirliği içinde olan Türkistan teröristleridir. Eğer bunlar Çin vatandaşı ise Çin'e teslim edilip yasalarımıza göre muamele görmelerini taraflardan talep ediyoruz.” ( ) “Yasalarımıza göre” derken kimse ile görüştürülmeden (incommunicado) gözaltı, işkence, adil olmayan yargılama ve olası idam cezası demek olduğundan endişe etmek gerekir. ( )
1. GİRİŞ
ABD'de 11 Eylül 2001 tarihli saldırıdan sonra Çin hükümeti, Çin'in Batı'sında bulunan Sincan Uygur Otonom Bölge'de (SUOB) Çin yönetime muhalif olan Uygur ve “etnik bölücü” olarak adlandırılan diğer kişiler üzerindeki baskısını arttırdı. Bu insanların uluslar arası “terörizm” ile bağlantılı olduklarını iddia ederek hükümet yerel “terörizm”e karşı uluslar arası destek istedi. ( )
Sürdürülen operasyonlar esnasında birkaç bin insanın sorgulanmak üzere gözaltına alındığı ve birçoklarının ceza yasası gereğince yargılandığı ya da mahkum olduğu belirtiliyor. Hükümet aynı zaman SUOB'de bulunan Müslümanların dini haklarını daha da kısıtlamış, Ramazan'da dini ibadetleri yasaklamış ve bölgede bulunan dini liderler üzerindeki denetimini artırarak “yurtsever” olmayan ya da yeraltı çalışması yapmaktan şüphelenilen imamları gözaltına alınıp tutuklamıştır. Bundan başka hükümet, kültürel ve medya faaliyetleri içinde temizlik ve resmi dairelerden bazı “istenmeyen unsurlar”ı uzaklaştırma kampanyası da başlatmıştır. Aralık 2001'in sonunda ceza yasasında bazı hükümlerini değiştirerek öncesinde de varolan “terör” suçlarına daha ağır cezalar getirmiştir.
Uluslar arası af örgütü (Amnesty International = AI), bu yeni hükümlerle Çin'de idam cezasının daha sık uygulanması ve ifade ile örgütlenme özgürlüğüne daha da kısıtlama getirileceğinden endişe duymaktadır.
Bu raporda Çin'de yeni yasal düzenlemeleri ve SUOB'da “terörist, bölücü ve yasadışı dini faaliyetler” üzerinde uyguladığı baskı konusunda AI'nin bazı kaygıları anlatılmaktadır.
AI, her devletin kendi vatandaşlarını şiddet eylemlerinden koruma görevini kabul eder, fakat alınacak önlemlerin tüm insan haklarının korunması ile birlikte alınmasını savunur. Ocak 2002'de “Haklar Riskte” başlığıyla yayınlanan bir raporda AI 11 Eylül saldırısından sonra bazı ülkelerde benzer eylemlere karşı alınan önlemler hakkındaki kaygılarını dile getirmiştir. ( ) Bu rapor “insan haklarının korunması teröre karşı etkili bir mücadeleyi önler” şeklindeki yanlış bir görüşe işaret etti. Gerçekte güvenlik ile insan hakları birbiriyle çelişen hedefler değil, birbirini tamamlayan amaçlardır. Asgari bir standart olarak insan hakları normları ile sadece bireylerin güvenliği ve bütünlüğü güçlü olanların bu gücü yanlış kullanmalarına karşı koruma amacı geliştirmiştir.
2. Çin'de Yeni Anti-Terör Hükümleri
29 Aralık 2001 tarihinde Ulusal Halk Kongresi'in Daimi Komitesi (UHK – Çin'de yasama organı) Çin Halk Cumhuriyet'nin ceza yasasına değişiklikler üzerinde anlaştı. Yasalardaki değişiklikle “terörist suçlara ceza, ulusal güvenlik ile insanların yaşamları ile malları koruma altına alınması” istendiği söyleniyordu. ( )
Kabul edilen hükümlerin çoğu daha önceden ceza yasasında (Çin Ceza Yasası = ÇCY) “kamu güvenliği tehdit eden suçlar” bölümünde vardı. En önemli değişiklikler şunlar:
● ÇCY, madde 120'de iki değişiklik yapıldı. Bir “terör örgütü kuran veya yöneten” kimse için öngörülen ceza arttırıldı. Daha önce 3 ile 10 yıl arasında olan hapis cezasından şimdiki ceza 10 yıl ile ömürboyu hapis cezası ile değiştirildi. “Aktif üyeler” bundan sonra 3 ile 10 yıl arasında hapis cezası verilir ve “diğer üyeler”e ceza miktarı 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu maddeye yapılan ikinci değişiklik ise “terör örgütlerine veya üyelerine maddi destek sağlama” suçunun eklenmesi oldu. Bu fiile para cezasından 5 yıla kadar hapis cezası verilebilir. “Ciddi koşullar” varsa asgari ceza 5 yıl hapistir. Cezanın üst sınırı yoktur.
“Terör örgütü” Çin yasalarında tanımlanmamıştır. Dolaysıyla barışçıl siyasi muhalefet veya dini grupların bu tanıma girme tehlikesi mevcuttur. AI ayrıca bu hüküm ile başka illegal eylemi olmayan “terör örgütü”nün yöneticisi ile üyelerine ceza verme olasılığından kaygı duymaktadır. “Maddi destek sağlama” fiiline verilecek cezanın üst sınırı olmaması, daha başka maddelerde olduğu gibi (örnekler aşağıdadır), idam cezası verme riski doğurur.
● Madde 114, 115, 125 ile 127'e yeni fiiller eklenmiştir. Şimdiye dek bu maddelerle “ateş cıkarma” (m. 114), “ateş çıkarıp insanın yaşamını tehlikeye atma” (m. 115), “silah ve/ya patlayıcı depolama” (m. 125) ile “silah ve/ya patlayıcı madde hırsızlığı” (m. 127) yasaklanmış olup ceza öngörüyordu. Buna şimdi “zehirli veya radyoaktif maddeleri...” “dağıtmak, üretmek, nakletmek ya da hırsızlığını yapma” fiili eklenmiştir.
Bu maddelerde öngörülen ceza miktarı değişmemiştir. Bu maddeler hapis cezasından idam cezasına kadar cezalar öngörmektedir.
Dolaysıyla ÇCY madde 115, 125 ile 127'e eklenen “zehirli veya radyoaktif madde kullanma” fiili artık idam cezasını da beraberinde getirebilir. AI böylece idam cezası uygulamasının Çin'de daha da genişlemesinden endişe duyar.
● Madde 191'de iki değişiklik yapılmıştır. Bu madde ile illegal mali eylemler ile imtiyazlar cezalandırılmaktadır. Varolan narkotik ve kaçakçılık suçlarından başka bu maddeye “terör suçları” eklenmiştir. Bu suç grup halinde işlenirse verilecek ceza 5 ile 10 yıl arasında hapis cezasıdır. Yani ceza miktarı arttırılmıştır.
● Son değişiklik ise madde 291'e eklenen bir koşuldur. Bu madde ile “kamu düzeni bozacak bir biçimde toplantı yapma” fiili için öngürülen ceza miktarı “gözlem altına alınmaktan 5 yıl hapis cezasına kadar” idi. Bu maddeye eklenen yeni hükme göre “yanlış patlayıcı, zehirli veya radyoaktif madde dağıtıp ya da bunun hakkında uydurulmuş tehdit ve bilgi ortaya atıp kamu düzeni ciddi bir şekilde bozanlar”a verilecek ceza gözetim altında tutulmaktan 5 yıl hapis cezasına kadardır. “Ciddi sonuçlar meydana geldiyse” asgari ceza 5 yıl hapis cezasıdır. Bu cezanın üst sınırı yoktur.
Bu maddede kullanılan dil muğlaktır, yani yoruma açıktır. “Uydurulmuş tehdit” in ne anlama geldiği belli olmamakla beraber “ciddi sonuçlar”dan kasıtın ne demek olduğu belli değildir. Böylece barışçıl bir şekilde ifade özgürlüğünü kullanan insanlara ceza verme olasılığı doğar. Geçmişte bu madde sakin bir şekilde toplanan ya da gösteri yaparak hükümeti eleştirenleri hapse atmak için kullanıldığından AI'yi daha da kaygılandırmıştır.
Madde 291'de öngörülen cezanın üst sınırı olmaması, yani “ciddi sonuçlar”ın olmasında idam cezası verilme riski de AI'yi endişelendirir.
Ocak 2002 tarihli “Haklar Riskte” adlı raporunda AI'nin belirttiği gibi “terörizm”in genel kabul gördüğü bir tanımlaması yoktur. Bu sözcüğü kullananlar, kendi icraatları için değil daha çok karşı oldukları fiiller için bunu kullanmaktadırlar. Böylece “birinin terörist dediği kimse, bir başkasının özgürlük savaşçısı” olabilmektedir.
Geçenlerde yayınlanan bir raporda BM Terörizmle ilgili Özel Raportörü “terörizm sözcüğü çok değişik perspektifler ve ortamlarda kullanıldığından uluslar arası toplum buna genel kabul gören bir tanım bulamamıştır” dedi. ( ) “Terörist” suç kategorisine girebilecek uçak kaçırma veya bombalama gibi fiilleri yasaklayan BM sözleşmeleri mevcut. ( ) Gene de “terörizme karşı sözleşme” çalışmaları tanım konusundaki zorluklar yüzünden şimdilik durdurulmuş durumdadır.
Çin'deki duruma gelince mevcut anti-terör yasaları özellikle SUOB'de görülen “etnik bölücü faaliyetleri”ne karşı baskı uygulamak için kullanılmasından AI kaygı duymaktadır. Mart 2002'de bir milletvekili özel anti-terör yasaları isterken şunları söylüyordu: “Çin'in egemenliği ve toprak bütünlüğünü muhafaza edebilmek için bölücülere, uluslar arası teröristlere ve aşırı dincilere karşı savaşmamız gerekir.” ( )
Çin hükümeti bölücülük diyorsa birçok etkinlik ve eylemlerden söz eder. Bunların çoğu barışçıl muhalefet ya da dini faaliyetten başka bir şey değildir. 11 Eylül sonrasında Çinli yetkililer SUOB'de bulunan Müslüman muhalefet ve bağımsız liderlerine karşı uygulanan sert baskıları onların uluslar arası “teröristler”le bağlantılı olduklarını iddia ederek haklı kılmaya çalışmaktadır.
Son 10 yıl içerisinde birkaç bombalama olayı bu bölgede yaşanmıştır. Bundan başka resmi raporlarda siyasi nedenle işlenen bazı cinayetlerden bahseder, fakat faillerinin uluslar arası terörist gruplarıyla bağlantıları hakkında hükümet bugüne dek ciddi deliller göstermemiştir. Olayların sayısı çok az olmakla beraber buna karşı sürdürülen operasyonlar failleri bulma çabasının çok ötesindedir.
Son 10 yıldır SUOB'de devam eden siyasi baskı politikasında onbinlerce insan gözaltına alınmış, birçokları dış dünyadan tamamen tecrit edilmiş, olaylara bağımsız bir araştırma önlenmiş ve ancak yargılanan bazı kişiler hakkında bilgi verilmiştir. Yargılananlar arasında aylarca kimse ile görüştürülmeden tutulmuş, işkence görmüş ve hiçbir biçimde adil olmayan yargılama sonucunda cezaya çarptırılmış kimseler vardır. Duruşmalar ya gizli yapılmış ya da önceden etki altında bırakılan kitleler önünde sürdürülmüştür. ( )
Bu bağlamda hükümetin “terörist” faaliyet suçlaması getirdiği kişiler için verilen bilgilere şüphe ile bakmak gerekir.
3. 11 Eylül 2001 tarihinden sonra SUOB'de artan baskı
“Sincan terör yapılan bir yer değildir... Orada şiddet ve terörist kazalar çok sık olmuyor.”
(Bunu Wang Lequan, SUOB Komünist Parti Komitesi Sekreteri ile Abdulahat Abdurixit, SUOB Bölgesel Hükümeti Başkanı söylüyor. ( )
Ondan birkaç hafta sonra Çinli yetkililer başka bir tablo çiziyordu. 11 Eylül'ün hemen sonrasında SUOB'de bir “terör tehdidi” var diyerek bu insanların uluslar arası “terörizm” ile bağlantılı olduklarını iddia ederek “terörizm” ile “bölücülük”ün aynı şeyler olduğunu söylediler ve “ulusal teröre” karşı uluslar arası destek istediler. ( )
11 Eylül 2001 tarihinden sonra SUOB'de yoğunlaşan baskı Aralık 2001'den sonra iyice arttı. 4 Aralık 2001 tarihinde Beijing'de “siyasi ve yasal çalışmalar” konulu ulusal konferanstan sonra “etnik, bölücü hareket, dini aşırı güçler ile şiddet terör güçlere karşı mücadele”yi 2002 yılında takip edilecek işler arasında önemli olan 4 konunun başında sayıldı. ( )
Din özgürlüğü üzerine yeni kısıtlamalar getirildi. Genç insanlar üzerinde kötü bir etkisi olduğu söylenen camiler kapatıldı ve imamlar siyasi eğitime tabii tutuldu. Eğitime tabii tutulanlardan partinin diktasına boyun eğilmesi istendiği gibi muhalif olanlardan ispiyonculuk yapmaları da isteniyor.
Farklı düşünenleri ortaya çıkarma kampanyasına 2002 yılında SUOB'de kültürel ve medya çevreleri de dahil edildi. “Bölücülükle mücadele” nin şiir, şarkı, kitap, bildiri, mektup ya da internet vasıtasıyla yayılan düşüncelere karşı da yürütülmesi gerektiği yetkililer tarafından vurgulandı.
Yürütülen takiplerden örnekler aşağıda bulunmaktadır. Ancak insanların gözaltına alınıp, tutuklandıklarına dair haber verildiğinde genellikle ne tür “terörist” faaliyetlerden ötürü hapisanelere atıldıklarına dair bilgi yoktur. 21 Ocak 2002 tarihinde Çin hükümeti tarafından yayınlanan bir listeye göre SUOB'de en son bombalama olayı Nisan 1998'te Yecheng isimli kentte bir “terörist grup” tarafından işlendi. Şiddet eylemlerinden bir başka örnek Şubat 2001 tarihinde bu bölgede Kaşgar ilinde bir mahkeme görevlisinin öldürülmesi aittir. ( )
Wang Lequan, SUOB Partisi Başkanı 11 Eylül'den SUOB'de terörist eylemlere rastlanılmadığını söylerken 6 değişik terör yönteminden bahsetti. Bunlardan “isyan çıkarma” ile “dayak, kırma ve yağmalama” faaliyetleri başka ülkelerde terör eylemi olarak sayılmadığından şikayetçi idi. ( ) Son “suç” kavramı ise kültür devrimi zamanında çok kullanıldı. Bugünkü ceza yasası ile isyan zamanında yağmalama eylemi yasaklamıştır.
“Terör eylemi”nden resmi çevrelerin ne anladığını listede verilen bir örnekten anlamak mümkün. Rapora göre Şubat 1997'de bir “terör örgütü” Gulja (Yining) kentinde yoğun bir etnik fesat yaratmış. Söz konusu olay Uygurların barışçıl bir yürüyüşü ile başladı. Buna karşı güvenlik güçleri sert önlem alınca bazı yerlerde isyan ve iki gün görülen şiddet olayları çıkmıştır.
3.1. “Bölücülere” ve “teröristlere” karşı operasyonlar – yeni güvenlik önlemleri
Nisan 2001 Çin'de “sert vuruş” kampanyası başlatıldı. Bu kampanya genel suçlara ve aynı zamanda bölgede “bölücülüğe” karşı yürütülecekti. Bu kampanya sonucunda idam cezaların infazında önemli bir artış gözlemlendi. SUOB'deki yetkililer Ekim 2001'de kampanyanın sertleştirileceğini duyurdular. ( )
Bunun etkisi bölgesel başkent durumunda olan Ürümçi'de hemen hissedildi. Ürümçi Emniyet Müdürü olan Du Jianxi “10 terörist gruba darbe” diyerek ve 210 kadar “bölücü, silahlı terörist ile aşırı dinci” yakalandığını duyurdu. ( ) Resmi çevreler daha sonra 20 Eylül ile 30 Kasım 2001 tarihleri arasında 166 “silahlı terörist” ile “başka suçlular” yakalandığını belirttiler. ( ) Aralarında kaç kişinin “terör” zanlısı olduğu belirtilmedi. Yurtdışında bulunan Uygurlar tarafından Ürümçi Evening News gazetesinde 27 Ekim 2001 tarihinde açıklanan bir habere göre gözaltına alınan 150 kişi “illegal dini faaliyet” ve “bölücülük” ile suçlandılar. Ancak bu operasyonların hangi zaman içinde yapıldığını belirtmediler. Aynı kaynaklar bölgesel haberlere atıfta bulunarak örneğin Aksu kentinde bir ayda 30 kişinin siyasi nedenlerle gözaltına alındığını açıkladılar (Aksu Daily, 6 Aralık 2001). ( )
Zaman zaman ve çoğunlukla belirli bölgeler için verilen rakamlara karşı bugüne dek yapılan tüm gözaltı ve tutuklamalar hakkında resmi bir açıklama yoktur. Raporlardan anlaşıldığına göre operasyonlar bütün bölgede yapılmakta ve yüzlerce polis birlikleri bu iş için harekete geçirilmiş durumdadır. Emniyet güçleri arasında Sincan Üretim ve İnşaat Şirketi (SÜİŞ) için oluşturulmuş polis birliği de var. “Bingtuan” olarak bilinen bu kurum SUOB'nin büyük bir bölümünü ve kaynaklarını kontrol etmekte. Kendilerine ait hapishanesi, çalışma kampları ve emniyet güçleri var. Zaman zaman bu emniyet gücü “etnik fesat” ve “bölücülere” karşı harekete geçirilir. 17 Ocak 2002 tarihli bir AFP raporuna göre SÜİŞ (Bingtuan) Emniyet Müdürü Yang Si artan bölücü faaliyete karşı çevik kuvvetlerin hazır olmaları gerektiğini söyleyerek Sincan polisinin “aşırı dinci” suçlaması ile yasaklanmış Falun Gong tarikatı üzerinde yoğunlaşma gereğini vurguladı. Bu habere göre Bingtuan polisi 2001 yılı içerisinde 11 grubu yok etmiş ve 100 kadar bölücü yakalayarak hem patlayıcı hem illegal din propaganda malzemesine el koymuştur.
Resmi kaynaklara göre SUOB'nin en büyük ili olan Bayingolin Moğol Otonom Vilayeti'ndeki operasyonlar 10 Aralık 2001 tarihinde başlayıp Şubat 2002'ye kadar sürecekti. “Her kategoriden olan bölücülere” 10 Şubat 2002 tarihine kadar teslim olma çağrısı yapıldı. Buna karşı az ceza sözü verildi ve “ödüllendirilecek büyük hizmet” veren (muhtemelen başkalar hakkında bilgi veren anlamında kullanılan bir terim) yargılanmayacaktı. Diğerleriyse ağır cezaya çarptırılacaktı ve kamuda çalışıp bilgi verenler için “büyük ödül” vaadinde bulunuldu. ( )
Emniyet güçleri bütün kentlerde kontrol gezilerini arttırdı. Resmi bir gazete sayılan ”Legal Daily” 4 Ocak 2002 tarihinde Sincan Silahlı Polis Güçlerinin genel emniyet güçleri ile birlikte SUOB'de kamu güvenliğini sağlamak için çalıştığını duyurdu. Polislerin Ürümçi, Kaşgar gibi büyük kentlerde 24 saat görevde olduğunu belirten raporda son 10 yılda binden fazla olayın ortaya çıkartıldığı iddia edildi. ( )
Resmi olmayan kaynaklardan bu operasyonlar hakkında verilen bazı bilgiler ise şöyle: örneğin Kaşgar kentinde Ocak 2002'de durum bir hayli gerilimli idi. Birçok polis ile asker sokaklarda dolaşıp hem araç hem de kişileri kontrol ediyorlardı. Kimliklerini gösteremeyen 500 kadar insanın birkaç gün içinde Ocak sonu ile Şubat başında gözaltına alındığı söyleniyordu. Çokları para cezası ödedikten sonra serbest bırakıldı, ancak kim oldukları hakkında polisin şüphesi olan bazıları gözetim altında bırakıldı. ( )