Uluslararası Af Örgütü 2002 Raporu

Uluslar arası Af Örgütü Mart 2002 AI Index: ASA 17/010/2002

Çin Halk Cumhuriyeti: Çin'de Terörle Mücadele Yasası ve Sincan Uygur Otonom Bölgede Baskılar ( )

İçindekiler:
Çin Halk Cumhuriyeti: Çin'de Terörle Mücadele Yasası ve Sincan Uygur Otonom Bölgede Baskılar () 1
1. GİRİŞ 1
2. Çin'de Yeni Anti-Terör Hükümleri 2
3. 11 Eylül 2001 tarihinden sonra SUOB'de artan baskı 4
3.1. “Bölücülere” ve “teröristlere” karşı operasyonlar – yeni güvenlik önlemleri 5
3.2. Din üzerinde olan baskı 6
3.3. “İdeolojik Alanda Bölücülük”le Mücadele; Kültür ve Medya dahil 8
3.4. Eylül 2001'den sonra gözaltına alınmalarla ilgili tahminler 9
3.5. “Bölücülere” verilen ceza örnekleri 9
4. SONUÇ ve ÖNERİLER 10

Aralık 2001'den beri alınan raporlara göre ABD'nin Afganistan'a askeri müdahalesinde ya da komşu ülkelerinde Taliban ile birlikte savaştığı iddiasıyla tutuklanan Çin asıllı insanların iadesi için Çin Halk Cumhuriyeti değişik ülkelere çağrıda bulunmaktadır. ( ) Bu konuda Çin Dışişleri Bakanlığı'nın basın sözcüsü Sun Yuşi 22 Ocak 2002 tarihinde yapılan bir basın toplantısında şunları söylüyordu: “Afganistan savaşında Çin'den oraya giden bazı Uygurların tutuklandıklarını öğrendik. Bunlar aslında uluslar arası terörist gruplarla yakın işbirliği içinde olan Türkistan teröristleridir. Eğer bunlar Çin vatandaşı ise Çin'e teslim edilip yasalarımıza göre muamele görmelerini taraflardan talep ediyoruz.” ( ) “Yasalarımıza göre” derken kimse ile görüştürülmeden (incommunicado) gözaltı, işkence, adil olmayan yargılama ve olası idam cezası demek olduğundan endişe etmek gerekir. ( )
1. GİRİŞ
ABD'de 11 Eylül 2001 tarihli saldırıdan sonra Çin hükümeti, Çin'in Batı'sında bulunan Sincan Uygur Otonom Bölge'de (SUOB) Çin yönetime muhalif olan Uygur ve “etnik bölücü” olarak adlandırılan diğer kişiler üzerindeki baskısını arttırdı. Bu insanların uluslar arası “terörizm” ile bağlantılı olduklarını iddia ederek hükümet yerel “terörizm”e karşı uluslar arası destek istedi. ( )
Sürdürülen operasyonlar esnasında birkaç bin insanın sorgulanmak üzere gözaltına alındığı ve birçoklarının ceza yasası gereğince yargılandığı ya da mahkum olduğu belirtiliyor. Hükümet aynı zaman SUOB'de bulunan Müslümanların dini haklarını daha da kısıtlamış, Ramazan'da dini ibadetleri yasaklamış ve bölgede bulunan dini liderler üzerindeki denetimini artırarak “yurtsever” olmayan ya da yeraltı çalışması yapmaktan şüphelenilen imamları gözaltına alınıp tutuklamıştır. Bundan başka hükümet, kültürel ve medya faaliyetleri içinde temizlik ve resmi dairelerden bazı “istenmeyen unsurlar”ı uzaklaştırma kampanyası da başlatmıştır. Aralık 2001'in sonunda ceza yasasında bazı hükümlerini değiştirerek öncesinde de varolan “terör” suçlarına daha ağır cezalar getirmiştir.
Uluslar arası af örgütü (Amnesty International = AI), bu yeni hükümlerle Çin'de idam cezasının daha sık uygulanması ve ifade ile örgütlenme özgürlüğüne daha da kısıtlama getirileceğinden endişe duymaktadır.
Bu raporda Çin'de yeni yasal düzenlemeleri ve SUOB'da “terörist, bölücü ve yasadışı dini faaliyetler” üzerinde uyguladığı baskı konusunda AI'nin bazı kaygıları anlatılmaktadır.
AI, her devletin kendi vatandaşlarını şiddet eylemlerinden koruma görevini kabul eder, fakat alınacak önlemlerin tüm insan haklarının korunması ile birlikte alınmasını savunur. Ocak 2002'de “Haklar Riskte” başlığıyla yayınlanan bir raporda AI 11 Eylül saldırısından sonra bazı ülkelerde benzer eylemlere karşı alınan önlemler hakkındaki kaygılarını dile getirmiştir. ( ) Bu rapor “insan haklarının korunması teröre karşı etkili bir mücadeleyi önler” şeklindeki yanlış bir görüşe işaret etti. Gerçekte güvenlik ile insan hakları birbiriyle çelişen hedefler değil, birbirini tamamlayan amaçlardır. Asgari bir standart olarak insan hakları normları ile sadece bireylerin güvenliği ve bütünlüğü güçlü olanların bu gücü yanlış kullanmalarına karşı koruma amacı geliştirmiştir.
2. Çin'de Yeni Anti-Terör Hükümleri
29 Aralık 2001 tarihinde Ulusal Halk Kongresi'in Daimi Komitesi (UHK – Çin'de yasama organı) Çin Halk Cumhuriyet'nin ceza yasasına değişiklikler üzerinde anlaştı. Yasalardaki değişiklikle “terörist suçlara ceza, ulusal güvenlik ile insanların yaşamları ile malları koruma altına alınması” istendiği söyleniyordu. ( )
Kabul edilen hükümlerin çoğu daha önceden ceza yasasında (Çin Ceza Yasası = ÇCY) “kamu güvenliği tehdit eden suçlar” bölümünde vardı. En önemli değişiklikler şunlar:
● ÇCY, madde 120'de iki değişiklik yapıldı. Bir “terör örgütü kuran veya yöneten” kimse için öngörülen ceza arttırıldı. Daha önce 3 ile 10 yıl arasında olan hapis cezasından şimdiki ceza 10 yıl ile ömürboyu hapis cezası ile değiştirildi. “Aktif üyeler” bundan sonra 3 ile 10 yıl arasında hapis cezası verilir ve “diğer üyeler”e ceza miktarı 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu maddeye yapılan ikinci değişiklik ise “terör örgütlerine veya üyelerine maddi destek sağlama” suçunun eklenmesi oldu. Bu fiile para cezasından 5 yıla kadar hapis cezası verilebilir. “Ciddi koşullar” varsa asgari ceza 5 yıl hapistir. Cezanın üst sınırı yoktur.
“Terör örgütü” Çin yasalarında tanımlanmamıştır. Dolaysıyla barışçıl siyasi muhalefet veya dini grupların bu tanıma girme tehlikesi mevcuttur. AI ayrıca bu hüküm ile başka illegal eylemi olmayan “terör örgütü”nün yöneticisi ile üyelerine ceza verme olasılığından kaygı duymaktadır. “Maddi destek sağlama” fiiline verilecek cezanın üst sınırı olmaması, daha başka maddelerde olduğu gibi (örnekler aşağıdadır), idam cezası verme riski doğurur.
● Madde 114, 115, 125 ile 127'e yeni fiiller eklenmiştir. Şimdiye dek bu maddelerle “ateş cıkarma” (m. 114), “ateş çıkarıp insanın yaşamını tehlikeye atma” (m. 115), “silah ve/ya patlayıcı depolama” (m. 125) ile “silah ve/ya patlayıcı madde hırsızlığı” (m. 127) yasaklanmış olup ceza öngörüyordu. Buna şimdi “zehirli veya radyoaktif maddeleri...” “dağıtmak, üretmek, nakletmek ya da hırsızlığını yapma” fiili eklenmiştir.
Bu maddelerde öngörülen ceza miktarı değişmemiştir. Bu maddeler hapis cezasından idam cezasına kadar cezalar öngörmektedir. 
Dolaysıyla ÇCY madde 115, 125 ile 127'e eklenen “zehirli veya radyoaktif madde kullanma” fiili artık idam cezasını da beraberinde getirebilir. AI böylece idam cezası uygulamasının Çin'de daha da genişlemesinden endişe duyar.
● Madde 191'de iki değişiklik yapılmıştır. Bu madde ile illegal mali eylemler ile imtiyazlar cezalandırılmaktadır. Varolan narkotik ve kaçakçılık suçlarından başka bu maddeye “terör suçları” eklenmiştir. Bu suç grup halinde işlenirse verilecek ceza 5 ile 10 yıl arasında hapis cezasıdır. Yani ceza miktarı arttırılmıştır.
● Son değişiklik ise madde 291'e eklenen bir koşuldur. Bu madde ile “kamu düzeni bozacak bir biçimde toplantı yapma” fiili için öngürülen ceza miktarı “gözlem altına alınmaktan 5 yıl hapis cezasına kadar” idi. Bu maddeye eklenen yeni hükme göre “yanlış patlayıcı, zehirli veya radyoaktif madde dağıtıp ya da bunun hakkında uydurulmuş tehdit ve bilgi ortaya atıp kamu düzeni ciddi bir şekilde bozanlar”a verilecek ceza gözetim altında tutulmaktan 5 yıl hapis cezasına kadardır. “Ciddi sonuçlar meydana geldiyse” asgari ceza 5 yıl hapis cezasıdır. Bu cezanın üst sınırı yoktur. 
Bu maddede kullanılan dil muğlaktır, yani yoruma açıktır. “Uydurulmuş tehdit” in ne anlama geldiği belli olmamakla beraber “ciddi sonuçlar”dan kasıtın ne demek olduğu belli değildir. Böylece barışçıl bir şekilde ifade özgürlüğünü kullanan insanlara ceza verme olasılığı doğar. Geçmişte bu madde sakin bir şekilde toplanan ya da gösteri yaparak hükümeti eleştirenleri hapse atmak için kullanıldığından AI'yi daha da kaygılandırmıştır. 
Madde 291'de öngörülen cezanın üst sınırı olmaması, yani “ciddi sonuçlar”ın olmasında idam cezası verilme riski de AI'yi endişelendirir. 
Ocak 2002 tarihli “Haklar Riskte” adlı raporunda AI'nin belirttiği gibi “terörizm”in genel kabul gördüğü bir tanımlaması yoktur. Bu sözcüğü kullananlar, kendi icraatları için değil daha çok karşı oldukları fiiller için bunu kullanmaktadırlar. Böylece “birinin terörist dediği kimse, bir başkasının özgürlük savaşçısı” olabilmektedir.
Geçenlerde yayınlanan bir raporda BM Terörizmle ilgili Özel Raportörü “terörizm sözcüğü çok değişik perspektifler ve ortamlarda kullanıldığından uluslar arası toplum buna genel kabul gören bir tanım bulamamıştır” dedi. ( ) “Terörist” suç kategorisine girebilecek uçak kaçırma veya bombalama gibi fiilleri yasaklayan BM sözleşmeleri mevcut. ( ) Gene de “terörizme karşı sözleşme” çalışmaları tanım konusundaki zorluklar yüzünden şimdilik durdurulmuş durumdadır. 
Çin'deki duruma gelince mevcut anti-terör yasaları özellikle SUOB'de görülen “etnik bölücü faaliyetleri”ne karşı baskı uygulamak için kullanılmasından AI kaygı duymaktadır. Mart 2002'de bir milletvekili özel anti-terör yasaları isterken şunları söylüyordu: “Çin'in egemenliği ve toprak bütünlüğünü muhafaza edebilmek için bölücülere, uluslar arası teröristlere ve aşırı dincilere karşı savaşmamız gerekir.” ( )
Çin hükümeti bölücülük diyorsa birçok etkinlik ve eylemlerden söz eder. Bunların çoğu barışçıl muhalefet ya da dini faaliyetten başka bir şey değildir. 11 Eylül sonrasında Çinli yetkililer SUOB'de bulunan Müslüman muhalefet ve bağımsız liderlerine karşı uygulanan sert baskıları onların uluslar arası “teröristler”le bağlantılı olduklarını iddia ederek haklı kılmaya çalışmaktadır. 
Son 10 yıl içerisinde birkaç bombalama olayı bu bölgede yaşanmıştır. Bundan başka resmi raporlarda siyasi nedenle işlenen bazı cinayetlerden bahseder, fakat faillerinin uluslar arası terörist gruplarıyla bağlantıları hakkında hükümet bugüne dek ciddi deliller göstermemiştir. Olayların sayısı çok az olmakla beraber buna karşı sürdürülen operasyonlar failleri bulma çabasının çok ötesindedir. 
Son 10 yıldır SUOB'de devam eden siyasi baskı politikasında onbinlerce insan gözaltına alınmış, birçokları dış dünyadan tamamen tecrit edilmiş, olaylara bağımsız bir araştırma önlenmiş ve ancak yargılanan bazı kişiler hakkında bilgi verilmiştir. Yargılananlar arasında aylarca kimse ile görüştürülmeden tutulmuş, işkence görmüş ve hiçbir biçimde adil olmayan yargılama sonucunda cezaya çarptırılmış kimseler vardır. Duruşmalar ya gizli yapılmış ya da önceden etki altında bırakılan kitleler önünde sürdürülmüştür. ( )
Bu bağlamda hükümetin “terörist” faaliyet suçlaması getirdiği kişiler için verilen bilgilere şüphe ile bakmak gerekir. 
3. 11 Eylül 2001 tarihinden sonra SUOB'de artan baskı
“Sincan terör yapılan bir yer değildir... Orada şiddet ve terörist kazalar çok sık olmuyor.”
(Bunu Wang Lequan, SUOB Komünist Parti Komitesi Sekreteri ile Abdulahat Abdurixit, SUOB Bölgesel Hükümeti Başkanı söylüyor. ( ) 
Ondan birkaç hafta sonra Çinli yetkililer başka bir tablo çiziyordu. 11 Eylül'ün hemen sonrasında SUOB'de bir “terör tehdidi” var diyerek bu insanların uluslar arası “terörizm” ile bağlantılı olduklarını iddia ederek “terörizm” ile “bölücülük”ün aynı şeyler olduğunu söylediler ve “ulusal teröre” karşı uluslar arası destek istediler. ( )
11 Eylül 2001 tarihinden sonra SUOB'de yoğunlaşan baskı Aralık 2001'den sonra iyice arttı. 4 Aralık 2001 tarihinde Beijing'de “siyasi ve yasal çalışmalar” konulu ulusal konferanstan sonra “etnik, bölücü hareket, dini aşırı güçler ile şiddet terör güçlere karşı mücadele”yi 2002 yılında takip edilecek işler arasında önemli olan 4 konunun başında sayıldı. ( )
Din özgürlüğü üzerine yeni kısıtlamalar getirildi. Genç insanlar üzerinde kötü bir etkisi olduğu söylenen camiler kapatıldı ve imamlar siyasi eğitime tabii tutuldu. Eğitime tabii tutulanlardan partinin diktasına boyun eğilmesi istendiği gibi muhalif olanlardan ispiyonculuk yapmaları da isteniyor. 
Farklı düşünenleri ortaya çıkarma kampanyasına 2002 yılında SUOB'de kültürel ve medya çevreleri de dahil edildi. “Bölücülükle mücadele” nin şiir, şarkı, kitap, bildiri, mektup ya da internet vasıtasıyla yayılan düşüncelere karşı da yürütülmesi gerektiği yetkililer tarafından vurgulandı.
Yürütülen takiplerden örnekler aşağıda bulunmaktadır. Ancak insanların gözaltına alınıp, tutuklandıklarına dair haber verildiğinde genellikle ne tür “terörist” faaliyetlerden ötürü hapisanelere atıldıklarına dair bilgi yoktur. 21 Ocak 2002 tarihinde Çin hükümeti tarafından yayınlanan bir listeye göre SUOB'de en son bombalama olayı Nisan 1998'te Yecheng isimli kentte bir “terörist grup” tarafından işlendi. Şiddet eylemlerinden bir başka örnek Şubat 2001 tarihinde bu bölgede Kaşgar ilinde bir mahkeme görevlisinin öldürülmesi aittir. ( ) 
Wang Lequan, SUOB Partisi Başkanı 11 Eylül'den SUOB'de terörist eylemlere rastlanılmadığını söylerken 6 değişik terör yönteminden bahsetti. Bunlardan “isyan çıkarma” ile “dayak, kırma ve yağmalama” faaliyetleri başka ülkelerde terör eylemi olarak sayılmadığından şikayetçi idi. ( ) Son “suç” kavramı ise kültür devrimi zamanında çok kullanıldı. Bugünkü ceza yasası ile isyan zamanında yağmalama eylemi yasaklamıştır.
“Terör eylemi”nden resmi çevrelerin ne anladığını listede verilen bir örnekten anlamak mümkün. Rapora göre Şubat 1997'de bir “terör örgütü” Gulja (Yining) kentinde yoğun bir etnik fesat yaratmış. Söz konusu olay Uygurların barışçıl bir yürüyüşü ile başladı. Buna karşı güvenlik güçleri sert önlem alınca bazı yerlerde isyan ve iki gün görülen şiddet olayları çıkmıştır. 
3.1. “Bölücülere” ve “teröristlere” karşı operasyonlar – yeni güvenlik önlemleri
Nisan 2001 Çin'de “sert vuruş” kampanyası başlatıldı. Bu kampanya genel suçlara ve aynı zamanda bölgede “bölücülüğe” karşı yürütülecekti. Bu kampanya sonucunda idam cezaların infazında önemli bir artış gözlemlendi. SUOB'deki yetkililer Ekim 2001'de kampanyanın sertleştirileceğini duyurdular. ( )
Bunun etkisi bölgesel başkent durumunda olan Ürümçi'de hemen hissedildi. Ürümçi Emniyet Müdürü olan Du Jianxi “10 terörist gruba darbe” diyerek ve 210 kadar “bölücü, silahlı terörist ile aşırı dinci” yakalandığını duyurdu. ( ) Resmi çevreler daha sonra 20 Eylül ile 30 Kasım 2001 tarihleri arasında 166 “silahlı terörist” ile “başka suçlular” yakalandığını belirttiler. ( ) Aralarında kaç kişinin “terör” zanlısı olduğu belirtilmedi. Yurtdışında bulunan Uygurlar tarafından Ürümçi Evening News gazetesinde 27 Ekim 2001 tarihinde açıklanan bir habere göre gözaltına alınan 150 kişi “illegal dini faaliyet” ve “bölücülük” ile suçlandılar. Ancak bu operasyonların hangi zaman içinde yapıldığını belirtmediler. Aynı kaynaklar bölgesel haberlere atıfta bulunarak örneğin Aksu kentinde bir ayda 30 kişinin siyasi nedenlerle gözaltına alındığını açıkladılar (Aksu Daily, 6 Aralık 2001). ( )
Zaman zaman ve çoğunlukla belirli bölgeler için verilen rakamlara karşı bugüne dek yapılan tüm gözaltı ve tutuklamalar hakkında resmi bir açıklama yoktur. Raporlardan anlaşıldığına göre operasyonlar bütün bölgede yapılmakta ve yüzlerce polis birlikleri bu iş için harekete geçirilmiş durumdadır. Emniyet güçleri arasında Sincan Üretim ve İnşaat Şirketi (SÜİŞ) için oluşturulmuş polis birliği de var. “Bingtuan” olarak bilinen bu kurum SUOB'nin büyük bir bölümünü ve kaynaklarını kontrol etmekte. Kendilerine ait hapishanesi, çalışma kampları ve emniyet güçleri var. Zaman zaman bu emniyet gücü “etnik fesat” ve “bölücülere” karşı harekete geçirilir. 17 Ocak 2002 tarihli bir AFP raporuna göre SÜİŞ (Bingtuan) Emniyet Müdürü Yang Si artan bölücü faaliyete karşı çevik kuvvetlerin hazır olmaları gerektiğini söyleyerek Sincan polisinin “aşırı dinci” suçlaması ile yasaklanmış Falun Gong tarikatı üzerinde yoğunlaşma gereğini vurguladı. Bu habere göre Bingtuan polisi 2001 yılı içerisinde 11 grubu yok etmiş ve 100 kadar bölücü yakalayarak hem patlayıcı hem illegal din propaganda malzemesine el koymuştur. 
Resmi kaynaklara göre SUOB'nin en büyük ili olan Bayingolin Moğol Otonom Vilayeti'ndeki operasyonlar 10 Aralık 2001 tarihinde başlayıp Şubat 2002'ye kadar sürecekti. “Her kategoriden olan bölücülere” 10 Şubat 2002 tarihine kadar teslim olma çağrısı yapıldı. Buna karşı az ceza sözü verildi ve “ödüllendirilecek büyük hizmet” veren (muhtemelen başkalar hakkında bilgi veren anlamında kullanılan bir terim) yargılanmayacaktı. Diğerleriyse ağır cezaya çarptırılacaktı ve kamuda çalışıp bilgi verenler için “büyük ödül” vaadinde bulunuldu. ( )
Emniyet güçleri bütün kentlerde kontrol gezilerini arttırdı. Resmi bir gazete sayılan ”Legal Daily” 4 Ocak 2002 tarihinde Sincan Silahlı Polis Güçlerinin genel emniyet güçleri ile birlikte SUOB'de kamu güvenliğini sağlamak için çalıştığını duyurdu. Polislerin Ürümçi, Kaşgar gibi büyük kentlerde 24 saat görevde olduğunu belirten raporda son 10 yılda binden fazla olayın ortaya çıkartıldığı iddia edildi. ( ) 
Resmi olmayan kaynaklardan bu operasyonlar hakkında verilen bazı bilgiler ise şöyle: örneğin Kaşgar kentinde Ocak 2002'de durum bir hayli gerilimli idi. Birçok polis ile asker sokaklarda dolaşıp hem araç hem de kişileri kontrol ediyorlardı. Kimliklerini gösteremeyen 500 kadar insanın birkaç gün içinde Ocak sonu ile Şubat başında gözaltına alındığı söyleniyordu. Çokları para cezası ödedikten sonra serbest bırakıldı, ancak kim oldukları hakkında polisin şüphesi olan bazıları gözetim altında bırakıldı. ( ) 

  • Etiketler:

    Uluslararası Af Örgütü 2002 Raporu

    Uluslar arası Af Örgütü Mart 2002 AI Index: ASA 17/010/2002

    Çin Halk Cumhuriyeti: Çin'de Terörle Mücadele Yasası ve Sincan Uygur Otonom Bölgede Baskılar ( )

    İçindekiler:
    Çin Halk Cumhuriyeti: Çin'de Terörle Mücadele Yasası ve Sincan Uygur Otonom Bölgede Baskılar () 1
    1. GİRİŞ 1
    2. Çin'de Yeni Anti-Terör Hükümleri 2
    3. 11 Eylül 2001 tarihinden sonra SUOB'de artan baskı 4
    3.1. “Bölücülere” ve “teröristlere” karşı operasyonlar – yeni güvenlik önlemleri 5
    3.2. Din üzerinde olan baskı 6
    3.3. “İdeolojik Alanda Bölücülük”le Mücadele; Kültür ve Medya dahil 8
    3.4. Eylül 2001'den sonra gözaltına alınmalarla ilgili tahminler 9
    3.5. “Bölücülere” verilen ceza örnekleri 9
    4. SONUÇ ve ÖNERİLER 10

    Aralık 2001'den beri alınan raporlara göre ABD'nin Afganistan'a askeri müdahalesinde ya da komşu ülkelerinde Taliban ile birlikte savaştığı iddiasıyla tutuklanan Çin asıllı insanların iadesi için Çin Halk Cumhuriyeti değişik ülkelere çağrıda bulunmaktadır. ( ) Bu konuda Çin Dışişleri Bakanlığı'nın basın sözcüsü Sun Yuşi 22 Ocak 2002 tarihinde yapılan bir basın toplantısında şunları söylüyordu: “Afganistan savaşında Çin'den oraya giden bazı Uygurların tutuklandıklarını öğrendik. Bunlar aslında uluslar arası terörist gruplarla yakın işbirliği içinde olan Türkistan teröristleridir. Eğer bunlar Çin vatandaşı ise Çin'e teslim edilip yasalarımıza göre muamele görmelerini taraflardan talep ediyoruz.” ( ) “Yasalarımıza göre” derken kimse ile görüştürülmeden (incommunicado) gözaltı, işkence, adil olmayan yargılama ve olası idam cezası demek olduğundan endişe etmek gerekir. ( )
    1. GİRİŞ
    ABD'de 11 Eylül 2001 tarihli saldırıdan sonra Çin hükümeti, Çin'in Batı'sında bulunan Sincan Uygur Otonom Bölge'de (SUOB) Çin yönetime muhalif olan Uygur ve “etnik bölücü” olarak adlandırılan diğer kişiler üzerindeki baskısını arttırdı. Bu insanların uluslar arası “terörizm” ile bağlantılı olduklarını iddia ederek hükümet yerel “terörizm”e karşı uluslar arası destek istedi. ( )
    Sürdürülen operasyonlar esnasında birkaç bin insanın sorgulanmak üzere gözaltına alındığı ve birçoklarının ceza yasası gereğince yargılandığı ya da mahkum olduğu belirtiliyor. Hükümet aynı zaman SUOB'de bulunan Müslümanların dini haklarını daha da kısıtlamış, Ramazan'da dini ibadetleri yasaklamış ve bölgede bulunan dini liderler üzerindeki denetimini artırarak “yurtsever” olmayan ya da yeraltı çalışması yapmaktan şüphelenilen imamları gözaltına alınıp tutuklamıştır. Bundan başka hükümet, kültürel ve medya faaliyetleri içinde temizlik ve resmi dairelerden bazı “istenmeyen unsurlar”ı uzaklaştırma kampanyası da başlatmıştır. Aralık 2001'in sonunda ceza yasasında bazı hükümlerini değiştirerek öncesinde de varolan “terör” suçlarına daha ağır cezalar getirmiştir.
    Uluslar arası af örgütü (Amnesty International = AI), bu yeni hükümlerle Çin'de idam cezasının daha sık uygulanması ve ifade ile örgütlenme özgürlüğüne daha da kısıtlama getirileceğinden endişe duymaktadır.
    Bu raporda Çin'de yeni yasal düzenlemeleri ve SUOB'da “terörist, bölücü ve yasadışı dini faaliyetler” üzerinde uyguladığı baskı konusunda AI'nin bazı kaygıları anlatılmaktadır.
    AI, her devletin kendi vatandaşlarını şiddet eylemlerinden koruma görevini kabul eder, fakat alınacak önlemlerin tüm insan haklarının korunması ile birlikte alınmasını savunur. Ocak 2002'de “Haklar Riskte” başlığıyla yayınlanan bir raporda AI 11 Eylül saldırısından sonra bazı ülkelerde benzer eylemlere karşı alınan önlemler hakkındaki kaygılarını dile getirmiştir. ( ) Bu rapor “insan haklarının korunması teröre karşı etkili bir mücadeleyi önler” şeklindeki yanlış bir görüşe işaret etti. Gerçekte güvenlik ile insan hakları birbiriyle çelişen hedefler değil, birbirini tamamlayan amaçlardır. Asgari bir standart olarak insan hakları normları ile sadece bireylerin güvenliği ve bütünlüğü güçlü olanların bu gücü yanlış kullanmalarına karşı koruma amacı geliştirmiştir.
    2. Çin'de Yeni Anti-Terör Hükümleri
    29 Aralık 2001 tarihinde Ulusal Halk Kongresi'in Daimi Komitesi (UHK – Çin'de yasama organı) Çin Halk Cumhuriyet'nin ceza yasasına değişiklikler üzerinde anlaştı. Yasalardaki değişiklikle “terörist suçlara ceza, ulusal güvenlik ile insanların yaşamları ile malları koruma altına alınması” istendiği söyleniyordu. ( )
    Kabul edilen hükümlerin çoğu daha önceden ceza yasasında (Çin Ceza Yasası = ÇCY) “kamu güvenliği tehdit eden suçlar” bölümünde vardı. En önemli değişiklikler şunlar:
    ● ÇCY, madde 120'de iki değişiklik yapıldı. Bir “terör örgütü kuran veya yöneten” kimse için öngörülen ceza arttırıldı. Daha önce 3 ile 10 yıl arasında olan hapis cezasından şimdiki ceza 10 yıl ile ömürboyu hapis cezası ile değiştirildi. “Aktif üyeler” bundan sonra 3 ile 10 yıl arasında hapis cezası verilir ve “diğer üyeler”e ceza miktarı 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu maddeye yapılan ikinci değişiklik ise “terör örgütlerine veya üyelerine maddi destek sağlama” suçunun eklenmesi oldu. Bu fiile para cezasından 5 yıla kadar hapis cezası verilebilir. “Ciddi koşullar” varsa asgari ceza 5 yıl hapistir. Cezanın üst sınırı yoktur.
    “Terör örgütü” Çin yasalarında tanımlanmamıştır. Dolaysıyla barışçıl siyasi muhalefet veya dini grupların bu tanıma girme tehlikesi mevcuttur. AI ayrıca bu hüküm ile başka illegal eylemi olmayan “terör örgütü”nün yöneticisi ile üyelerine ceza verme olasılığından kaygı duymaktadır. “Maddi destek sağlama” fiiline verilecek cezanın üst sınırı olmaması, daha başka maddelerde olduğu gibi (örnekler aşağıdadır), idam cezası verme riski doğurur.
    ● Madde 114, 115, 125 ile 127'e yeni fiiller eklenmiştir. Şimdiye dek bu maddelerle “ateş cıkarma” (m. 114), “ateş çıkarıp insanın yaşamını tehlikeye atma” (m. 115), “silah ve/ya patlayıcı depolama” (m. 125) ile “silah ve/ya patlayıcı madde hırsızlığı” (m. 127) yasaklanmış olup ceza öngörüyordu. Buna şimdi “zehirli veya radyoaktif maddeleri...” “dağıtmak, üretmek, nakletmek ya da hırsızlığını yapma” fiili eklenmiştir.
    Bu maddelerde öngörülen ceza miktarı değişmemiştir. Bu maddeler hapis cezasından idam cezasına kadar cezalar öngörmektedir.
    Dolaysıyla ÇCY madde 115, 125 ile 127'e eklenen “zehirli veya radyoaktif madde kullanma” fiili artık idam cezasını da beraberinde getirebilir. AI böylece idam cezası uygulamasının Çin'de daha da genişlemesinden endişe duyar.
    ● Madde 191'de iki değişiklik yapılmıştır. Bu madde ile illegal mali eylemler ile imtiyazlar cezalandırılmaktadır. Varolan narkotik ve kaçakçılık suçlarından başka bu maddeye “terör suçları” eklenmiştir. Bu suç grup halinde işlenirse verilecek ceza 5 ile 10 yıl arasında hapis cezasıdır. Yani ceza miktarı arttırılmıştır.
    ● Son değişiklik ise madde 291'e eklenen bir koşuldur. Bu madde ile “kamu düzeni bozacak bir biçimde toplantı yapma” fiili için öngürülen ceza miktarı “gözlem altına alınmaktan 5 yıl hapis cezasına kadar” idi. Bu maddeye eklenen yeni hükme göre “yanlış patlayıcı, zehirli veya radyoaktif madde dağıtıp ya da bunun hakkında uydurulmuş tehdit ve bilgi ortaya atıp kamu düzeni ciddi bir şekilde bozanlar”a verilecek ceza gözetim altında tutulmaktan 5 yıl hapis cezasına kadardır. “Ciddi sonuçlar meydana geldiyse” asgari ceza 5 yıl hapis cezasıdır. Bu cezanın üst sınırı yoktur.
    Bu maddede kullanılan dil muğlaktır, yani yoruma açıktır. “Uydurulmuş tehdit” in ne anlama geldiği belli olmamakla beraber “ciddi sonuçlar”dan kasıtın ne demek olduğu belli değildir. Böylece barışçıl bir şekilde ifade özgürlüğünü kullanan insanlara ceza verme olasılığı doğar. Geçmişte bu madde sakin bir şekilde toplanan ya da gösteri yaparak hükümeti eleştirenleri hapse atmak için kullanıldığından AI'yi daha da kaygılandırmıştır.
    Madde 291'de öngörülen cezanın üst sınırı olmaması, yani “ciddi sonuçlar”ın olmasında idam cezası verilme riski de AI'yi endişelendirir.
    Ocak 2002 tarihli “Haklar Riskte” adlı raporunda AI'nin belirttiği gibi “terörizm”in genel kabul gördüğü bir tanımlaması yoktur. Bu sözcüğü kullananlar, kendi icraatları için değil daha çok karşı oldukları fiiller için bunu kullanmaktadırlar. Böylece “birinin terörist dediği kimse, bir başkasının özgürlük savaşçısı” olabilmektedir.
    Geçenlerde yayınlanan bir raporda BM Terörizmle ilgili Özel Raportörü “terörizm sözcüğü çok değişik perspektifler ve ortamlarda kullanıldığından uluslar arası toplum buna genel kabul gören bir tanım bulamamıştır” dedi. ( ) “Terörist” suç kategorisine girebilecek uçak kaçırma veya bombalama gibi fiilleri yasaklayan BM sözleşmeleri mevcut. ( ) Gene de “terörizme karşı sözleşme” çalışmaları tanım konusundaki zorluklar yüzünden şimdilik durdurulmuş durumdadır.
    Çin'deki duruma gelince mevcut anti-terör yasaları özellikle SUOB'de görülen “etnik bölücü faaliyetleri”ne karşı baskı uygulamak için kullanılmasından AI kaygı duymaktadır. Mart 2002'de bir milletvekili özel anti-terör yasaları isterken şunları söylüyordu: “Çin'in egemenliği ve toprak bütünlüğünü muhafaza edebilmek için bölücülere, uluslar arası teröristlere ve aşırı dincilere karşı savaşmamız gerekir.” ( )
    Çin hükümeti bölücülük diyorsa birçok etkinlik ve eylemlerden söz eder. Bunların çoğu barışçıl muhalefet ya da dini faaliyetten başka bir şey değildir. 11 Eylül sonrasında Çinli yetkililer SUOB'de bulunan Müslüman muhalefet ve bağımsız liderlerine karşı uygulanan sert baskıları onların uluslar arası “teröristler”le bağlantılı olduklarını iddia ederek haklı kılmaya çalışmaktadır.
    Son 10 yıl içerisinde birkaç bombalama olayı bu bölgede yaşanmıştır. Bundan başka resmi raporlarda siyasi nedenle işlenen bazı cinayetlerden bahseder, fakat faillerinin uluslar arası terörist gruplarıyla bağlantıları hakkında hükümet bugüne dek ciddi deliller göstermemiştir. Olayların sayısı çok az olmakla beraber buna karşı sürdürülen operasyonlar failleri bulma çabasının çok ötesindedir.
    Son 10 yıldır SUOB'de devam eden siyasi baskı politikasında onbinlerce insan gözaltına alınmış, birçokları dış dünyadan tamamen tecrit edilmiş, olaylara bağımsız bir araştırma önlenmiş ve ancak yargılanan bazı kişiler hakkında bilgi verilmiştir. Yargılananlar arasında aylarca kimse ile görüştürülmeden tutulmuş, işkence görmüş ve hiçbir biçimde adil olmayan yargılama sonucunda cezaya çarptırılmış kimseler vardır. Duruşmalar ya gizli yapılmış ya da önceden etki altında bırakılan kitleler önünde sürdürülmüştür. ( )
    Bu bağlamda hükümetin “terörist” faaliyet suçlaması getirdiği kişiler için verilen bilgilere şüphe ile bakmak gerekir.
    3. 11 Eylül 2001 tarihinden sonra SUOB'de artan baskı
    “Sincan terör yapılan bir yer değildir... Orada şiddet ve terörist kazalar çok sık olmuyor.”
    (Bunu Wang Lequan, SUOB Komünist Parti Komitesi Sekreteri ile Abdulahat Abdurixit, SUOB Bölgesel Hükümeti Başkanı söylüyor. ( )
    Ondan birkaç hafta sonra Çinli yetkililer başka bir tablo çiziyordu. 11 Eylül'ün hemen sonrasında SUOB'de bir “terör tehdidi” var diyerek bu insanların uluslar arası “terörizm” ile bağlantılı olduklarını iddia ederek “terörizm” ile “bölücülük”ün aynı şeyler olduğunu söylediler ve “ulusal teröre” karşı uluslar arası destek istediler. ( )
    11 Eylül 2001 tarihinden sonra SUOB'de yoğunlaşan baskı Aralık 2001'den sonra iyice arttı. 4 Aralık 2001 tarihinde Beijing'de “siyasi ve yasal çalışmalar” konulu ulusal konferanstan sonra “etnik, bölücü hareket, dini aşırı güçler ile şiddet terör güçlere karşı mücadele”yi 2002 yılında takip edilecek işler arasında önemli olan 4 konunun başında sayıldı. ( )
    Din özgürlüğü üzerine yeni kısıtlamalar getirildi. Genç insanlar üzerinde kötü bir etkisi olduğu söylenen camiler kapatıldı ve imamlar siyasi eğitime tabii tutuldu. Eğitime tabii tutulanlardan partinin diktasına boyun eğilmesi istendiği gibi muhalif olanlardan ispiyonculuk yapmaları da isteniyor.
    Farklı düşünenleri ortaya çıkarma kampanyasına 2002 yılında SUOB'de kültürel ve medya çevreleri de dahil edildi. “Bölücülükle mücadele” nin şiir, şarkı, kitap, bildiri, mektup ya da internet vasıtasıyla yayılan düşüncelere karşı da yürütülmesi gerektiği yetkililer tarafından vurgulandı.
    Yürütülen takiplerden örnekler aşağıda bulunmaktadır. Ancak insanların gözaltına alınıp, tutuklandıklarına dair haber verildiğinde genellikle ne tür “terörist” faaliyetlerden ötürü hapisanelere atıldıklarına dair bilgi yoktur. 21 Ocak 2002 tarihinde Çin hükümeti tarafından yayınlanan bir listeye göre SUOB'de en son bombalama olayı Nisan 1998'te Yecheng isimli kentte bir “terörist grup” tarafından işlendi. Şiddet eylemlerinden bir başka örnek Şubat 2001 tarihinde bu bölgede Kaşgar ilinde bir mahkeme görevlisinin öldürülmesi aittir. ( )
    Wang Lequan, SUOB Partisi Başkanı 11 Eylül'den SUOB'de terörist eylemlere rastlanılmadığını söylerken 6 değişik terör yönteminden bahsetti. Bunlardan “isyan çıkarma” ile “dayak, kırma ve yağmalama” faaliyetleri başka ülkelerde terör eylemi olarak sayılmadığından şikayetçi idi. ( ) Son “suç” kavramı ise kültür devrimi zamanında çok kullanıldı. Bugünkü ceza yasası ile isyan zamanında yağmalama eylemi yasaklamıştır.
    “Terör eylemi”nden resmi çevrelerin ne anladığını listede verilen bir örnekten anlamak mümkün. Rapora göre Şubat 1997'de bir “terör örgütü” Gulja (Yining) kentinde yoğun bir etnik fesat yaratmış. Söz konusu olay Uygurların barışçıl bir yürüyüşü ile başladı. Buna karşı güvenlik güçleri sert önlem alınca bazı yerlerde isyan ve iki gün görülen şiddet olayları çıkmıştır.
    3.1. “Bölücülere” ve “teröristlere” karşı operasyonlar – yeni güvenlik önlemleri
    Nisan 2001 Çin'de “sert vuruş” kampanyası başlatıldı. Bu kampanya genel suçlara ve aynı zamanda bölgede “bölücülüğe” karşı yürütülecekti. Bu kampanya sonucunda idam cezaların infazında önemli bir artış gözlemlendi. SUOB'deki yetkililer Ekim 2001'de kampanyanın sertleştirileceğini duyurdular. ( )
    Bunun etkisi bölgesel başkent durumunda olan Ürümçi'de hemen hissedildi. Ürümçi Emniyet Müdürü olan Du Jianxi “10 terörist gruba darbe” diyerek ve 210 kadar “bölücü, silahlı terörist ile aşırı dinci” yakalandığını duyurdu. ( ) Resmi çevreler daha sonra 20 Eylül ile 30 Kasım 2001 tarihleri arasında 166 “silahlı terörist” ile “başka suçlular” yakalandığını belirttiler. ( ) Aralarında kaç kişinin “terör” zanlısı olduğu belirtilmedi. Yurtdışında bulunan Uygurlar tarafından Ürümçi Evening News gazetesinde 27 Ekim 2001 tarihinde açıklanan bir habere göre gözaltına alınan 150 kişi “illegal dini faaliyet” ve “bölücülük” ile suçlandılar. Ancak bu operasyonların hangi zaman içinde yapıldığını belirtmediler. Aynı kaynaklar bölgesel haberlere atıfta bulunarak örneğin Aksu kentinde bir ayda 30 kişinin siyasi nedenlerle gözaltına alındığını açıkladılar (Aksu Daily, 6 Aralık 2001). ( )
    Zaman zaman ve çoğunlukla belirli bölgeler için verilen rakamlara karşı bugüne dek yapılan tüm gözaltı ve tutuklamalar hakkında resmi bir açıklama yoktur. Raporlardan anlaşıldığına göre operasyonlar bütün bölgede yapılmakta ve yüzlerce polis birlikleri bu iş için harekete geçirilmiş durumdadır. Emniyet güçleri arasında Sincan Üretim ve İnşaat Şirketi (SÜİŞ) için oluşturulmuş polis birliği de var. “Bingtuan” olarak bilinen bu kurum SUOB'nin büyük bir bölümünü ve kaynaklarını kontrol etmekte. Kendilerine ait hapishanesi, çalışma kampları ve emniyet güçleri var. Zaman zaman bu emniyet gücü “etnik fesat” ve “bölücülere” karşı harekete geçirilir. 17 Ocak 2002 tarihli bir AFP raporuna göre SÜİŞ (Bingtuan) Emniyet Müdürü Yang Si artan bölücü faaliyete karşı çevik kuvvetlerin hazır olmaları gerektiğini söyleyerek Sincan polisinin “aşırı dinci” suçlaması ile yasaklanmış Falun Gong tarikatı üzerinde yoğunlaşma gereğini vurguladı. Bu habere göre Bingtuan polisi 2001 yılı içerisinde 11 grubu yok etmiş ve 100 kadar bölücü yakalayarak hem patlayıcı hem illegal din propaganda malzemesine el koymuştur.
    Resmi kaynaklara göre SUOB'nin en büyük ili olan Bayingolin Moğol Otonom Vilayeti'ndeki operasyonlar 10 Aralık 2001 tarihinde başlayıp Şubat 2002'ye kadar sürecekti. “Her kategoriden olan bölücülere” 10 Şubat 2002 tarihine kadar teslim olma çağrısı yapıldı. Buna karşı az ceza sözü verildi ve “ödüllendirilecek büyük hizmet” veren (muhtemelen başkalar hakkında bilgi veren anlamında kullanılan bir terim) yargılanmayacaktı. Diğerleriyse ağır cezaya çarptırılacaktı ve kamuda çalışıp bilgi verenler için “büyük ödül” vaadinde bulunuldu. ( )
    Emniyet güçleri bütün kentlerde kontrol gezilerini arttırdı. Resmi bir gazete sayılan ”Legal Daily” 4 Ocak 2002 tarihinde Sincan Silahlı Polis Güçlerinin genel emniyet güçleri ile birlikte SUOB'de kamu güvenliğini sağlamak için çalıştığını duyurdu. Polislerin Ürümçi, Kaşgar gibi büyük kentlerde 24 saat görevde olduğunu belirten raporda son 10 yılda binden fazla olayın ortaya çıkartıldığı iddia edildi. ( )
    Resmi olmayan kaynaklardan bu operasyonlar hakkında verilen bazı bilgiler ise şöyle: örneğin Kaşgar kentinde Ocak 2002'de durum bir hayli gerilimli idi. Birçok polis ile asker sokaklarda dolaşıp hem araç hem de kişileri kontrol ediyorlardı. Kimliklerini gösteremeyen 500 kadar insanın birkaç gün içinde Ocak sonu ile Şubat başında gözaltına alındığı söyleniyordu. Çokları para cezası ödedikten sonra serbest bırakıldı, ancak kim oldukları hakkında polisin şüphesi olan bazıları gözetim altında bırakıldı. ( )
    5 Ocak 2002 tarihinde Zhongguo Tongxun She isimli haber ajansında yayınlanan bir rapora göre Çin'de terörle mücadele eğitimi 11 Eylül'den önce yoğunlaştırılmıştı. Chegndu askeri bölgesinde “Lie Bao” (leopar avcıları) isimli bir grup Xiling dağlarında özel bir anti-terör tatbikatı yaptığını bildirildi. Bu tür hareketlerin tüm Halk Kurtuluş Ordusu için geçerli olacağı gene bu haberde duyuruldu.
    3.2. Din üzerinde olan baskı
    “Dini inançlara özgürlük din için özgürlük değil” (The Xinjiang Daily, 18 Mayıs 1996) ( )
    Bütün Çin'de olduğu gibi SUOB'de dini faaliyet 1950'den beri ciddi bir biçimde engellenmektedir. Son yıllarda da Çinli yetkililer radikal İslamcı bazı hareketleri Uygur bölücü grupları ve dini liderlerine akıl hocalığı yapmakla suçlamaya başladılar. Bunun doğruluk payı olsa da halkın büyük çoğunluğunu etkileyecek olan din üzerinde olan baskı ve kısıtlamalar için gerekçe oluşturamaz. Bunun dışında bağımsız gözlemci ve uzmanların söylediğine göre Uygurlar için din daha çok etnik kimlik ve kültürel mirasa vurgu yapmak için önem kazanmakta ve Wahhabi okullarında öğretilen İslam ile pek fazla ortak yönleri olmadığı söylenmekte. Uygurlar arasında geniş bir biçimde görülen hoşnutsuzluk ise daha çok hükümetin politikasından kaynaklandığı, çünkü bununla eşitsizlik ve ırk temelinde ayrımcılığın körüklendiği söyleniyor. Yabancı İslamcı akımlarının ise bunda payı az olduğu söyleniyor. ( )
    Ekim 2001'den sonra yoğunlaşan siyasi baskı SUOB'de “yasadışı dini faaliyet” ve “aşırı dinci güçleri” dahil ederek yürütüldü. Onlarca hoca ve öğrenci illegal dini faaliyet için gözaltına alınıp tutuklandı. Bu tür operasyonar Hoten, Kaşgar, Bortala ve başka illerde de yürütüldü. Kaşgar'dan alınan bir rapora göre Kasım 2001'de 13 “illegal din merkezi” kapatılmış ve ayin yapan 50'den fazla insan gözaltına alınmıştı. ( )
    Reuters ajansının bir polis yetkilisinin verdiği bilgilere dayanarak verdiği habere göre Aralık 2001'de Bayingolin Moğol Otonom Vilayeti'nde 9 Müslüman “illegal namaz” suçlamasıyla tutuklanmıştır. İddiaya göre bu 9 kişi Kuran'ı yerel dillere çevirip bunu “bölücülük davası” için kullanmışlar. ( )
    Resmi olmayan çevrelere göre bölgesinde tanınmış Abduraup adında bir hoca Hoten'de Aralık 2001'de 8 genç kıza Kuran'ı öğretirken gözaltına alındı. Muhabbet adında bir bayan din öğretmeni 10 Aralık 2001 tarihinde aralarında 13 yaşında olan bir kızın da bulunduğu öğrencileri ile birlikte gözaltında alındı. Haberi veren kaynağa göre hepsi para cezası ödedikten sonra serbest bırakılmış. Cezalar ise 300 Yuan'dan başlayıp Abduraup için tespit edilen 7000 Yuan'a kadar yükseliyordu. Kızlardan biri gözaltına alındığı sırada “mukavemet” gösterdiği için ayrıca 3000 Yuan para cezasına mahkum oldu. ( )
    Hoten kentinde bulunan Komünist Partisi'nin Komitesi Ocak 2002'de bölgede “din, yasadışı dini faaliyet ile aşırı dinci düşünce”nin etkisinin arttığını belirtti ve buna karşı bir “temizlik harekatı ve okulların yeniden örgütlenmesi”ni önerdi. ( )
    Daha 2001 başında anahtar konumunda olan camilerde vaaz veren imamlara “siyasi eğitim” kampanyası başlatılmıştı. Resmi kaynaklara göre yıl sonuna kadar 8 bin kadar imam bu tür eğitimden geçmiş oldu. Kursların süresi genellikle 10 gün idi. Bu 10 gün içerisinde imamlara partinin etnik ve dini politikası anlatılıyordu. Ocak 2002'de yayınlanan bir habere göre bu tür kurslar 2002 yılında devam edecekti. ( )
    Alınan diğer önlemler arasında camilerin kapatılması da vardı. Hoten'e yakın olan Karakaş adlı kentten gelen bir rapora göre Deng Camii 9 Ekim 2001 tarihinde okula yakın olduğu için kapatılmıştır. 15 Ekim 2001 tarihli AFP haberine göre, okula yakın olmakla kötü bir etkisi görüldüğü iddia edilmekle cami halı fabrikası yapılmış. Bundan önceki 12 ay zarfında benzer nedenlerle 3 tane mescidin kapatıldığı da gelen haberler arasında idi. ( )
    Din üzerinde uygulanan baskılar arasında Ramazan ayında okullar ve resmi dairelerde oruç tutulmasının yasaklanması kararı da vardı. Değişik kaynaklardan elde edilen bilgiye göre bu yasak kararı Kasım 2001'de alındı. Okullarda ve yüksek okullarda Müslüman öğrencilerden oruçlarını bozmaları için teşvik istendi. Hoten Hijenik Okulu'ndan bir öğretmen bu uygulamanın 11 Eylül sonrası başladığına dikkat çekti. AFP bu öğretmenden şöyle bir alıntı yayınladı: “Afganistan'da olup bitenler yüzünden bizden siyasi eğitime ağırlık vermemiz isteniyor.” ( )
    Dini faaliyetler üzerinde olan baskı ve kısıtlamalar 2002 yılında da devam etti. İli Kazak Otonom Vilayeti'nin valisi 3 Ocak 2002 tarihinde bir genelge yayınlayarak “feodal, batıl ve irticai düşünceler”in silinmesini istedi. ( ) Bununla birlikte yerel dini ve halk törelerinin gözetlenmesi, düğünler, cenazeler, sünnetler, ev taşımalar ve küpe takmalar gibi olayların rapor edilmesi isteniyordu. Kaşgar'da Komünist Parti'nin Sekreteri olan Yao Yongfeng Ocak ayında yayınladığı bir çağrıda resmi dairelerin “din maskesi altında fesat”a karşı uyanık olmalarını istedi. Ocak ayı başında Kaşgar Daily'de yayınlanan bir habere göre 2001 yılında 253 dini lidere siyasi eğitim verilmiş ve Kaşgar polisi son yıl ve 2002 yılını başında 21 “irtica grubuna” üye olan 530 kişinin yakaladığını duyurmuştur. ( )
    3.3. “İdeolojik Alanda Bölücülük”le Mücadele; Kültür ve Medya dahil
    “İdeolojik alanda anti-bölücülük mücadelesi tüfeklerden mermi çıkmadan her zaman önemli bir savaş alanı idi.” ( )
    (Wang Lequan, SUOB Komünist Parti Komitesi Sekreteri, 31 Ocak 2002)
    1 Ocak 2002 tarihinde Urümçi Hal Sarayında tertip edilen bir konserin sonunda Tursuncan Amet isimli bir genç sahneye çıkıp kendi yazdığı bir şiiri okudu. Resmi rapora göre “bu şiirde millî bölücülük fikri ortaya koymuş ve toplumda kötü tesir uyandırmış idi”. Raporda kullanılan ifadeye göre Tursuncan Amet ve konseri organize edenler konserin akabinde tutuklanmışlardır. Bölgesel parti komitesi için bu olay çok ciddi araştırılmalı idi ve yeniden bölücülüğe karşı eğitim vermek için bir gerekçe oluşturuyordu. ( )
    Bu olaydan sonra “ideolojik alanda bölücülük”le mücadele daha da yoğunlaştı ve kültürel ile medya çevrelerinde “istenmeyen unsurları temizleme” kampanyası canlandı. Temizlik genellikle işten atılma yada gözaltı demek oluyordu. Ocak sonuna doğru yapılan bir açıklama ile edebiyat, sanat, basın ve yayın kuruluşlarında, radyo ve TV ile film gibi kurumlarda kilit durumunda olan elemanlar için “öğrenme sınıfların” oluşturulacağı duyuruldu. Bu sınıfların amacı, etnik ayrımcılığa karşı vatanın birliğini bozan hareketlere güçlü bir mücadele örgütlemek olarak belirlendi. ( )
    31 Ocak 2002 tarihinde SUOB Komünist Parti Komitesi Ürümçi'de bir “harekete geçirme toplantısı” yaptı. Toplantıda konuşan partinin sekreteri Wang Lequan “bölge içinde ve dışında bulunan bölücü güçlerin” kullandığı yöntemlere değinerek onları illegal olarak irticai kitap ve broşür basmakla, bildiri dağıtmakla suçladı. “Bölücü bir kamuoyu” oluşturmak için ses ve video kasetlerinde “fanatik din propagandası”na karşı özellikle okullarda ve medyada yoğun bir eğitim çalışması yapılmasını istedi. ( )
    Nisan 2001'de açıklanan “sert vuruş” kampanyasıyla “ideolojik alanda bölücülük”le mücadele de yoğunlaşmıştı. Bir gazetede yer alan rapora göre “sert vuruş” kampanyasının başladığı Nisan ayından 13 Temmuz 2001 tarihine kadar Bayinğolun Moğol Otonom Vilayeti'nde polis 4 “etnik bölücü çete” yakalamış ve 2.200 kadar “irticai” kitap ile başka yayına ek olarak 1.484 adet kasete el koymuştu. ( )
    3.4. Eylül 2001'den sonra gözaltına alınmalarla ilgili tahminler
    Siyasal açıdan “hassas” konularda resmi bilgilerin verilmemesi ve bağımsız insan hakları izleme olanakların bulunmaması sonucu SUOB'deki gözaltı, tutuklama ve cezalandırılmalar için kesin rakam vermek çok zordur. İncelenen raporlar temelinde AI, son 6 ay içerisinde siyasi nedenlerle gözaltına alınanları binlerce diye ifade etmek gerektiğine inanıyor. Çoğunluğu Uygur olmak üzere birçokları ceza yasası gereğince yargılamalara tabii tutulmuştur. İdari cezalara tabii tutulanlar, örneğin bir çalışma kampında eğitime tabi tutulanlar hakkında hemen hemen hiçbir bilgi yoktur.
    Resmi çevrelerden alınan bilgiler konunun boyutunu göstermekten çok uzaktadır. Onların raporları sadece bazı kent ve bölgelerden haber içermektedir. Ayrıca sadece tutuklananlar sıralanmakta, sorgulanmak üzere uzun süre gözaltında tutulanlar hakkında bilgi verilmemektedir. Yargılanmalarına gelince resmi nitelik taşıyan medyada buna ilişkin bilgi pek bulunmuyor. Nadiren yapılan toplantılarda açıklanan mahkeme kararlarına yer verilmektedir.
    Yurtdışında bulunan Uygurlar Eylül 2001 ortasından 2001 yılının başına kadar en azından 3bin kişinin gözaltına alındığını tahmin etmekteler. Aynı kaynaklar siyasi nedenlerle idam cezasına çarptırılıp infaz edilen insan sayısını en az 20 olarak vermektedirler. ( )
    3.5. “Bölücülere” verilen ceza örnekleri
    Genellikle resmi olmayan kaynaklar Eylül 2001'den sonra SUOB'de “kamuya açık ceza toplantıların” da “bölücülere” verilen cezalardan bahsetmektedirler. Ceza alanların çoğu etnik Uygur vatandaşı idi. Bazılarına idam cezası verilip toplantılardan hemen sonra infaz edilmişlerdir. Özellikle ölüm cezaları söz konusu mahkeme bölgesi dışında pek bilinmiyor. Resmi kaynaklardan da bu konuda açıklama Ağustos 2001'den itibaren yapılmamaktadır. ( ) Dolayısıyla gerçek rakamların daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. Eylül 2001'den sonra kamuya açık toplantılarda ceza alanlardan bazı örnekler ise şöyle:
    ● 25 Eylül 2001 tarihinde Kaşgar'da 48 Uygur Halk Meydanı'nda yargılanıp 7'sine 1 yıl ile 14,5 yıl arasında hapis cezası verilmiştir. ( )
    ● 24 Eylül 2001 tarihinde Aksu ilçesinde bir okulun top sahasında 9 Uygur yargılanmış. Sanıklardan Erkin Talip ölüm cezasına çarptırılmış ve idamı derhal infaz edilmiştir. ( )
    ● İli Evening News gazetesinin 16 Ekim 2001 tarihli bir haberine göre 15 Ekim'de 12 Uygur İlı Valiliği'nde yargılanmış. İsimleri Abdumijit ile Abduahmed olarak verilen sanıklar ölüm cezasına çarptırılmış ve derhal idam edilmişler. Diğer sanıklardan üçü idam cezasını almış, ancak infazları iki yıl ertelenmiştir. ( )
    ● 23 Ekim 2001 tarihine Hoten kentinde bir stadyumda 7 Uygur “bölücü” yargılanmıştır. İsmi Metrozi Metthoti olarak bildirilen sanık ölüm cezasına çarptırılmış. Diğer 6 sanığa 12 yıla kadar hapis cezası verilmiştir. 34 yaşında olduğu söylenen Metrozi Metthoti duruşmadan hemen sonra idam edilmiştir. Kendisi “bölücülük ve silah saklamak” la suçlanıyordu. ( )
    ● 11 Kasım 2001 tarihinde Uch Turfan (Vuşi) kentinde 24'ü Uygur olmak üzere 28 kişi “bölücülük” ten yargılanmış. İki sanığa verilen ölüm cezası derhal infaz edilmiştir. Diğer iki sanığa verilen ölüm cezasının infazı iki yıl ertelenmiş. Yerel polisten yapılan bir açıklamaya göre infaz edilen kişiler adli suçlu olup cinayet ve gasptan cezalandırılmış. İnfazı ertelenen iki kişiden biri “bölücülük” le suçlanmıştır. Ona bir bombalama eylemi planlama suçu isnat edilmişti. ( ) Yurtdışında bulunan Uygurlara göre her dört sanığa “bölcülük” ten idam cezası verilmiştir. Diğer 20 Uygura ise 8 ile 20 yıl arası hapis cezaları verilmiştir. ( )
    ● 16 Kasım 2001 tarihinde Hoten'e yakın Lop kentinde Yasin İskender isimli Uygur yargılanmış ve ölüm cezasına çarptırılmıştır. Hakkında yapılan suçlamaların ayrıntıları bilinmemektedir. ( )
    4. SONUÇ ve ÖNERİLER
    Sincan Uygur Otonom Bölgede Çin hükümetinin “bölücü, terörist ve aşırı dini güçler” e karşı yürüttüğü kampanya esnasında yoğun insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. İhlal edilen haklar arasında sivil, siyasi, sosyal ve kültürel haklar da vardır.
    AI özellikle binlerce kişinin bu politik baskı sonucunda gözaltında alınması, bazılarının idama çarptırılması ve toplu duruşmalardan sonra infaz edilmelerinden endişe duymaktadır. Bunun dışında uzatılmış tecrit gözaltılar, işkence, avukat ile görüştürülmeme vb. nedenlerden adil olmayan yargılamalardan ötürü kaygı duymaktadır. Bu tür uygulamalar kampanya esnasında çoğalma olasılığını taşımaktadır.
    Çin Ceza Yasası'nda Aralık 2001'de yapılan değişiklikle idam cezası daha çok maddelere yerleştirilmesinden AI rahatsız olmuştur. Bu maddelerin muğlak ifadeleri yüzünden barışçıl eylemler için de cezalandırma olanağı doğmuştur. Böylece ifade ve örgütlenme özgürlüğü ihlal edilme olanağı ortaya çıkmıştır.



    Tüm söylenlenler ışığında AI Çin Hükümeti'ne şu çağrılarda bulunur:
    ● SUOB'de devam eden siyasi baskı sonucunda keyfi incommunicado gözaltı ve hapis, adil olmayan dava, toplu yargılama sonucunda idam ve dini, kültürel ile sosyal haklarının kısıtlamasını da içeren yoğun insan hakları ihalleri durdur.
    ● Şiddet ya da siyasi amaçlı suç şüphesi ile içeri alınan insanlara, yargılama esnasında da uluslar arası insan hakları normlarına uygun davranılması için önlem al.
    ● Sadece uluslar arası kabul görmüş suçlardan insanları özgürlükten yoksun bırakılmasını sağla.
    Çin Halk Cunhuriyeti'nin Ulusal Halk Kongresi'ne AI şu çağrılar yapar:
    ● Ceza Yasası gözden geçirirken şu hususlara dikkat et:
    - ölüm cezasını kaldır.
    - temel insan haklarını barışçıl bir şekilde kullanarak yapılan faaliyetlere ceza verme olanağını kaldır.
    - ceza maddelerinde yer alan ifadelerin kesin bir dilde olmasına dikkat et.
    ● “terörizme karşı önlemler” adı altında ileride yapılacak yasa değişikliklerinin uluslar arası insan hakları normları ile uyumlu olmasını sağla.
    AI ayrıca başta Afganistan, Pakistan, Nepal ve diğer Güney Asya ve Orta Asya ülkelerinin hükümetlerine şu çağrılar yapar:
    ● Radikal İslam hareketlerle ya da sözde “bölücü” muhalif faaliyetten ötürü Çin'den iadesi istenen ve dönüşten sonra işkence ile idam edilme riski altında bulunan insanları Çin'e gönderme.
    ● Çin hükümetini SUOB'de işlenen yoğun insan hakları ihlalleri konusunda uyar.

    • Etiketler: Uygur, Af, Uluslararası, Örgüt, 2002, Rapor