yucel  tanay


yucel tanay

  Türkiye’deki Çin’ci  zevat, Çin’in uluslarası platformlarda  daima Türkiye’nin  yanında  olduğu  yalanını ortaya  atarlar.  Halbuki  Çin  halk cumhuriyeti denen Uluslar  hapishanesi,  Uluslarası hiçbir platformda  Türkiye tezlerini desteklememiştir.  Ne kuzey Kıbrıs  Türk cumhuriyeti   destek olmuş,  Ne de  Ermeni sorunun da,Kürt sorunu konusundaysa, Çin Irak'ta  ABD işgal  güçleri tarafından kurulan  kukla  Kürdistan’ı  tanıma  yoluna  gitmiştir.
Çin’in   terör  örgütü   PKK’yı   destekler tutumuna  Çin medyasında  sık,sık  rastlıyoruz. Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarını yakından takip eden Çin medyasında,sınır ötesi operasyon haber bültenlerinde  Pkk’lı teröristler, Kürdistan halk cephesi gerillaları olarak tanıtılıyor.
  Çin’de   yayınlanan  birçok bilimsel dergi de   Terör örgütü  PKK’yı öven  yazılar  yayınlanmaktadır.  Bunlardan Wang Zhijuan'ın “Kürt Milletinin Dramı Ne Zaman Bitecektir?” konulu yazısında yer alan kaynakçalarında yabancı dillerden tercüme edilen makalelere 1984 yılında yer verilmiştir. Yalnızca Minzu Yicong (Etniklerle İlgili Tercüme Eserler Dergisi) adlı dergide, “Kürtlerin Acı Durumu” (1984), “Türkiye'nin Kürt Sorunu” (1985), “Kürdistan: Coğrafyasız Tarih” (1990), “Türkiye'nin Kürt Sorunları, 1925-1984” (1991), “Kürtler” (1994) ve “Türkiye'deki Kürtlerin Sorunları” (1995) gibi makalelere yer verilmiştir.
Wang Zhijuan, yazısında aşağıdaki gibi ifadelere yer vermiştir:“Türkiye'deki hükümet ve siyasetçiler Kürtlerin ayrı bir millet olduğunu kabul etmezler, onlara göre Kürtler Türklerin bir kavmidir, azınlık değildir, saf Türk'tür. Bu ülkede yalnızca Türklerin millet olma hakları vardır, diğerleri bu haklara sahip değillerdir. Kürtler dağlı insanlar olarak tanımlanırlar, hiçbir hakları yoktur. Kürtlerin isyanları hep acımasız yöntemlerle bastırılmıştır. Türkiye'de Kürkçe yasaktır; Türkçe bilmeyenler avukat bulamazlar; Büfe açamazlar; Sosyal güvenlik gibi kamu yararından mahrumdurlar. Kürtler 1925 yılından bu yana baskıya karşı faaliyetlerini durdurmamışlardır. Dolayısıyla Türk ordusu tarafından sürekli bastırılmıştır. Türk ordusu Kürt bölgelerindeki operasyonlarında zaman zaman temizleme siyasetini yürüterek güvenliği sağlamaktadır. Bunun dışında Kürtleri zorla Türklerin oturduğu bölgelere sürmektedir; Ancak Kürtlerin nüfusu Türklerin nüfusunun %10'unu aşmamak şartıyla ve Türkleştirme politikasını uygulamaktadır. Bu tür askerî bastırma ile asimilasyon politikası devam etmektedir. Ancak, buradaki Kürt sorunun çözümleneceği görünmemektedir.” Çinlilerin gözünde Kürt sorunu, Batı Asya'daki Kürt halkının bağımsızlık mücadelesi ve etnik problemdir. Çin Komünist Partisi'nin sesi olan Renmin Ribao (Halkın Gazetesi)'da yer alan Kosova olayı hakkındaki bir yorumda da, ABD, Türkiye'nin Kürtlerin bağımsız hareketine karşı baskıcı politikasını uygulamasına göz yumarken, Kosova'da meydana gelen Arnavutların bağımsızlık harekelerine destek vererek Yugoslavya'yı parçalamaya çalışmaktadır” denilmektedir.

PKK adının Çince tercümesinde Türkiye'de özen gösterilen “bölücü” ve “terörist” terimleri hiç kullanılmamaktadır. Kasım 1998'de PKK elebaşsısı Öcalan'ın Suriye'den kaçtıktan sonra Çin basınınca da yakından takip edilmiştir. Çin basınında yer alan Öcalan ile ilgili haberlerde genellikle “Türkiye hükümeti karşıtı Kürt İşçi Partisi Lideri Öcalan”, “Hükümet karşıtı Türkiye Kürt İşçi Partisi lideri Öcalan”, “Türkiye hükümeti karşıtı Kürt İşçi Partisi Lideri Öcalan” ve “Türkiye Kürt İşçi Partisi Lideri Öcalan” şeklinde yer almaktadır.
Bazı Çinli uzmanlar daha  ileri  giderek, PKK sorununu Kosava meselesi ile paralel olarak görmektedir: “ABD ve NATO Miloseviç'in Kosova'daki Arnavutlar'a yaptığı soykırımdan dolayı askerî müdahalede bulunmuştur. Aynı şekilde, Türkiye'de de Kürtlere karşı soykırım uygulanmaktadır. Ancak ABD ile NATO buna müdahale etmemektedir. Bunun sebebi ise, Türkiye NATO üyesi ve ABD'nin müttefikidir. Bu nedenle Miloseviç de NATO'ya üye olsun ve hava bombardımandan kurtulsun” gibi fikirler ileri sürmektedir. ABD'de bulunan Çinli stratejist Du Ren, “Doğu Türkistan'daki Kargaşalar ve Pantürkizm” konulu yazısında: “Batılılar Irak'taki Kürtlerin bağımsızlık hareketlerini desteklemektedirler, ancak, bu bağımsızlık hareketleri Türkiye toprağında olunca ağır bir şekilde bastırılmaktadır. Hatta, Türk ordusu sınır ötesi operasyon yaparak Kürt örgütlerini temizleme faaliyeti yürütmüşlerdir. ABD buna da göz yummaktadır. Du Ren'ın “Kürtler, Türkiye ve Çin'in Stratejik Çıkarları” konulu yazısında Pekin hükümetinin Kürt meselesinde yeterince dış politika uygulayamadığını dile getirerek, “insanlar düşünürler, tek başına sığınak bulmaya çalışan Öcalan'ı koruyan Yunanistan Pekin hükümetinden destek istemiş miydi? Pekin nasıl cevap vermişti? Türkiye, gizlice Doğu Türkistan bölücülerini korumaya devam ederken, Çin, Öcalan olayına karışsa idi, sadece Türkiye'ye karşılık vermekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye'ye karşı kullanabilecek bir siyasî koz olacaktı şeklinde yorum yapmıştır” diye kaydetmektedir. Kanada'daki entelektüellerin yayınladığı Feng Huayuan adlı web sitesinde (on günde bir sayı çıkar) yer alan, “Uluslararası Jeopolitik ve İnsan Hakları: Türkiye ve Avrupa ile ABD” konulu yazıda, “Türkiye'yi diktatör askerler yönetmektedir, sayısız siyasî mahkûmlar vardır. Nüfusun %10'unu oluşturan azınlık Kürtler aşağılanmakta ve baskı altında tutulmaktadır. Bunun dışında Türkler Kıbrıs'taki Rumları ağır baskı altında tutmaktadır. Türkiye'deki siyasî mahkûmların sayısı Çin'den çok daha fazladır, ancak Türkiye'nin insan haklarını çiğnemesi suçları hiçbir zaman ABD'nin uluslararası insan hakları raporunda yer almamıştır denilmektedir.
 Çin’in  mazlum ve  ezilen hakların  yanında  olduğu  yalanı   Kıbrıs sorunundada ortaya çıkmaktadır.  Çin  daima  Kıbrıs’ta  Türkleri   soykırıma uğratan  Güney Kıbrıs  Rumlarınu  uluslarası her platformda    desteklemiştir. Son 5 yıldan beri, Çin ile Güney Kıbrıs arasındaki ilişkiler hızla gelişmiştir. Özellikle 6-11 Haziran 2000 tarihlerinde Klerides'in Çin'e yaptığı ziyaret iki ülke ilişkilerini zirveye taşımıştır. Klerides Çin'e giderken havaalanında yaptığı konuşmasında, Çin liderleriyle Kıbrıs meselesinde yoğunlaşacağını ve her iki tarafı ilgilendiren uluslar arası meselelerde fikir alış verişinde bulunacağını açıklamıştır. Ayrıca bu gezinin ikili ilişkilerin dönüm noktası olacağını belirtmiştir . Çin devlet başkanı Jiang Zemin Klerides ile görüşürken, Kleridesi'in beklentisini dile getirerek “ Çin hükümeti her zamanki gibi Kıbrıs meselesiyle yakından ilgilenmektedir, bu meselenin Kıbrıs için önemini derinden biliyoruz. Çin, Kıbrıs'ın bağımsızlığının, egemenliğinin, toprak bütünlüğünün ve tarafsız konumunun saygı ile karşılaması gerektiği kanaatindedir. BM Güvenlik konseyi'nin Kıbrıs ile ilgili kararlarının ciddi bir şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir. BM genel sekreterinin Rum-Türk iki millet hakkındaki uğraş ve çabalarını içten takdir ediyoruz.... Çin BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak BM genel sekreterinin fikrine destek vermeye devam edecektir; Uluslararası platform ile birlikte Kıbrıs meselesinin adaletli ve uygun bir şekilde çözülmesi için kendi çabalarını gösterecektir”. demiştir. Klerides, Çin'in bu desteğine teşekkür etmiş ve Çin Kongre Başkanı Li Peng ile görüşme yaparken de aynı desteği almıştır. Klerides, Çin'in Kıbrıs meselesi üzerindeki tutumundan dolayı “Kıbrıs halkı Çin hükümetinin Kıbrıs meselesindeki uzun süre devam eden adaletli tutumundan memnundur ve teşekkür eder”... “Kıbrıs hükümeti Çin ile birlikte adaletli ve uyumlu yeni dünya siyasî ve ekonomik düzeninin oluşmasına katkıda bulunacaktır” gibi konuşmalar yapmıştır. Çin Kıbrıs politikasında Jiang Zemin'in ifade ettiği gibi Güney Kıbrıs tarafına destek vermektedir . Çin'in bu tutumundan dolayı 14 Aralık 1971'de Güney Kıbrıs-Çin diplomatik ilişkilerinin kurulduğundan bu yana hep Güney Kıbrıs ile ilişkilerini geliştirmiş ve BM'de Kuzey Kıbrıs'ın aleyhinde tavır sergilemiştir.
    Türkiye’de Çin’in sözcülüğünü  yapan  bazı çevrelerin  asıl  amacı  Çinin   Türklük ve  Türkiye düşmanı politikalarının  üzerini örtmektir.  Bunların  olaylara bakış açısı  hep Çin  devletinin resmi ideolojisini  içerir,olaylara bir Çin milliyetçisi gözüyle  bakarlar, Bu kesimlerin  kadım  Türk yurdu  Doğu  Türkistan’daki   bağımsızlık  ayaklanması  hakkındaki görüşleri  Çin komünist partisi  politbüros’yla    paraleldir, özellikle  Çin'in  Türkiye   sözcülüğüne soyunan İşçi partisi  ,  Doğu Türkistan’daki ayaklanma için  öyle bir komplo teorisi  attıktı,inanılması güç bu teoriye göre: ABD, bölgedeki kömür ve petrol yataklarını ele geçirmek istiyormuş.  Bu yüzden Uygur Türklerini bölgede Truva Atı olarak kullanıyormuş.
 Türkiye ezile n halklar   ve sınıflardan yana  olduklarını açıklayan  ÖDP  ve TKP’nin görüşü de  saçmalıklarla dolu   ÖDP  genel başkanı  Alper  Taş’ın    Doğu   Türkistan  gerçeğini kavramadığının açık delili  ,olaylar sonucu yaptığı  açıklamada ortaya çıkıyor.  Alper  Taş Hepimiz Uygurluyuz” diye başlıyor ÖDP’nin bildirisi. İlk anda şaşırıyorsunuz. Ancak metnin tamamını okuduktan sonra açıklamada Uygur’dan daha çok Kürt kelimesinin geçtiğini görüyorsunuz.

Kısaca Çin’in Uygur Türklerine yaptıklarının, Türkiye’de Kürtlere yapıldığını söylüyor. ÖDP “Uygur kardeşlerimiz için ne istiyorsak, Kürt kardeşlerimiz için de aynı şeyleri istemenin tutarlı ve ahlaklı olmanın ölçütü olduğu gerçeğiyle yüzleşmeye çağırıyoruz.” Böyle bir  kıyaslama  yapan  birinin tarihsel gerçeklerden hiç haberi olmadığı ortaya çıkıyor. Öncelikle Doğu Türkistan denilen coğrafya bin yıllardır Türklerin yaşadığı ve devletler kurduğu bir coğrafyadır. Bu coğrafyada yaşayan insanların Han Çinlileriyle hiçbir ortak dil, din ve tarihsel bir birlikteliği bulunmamaktadır. Yani ortada iki farklı ulus vardır. Bahsedilen yer Çinlilerin sömürgeci politikalarının sonucu olarak zaptedilmiş ve oluşan yeni siyasi yapı bu türlü bir zora dayalı egemenlik çerçevesinde oluşmuştur. Bunu Çinliler bile kabul etmektedir. Hiçbir Çinli, Uygur Türkleriyle ortak bir tarihlerinin olduğunu iddia etmemektedir. Bunun yanında Türk kimliğini de ayrı bir siyasal kimlik olarak kabul etmek zorunda kalmışlardır. Bu en basit tarihsel gerçekliktir.

Verilen örnekte Uygur Türkleriyle özdeşleştirilen Kürtlerin ise tarih boyunca hiçbir devleti olmadığı gibi, hiçbir zaman da ayrı bir kimlik yaratabilecek bir tarihsel geçmişleri de olmamıştır. Örneğin Uygur Türklerinin kullandığı dil dünya üzerinde yazılı en eski dillerden biri iken, Kürtçe denilen şeyin ise hiçbir biçimde tarihsel bir gerçekliği yoktur.

Aradaki fark bir ulusun tarihsel olarak inkar edilemeyecek bir konumda olmasıyken, bir “unsur”un bizzat emperyalizm tarafından bir “ulus”a dönüştürülmüş olmasıdır. Bu ise yapay bir kavramdır ve sosyalistlerin emperyalizmin ürettiği bu sahte kimliklere karşı çıkmaları en önemli görevleridir.

Türkler büyük bir millettir. Dünya tarihi bir anlamda Türklerin tarihi etrafında biçimlenmiştir. Böyle bir milletin varlığını hatırlayabilmesi için birilerinin onu “kaşımasına” gerek yoktur. “Ulus” tarihsel bir kategoridir; yoktan var olmaz, vardan da yok olmaz.
 Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin direnişini ABD’nin “etnik kaşıması” olarak tanımlama cesaretini gösteren çevreler   öncelikle  Çinin  PKK  ve  kukla  Kürdistan’la Kıbrıs’ta    Rum  tezlerini destekler politikalarını görmeye davet ediyoruz.
  Kaynakça:1) Doğu Türkistan Türkleri Tarihi 1Başlangıcından 1878'e Kadar(Prof.Dr. Mehmet   Saray)


http://www.mevzuvatan.com/yazar/5097-pkk-destekcisi-cin39in-isgali-altindaki-dogu-turki.html

 

  • Etiketler: Çin,Uygur,Doğu Türkistan,Kürt,ÖDP,TKP,BM,Kuzey Kıbrıs,Jiang Zemin ,Klerides, ABD,NATO,