12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

9 Eylül-25 Eylül 2010 tarihleri arasında Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) çerçevesinde planlanan Barış Misyonu-2010 tatbikatı, Kazakistan’ın Jambul eyaleti Matıbulak (Matybulak) askerî alanında gerçekleştirilmiştir. Tatbikat stratejik istişare yapılması, ortak anti-terör mücadele hazırlıkları ve teröre karşı plan uygulamaları gibi üç aşamadan oluşmaktadır. Üçüncü bir güce karşı olmadığı belirtilen söz konusu askerî tatbikatta terörizmin yarattığı bölgesel krize karşı düzenlenmiş ve teröre karşı operasyonel komuta edilmesi, işbirliği yapılması, lojistik destek verilmesi ve eylem yöntemlerinin geliştirilmesi hedeflenmiştir.

Amacı ŞİÖ üye ülkelerinin ortaklaşa terörizm, etnik bölücülük ve dinî aşırılık gibi “üç güce” karşı mücadelede iradesi ve kapasitesinin güçlendirilmesi, üyelerin karşılıklı güven ve pragmatik işbirliğinin üst düzeyde olduğunun gösterilmesi, bölgesel barış ve istikrarın korunması ve ortak kalkınma ve refaha kavuşmadaki samimi arzunun beyan edilmesidir.
 
Barış Misyonu-2010 tatbikatına toplam beş bin asker katılmış ve bin asker Çin tarafından gönderilmiştir. Tatbikat Kazakistan’ın ev sahipliğinde dağlı bölgelere yakın olan Almaata ile düz alan olan Otar şehrinin Matybulak bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Çin askerî uzmanı Song Xiaojun’e göre bu tercihin farklı anlamı vardır, yani her türlü arazide her çeşit “üç güç” vardır, bu bağlamda ortaklaşa olarak farklı bölgelerde mücadele edilecektir. Çin Renmin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü müdür yardımcısı Jin Canrong, her türlü askerî tatbikatın reel taleplere göre planlandığını, “üç gücün” yarattığı tehditlerin farklı olmasından dolayı bunlara karşı konulmasında yöntem ve silahın özellikleri ve kapasitesinin de farklı olması gerektiğini belirtmektedir. Söz konusu tatbikatın mahiyeti ve ölçeğinin farklı olması sadece teknik değişiklikten kaynaklanmaktadır.
 
Geçen yıl Ekim ayında aynı bölgede Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün kolektif operatif gücünün teröre karşı İşbirliği-2009 askerî tatbikatı gerçekleşmişti. Aynı şekilde Kazakistan’ın ev sahipliğinde Ağustos 2010’da ABD, İngiltere ve Kazakistan askerlerinin katılımı ile Bozkır Kartalı tatbikatı düzenlenmişti. Kazakistan, Çin ve Rusya ile birlikte ABD gibi Batı ülkeleriyle de benzer askerî tatbikatlar gerçekleştirmekle bölgede kendi askerî kapasitesini arttırmaya çalışmaktadır.
 
2002 yılından bu yana Çin, yabancı ordularla 20’den fazla askerî tatbikat, ŞİÖ üye ülkeleriyle ise yedi defa ikili ve çok taraflı askerî tatbikat gerçekleştirmiştir.
 
Askerî Tatbikatın Jeopolitik Arka Planı
 
Barış Misyonu-2010 tatbikatı Çin için bölgesel güvenlik, Doğu Türkistan’ın güvenliği ve enerji güvenliği açısından önemlidir. Çin Ulusal Savunma Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Enstitüsü başkan yardımcısı Prof. Ma Gang’a göre, bölgesel güvenlik durumunun değişmesi ile yeni gelişmeler meydana gelmiştir. ABD’nin Afganistan’daki terörle mücadelesinin giderek batağa saplanması, uluslararası terörizmin yayılmasına yol açmaktadır. Orta Asya ise uluslararası terörizmin yayılma hedefinde en önemli bölgeler arasında yer almaktadır ve bölge ülkeleri uluslararası terörizmin tehdit ve sızma gibi yeni meydan okuyuşu ile yüz yüze kalmaktadır. Uluslararası finansal kriz sonrası döneme (post-crisis era) girilmesiyle ŞİÖ üye ülkeleri dâhil birçok ülke, ekonomilerini geliştirmek gibi önemli görevlerle meşgul olacaktır. Bununla beraber, ülkelerin yüzleşeceği güvenlik tehditleri ve meydan okuyuşlar çoğalmakta ve kalkınma için güvenlik ortamının yaratılması daha da ciddi bir hal almaktadır. Bu bağlamda, Barış Misyonu-2010 tatbikatıyla, ŞİÖ üye ülkelerinin güvenlik ortamı yaratılması açısından temeller atılmaktadır. Yani söz konusu tatbikat, üye ülkelerin yüzleştiği güvenlik tehditlerine karşı tedbir alınması, örgütün benimsediği ortak güvenlik (common security), kolektif güvenlik (collective security) ve kapsamlı güvenlik (comprehensive security) gibi yeni güvenlik anlayışının teşvik edilmesi ve örgütün kendi gelişimini ilerletmesi için yapılmaktadır. Çin uzmanları, Orta Asya bölgesini her açıdan dünyanın en karışık alanlarından biri olarak görmektedir. Çin Askerî Bilimler Akademisi Dünya Askerî Araştırmalar Enstitüsü’nün uzmanı Albay Chen Xuehui’nin konuyla ilgili açıklamasına göre, örgütün bulunduğu Orta Asya bölgesi Avrasya’nın tam ortasındadır ve her türlü zıtlık birbirine girdiği ve her türlü gücün şiddetle mücadele ettiği bir alandır. Son yıllarda, bölgede “üç güç” etkisini daha da arttırmaya çalışmış ve tahrikler üzerinden bunu yaratmaya devam etmektedir; bombalama, sabotaj ve adam kaçırma gibi güvenlik sorunları bölge ülkelerinin başını ağrıtmaktadır. Çin Genelkurmayı bünyesinde faaliyet gösteren Çin Uluslararası Stratejik Enstitüsü (CIISS) yüksek danışmanı ve Çin’in Moskova askerî ateşe General Wang Haiyun, örgütün üye ülkelerinin ayrıca Afganistan’da olası gelişmelere dikkat etmesi ve buna karşı hazırlık yapmasının bir zorunluluk olduğunu dile getirerek, örgütün, bölgesel güvenlik alanında potansiyel tehditlere karşı bir şeyler yapmasının gerektiğini belirtmektedir.
 
Çin Halk Kurtuluş Ordusu Askerî Bilimler Akademisi’nin uzmanı Chen Jianmin, Barış Misyonu-2010 tatbikatının düzenlemesinin diğer bir nedenini göstermektedir. Son yıllarda uluslararası ortak askerî tatbikatlar, sayısal olarak artış ve ölçek olarak giderek genişleme eğilimi göstermektedir. Bu da, 21. yüzyılın başındaki uluslararası güvenlik durumunun yeni özelliklerini yansıtmaktadır, yani Soğuk Savaş sonrası dünyanın çok kutuplu bir evirilmeye doğru gitme eğilimi vardır, tek kutuplu dünyayı yönetme girişiminin yanında, uluslararası politikanın demokratikleşmenin talepleri ile ekonomik küreselleşme sürecinde meydana gelen her türlü geleneksel olmayan güvenlik tehditleri birbirine karışmış durumdadır. Bu durum uluslararası güvenlik durumunu giderek karmaşık hale sokmaktadır. Böyle bir durumda ŞİÖ’nün ortak askerî tatbikatı daha çok ilgi çekebilir.
 
Çin Sosyal Bilimler Akademisi Orta Asya Araştırmalar Enstitüsü uzmanı Jiang Yi’ye göre, Orta Asya bölgesinde yaratılan aşırılık faaliyetleri ve terörün nedenleri tamamen ortadan kaldırmış değildir, bu nedenle terörle mücadelede biraz gevşeme olduğu takdirde, örgütün üye ülkelerinin bazı bölgelerinde geri tepme olayları yaşanabilir. Örgütün üye ülkelerinin bu konuda uyanık olması, yüksek baskı yaratması, yani aşırı gruplara yönelik yüksek baskı oluşturması bu bölgenin istikrarı için fevkalade önemli olduğu gibi, yüksek baskı, bölgede normal mekanizma olacaktır. Orta Asya’da sağlanan güvenlik ortamının Xinjiang’ın (Doğu Türkistan) istikrarı için önemli olduğunu vurgulayan Jiang Yi, 5 Temmuz Urumçi olaylarının meydana gelmesinin, Orta Asya’da terörle mücadelesinin hâlâ çetin bir şekilde devam ettiğinin tipik örneği olduğunu ortaya koymaktadır. Yani Orta Asya’nın istikrarı Xinjiang’ın istikrarı ve güvenliğini doğrudan etkilemektedir, bu bağlamda Orta Asya’nın güvenliği Çin’in güvenliği açısında ilk sıradadır.
 
Çin’in askerî uzmanı ve CCTV’nin askeri danışmanı Song Xiaojun, Çin’in on birinci beş yıllık kalkınma planının (2006-2010) başarılı sonuçlandığını ve on ikinci beş yıllık kalkınma planında (2010-2015) ekonomik kalkınmanın dönüşümünün hızlandırılması dâhil önemli olanın, Çin’in batı bölgelerinin kalkınması olacağını belirterek, ŞİÖ üye ülkelerinin Çin’in batı bölgeleri ile komşu olduğunu ve Çin’in kalkınması için önemli olan kaynakların da bu bölgelerde olduğunu vurgulamıştır. Song Xiaojun’e göre, Orta Asya ülkeleri zengin kaynaklarından dolayı Çin ile çeşitli ilişkiler oluşturacaktır, bunun adı kaynak kanalı, endüstriyel koridor veya ekonomik koridor olarak konulabilir, ancak öncelikle, bölgenin bu zenginliklerinin korunması gerekmektedir. “Üç gücün” daha önceki faaliyetlerine bakılırsa, bir ülkenin sosyal ve ekonomik yaşamına zarar vermektedir, bu bağlamda örgüt, askerî tatbikatlarla üye ülkelerin ulusal ekonomik kalkınması için savunma rolünü üstlenmiştir. Aslında bölge ülkeleri de sağlanan güvenlik ortamından istifade etmeyi istemektedir. Bu bağlamda, Çin Uluslararası Araştırmaları Enstitüsü (CIIS) Doğu Avrupa, Rusya ve Orta Asya Araştırmalar Masası başkanı Chen Yürong, ikili veya çok taraflı ortak askerî tatbikatlarla ŞİÖ üye ülkeleri arasındaki operasyonel koordinasyonun sağlandığını, “üç gücü” engelleme ve caydırma açısından etkili olduğunu ve bölge ülkelerinin sosyal-siyasal istikrarının korunduğu gibi ülkelerin ekonomik kalkınması için olumlu barış ortamının sağlanmış olduğunu ileri sürmektedir. Çin Askerî Bilimler Akademisi’nin uzmanı Chen Xuehui de, askerî tatbikatın bölge ülkelerin ortak talebi ve “üç güce” karşı bölgenin kırılgan istikrarının sağlamlaştırılması konusunda hem fikir olduğunu ortaya koyarak, ortak istikrar, ortak güvenlik ve ortak kalkınmaya ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştir.
 
Umumiyetle, Çin’in aktif bir şekilde askerî tatbikatlara iştirak etmesi, sadece güvenlik alanındaki kaygılarını değil, aynı zamanda Doğu Türkistan’ın istikrarı, Doğu Türkistan ile Orta Asya’nın enerji ve hammaddelerinin güvenliğini de kapsamaktadır. Bölgedeki güvenlik ve ekonomik çıkarlarını korumak için Çin, etkin bir jeopolitik aktör olmak zorundadır.
 
Askerî Tatbikatın Hedefi: Üç Güç
 
Çinli uzmanlar, ŞİÖ bünyesinde gerçekleştirilen askerî tatbikatların, bölgede terör estiren “üç gücü” korkutmak ve caydırmak niyetinde olduğunu ifade etmektedir. Yani askerî tatbikatlar bölgede yüksek baskı mekanizması rolünü işlemektedir. Barış Misyonu-2010 tatbikatının başladığı günde Çin Genelkurmay Başkanı Chen Bingde de, “üç gücü” uluslararası toplum, özellikle Orta Asya’nın bölgesel güvenliği ve istikrarına karşı ortak tehlike olarak tanımlamıştı. “Üç güç” kavramı ilk defa örgütün kurulduğu Haziran 2001’de resmen tanımlanmıştı ve Çin tarafınca terörizm, etnik bölücülük, dinî radikalizm (radikal dincilik) ile birlikte “üç şer gücü” olarak nitelendirilmişti. General Wang Haiyun, bu “üç gücün” aslında üç kombineli bir güç olduğunu söylemiş ve üçlü bir vücut olarak tanımlamıştır. Çin Askerî Bilimler Akademisi Dünya Askerî Araştırmalar Enstitüsü’nün uzmanı Li Shuyin’e göre, “üç güç”, terör faaliyetlerini bir araç olarak kullanmıştır, ideolojik silah olarak dinî radikalizm seçilmiş ve siyasal talepleri ise etnik bölücülük oluşturmuştur. Li Shuyin’e göre, ŞİÖ’nün daha önceki askerî tatbikatları, “üç gücü” korkutma ve caydırma açısından başarılı olmuştur.
 
Çin uzmanı Li Shuyin’in “üç güç” üzerindeki tanımı genel olarak Çin’in siyasî ve akademik sahalarındaki uzmanları tarafından kabul görmektedir. Ancak bu tanım, El-kaide örgütüne uymadığı gibi Özbekistan’ın Andican olayları ve Kırgızistan’da yaşanan olayları yaratan örgüt veya kişilere de uymamaktadır. Bu tanımın, Özbekistan’da mevcut siyasal düzeni değiştirmeye çalışan bazı örgütlerle de ilgisi yoktur. Bu tanım nispeten, Doğu Türkistan’da bağımsızlık isteyen örgütlere uymaktadır. Ancak Çin Uluslararası Stratejik Enstitüsü (CIISS) yüksek danışmanı General Wang Haiyun, 2005’te 169 kişinin ölümüne sebep olan Andican olaylarının doğrudan “üç güç” tarafından yönetildiği ve 2010’da Kırgızistan’da meydana gelen sivil darbe olaylarında “üç gücün” çok aktif faaliyetler yaptığını ileri sürmektedir. Anlaşıldığı gibi Çin dâhil bölge ülkelerinin siyasal, sosyal ve ekonomik güvenliğine zarar veren herhangi bir güç, “üç güce” bağlanmıştır, fakat Kırgızistan’da 2005 ve 2010’daki hükümeti devirme hedefinde olan şiddet olaylarının “üç güç” ile alakası olup olmadığı belli değildir.
 
Çin uzmanlarına göre, Doğu Türkistan ayrılıkçı güçleri dâhil Orta Asya’daki “üç güç” bölgenin güvenliği ve istikrarını tehdit eden en tehlikeli güçtür. Prof. Jin Canrong, “üç gücün” giderek baskısını arttırmasına karşı, bölge ülkelerinin uluslararası işbirliği yapmasının akıllıca ve yerinde olduğunu kabul etmektedir. Orta Asya ülkeleri terörizme karşı hem teknik hem de ekonomik kapasite açısından nispeten zayıftır, bu nedenle tek başına “üç güce”, özellikle terörizme karşı gücü yetersiz kalmaktadır. Ancak Orta Asya’daki güvenlik sorunları Çin’in güvenlik alanında ilk sırada değildir. Çin’de Global Times gazetesinin Ekim 2009’da yaptığı bir anket, ŞİÖ’nün rolünün önemini ortaya koymuştur. Söz konusu ankete göre, Çin açısından örgüte, %45,2’si stratejik bariyer, %23,9’u enerji tedariki, %19,2’si terörle mücadelede işbirliği ve %4’ü ise Çin ürünlerinin pazarı olarak bakılmaktadır. Bunun dışında hiçbir şey ifade etmiyor oranı %7,8 olarak görülmüştür. Aynı gazetenin ‘gelecekte Çin’e yönelik tehditler hangi yönden gelebilir ?’ sorusuna %30,8’i Güney Çin Denizinden, %25,6’sı Çin’in güneybatısından, % 12,3’ü kuzeybatıdan ve %6’sı kuzeydoğu yönünden gelebileceği beyan edilmiştir. Ayrıca %8,2’si ise cevabı bilmediğini ifade etmiştir. Yani Çin’e yönelik tehditler sırasıyla Güney Çin Denizi kaynaklı toprak anlaşmazlıkları, Çin-Hindistan sınır anlaşmazlıkları, Tayvan sorunu, Xinjiang (Doğu Türkistan) terörizm sorunu ve Kore Yarımadası sorunu olarak yansımaktadır. Yapılan yoklamada, Çin’in yaşayacağı çatışmaların toprak ve karasuları anlaşmazlığı nedeniyle bölgesel ölçekte çıkabilmesinin oranı %56,1 olarak görünmüştür, diğer uluslararası Çin karşıtı güçler %15,8, finansal, ekonomi ve enformasyon ve diğer geleneksel olmayan güvenlik tehditleri %13,9, terörist güçler %7,3, Tayvan bağımsız güçleri %4,2 ve büyük ölçekli dış savaş tehdidi %1,8 olarak gösterilmiştir. Bu ankete göre terörizm veya Doğu Türkistan ayrılıkçıların yarattığı tehditler üçüncü ya da dördüncü sıradadır.
 
Askerî Tatbikatın Amacı
 
Barış Misyonu-2010 tatbikatına katılan asker ve kullanılan silahlar bakımından, Çin’in bu askerî faaliyete önem verdiğini görmek mümkündür. Söz konusu tatbikata toplam 5000 asker iştirak etmiş ve 1000 asker Çin tarafından göndermiştir. Çin askerleri özel birimlerden seçilmemiş, mevcut hava ve kara kuvvetlerinin ordu biriminden alınmıştır ve silahlı kuvvetlerin genel savaş yeteneğini, eğitimlerinin genel seviyesi ve lojistik kapasitelerinin ölçülmesi planlanmıştır. Söz konusu askerî tatbikata Çin’den katılan askerleri, kara kuvvetlerinden bir muharebe grubu, hava kuvvetlerinden bir muharebe grubu ve kapsamlı lojistik destek grubundan oluşmaktadır. Çin’in tatbikata katılan silahları arasında ZTZ-99 tipi ana muharebe tankı, Type 92 tipi zırhlı piyade taşıma aracı, PTL02 tipi tekerlekli taarruz topları, 9WA saldırı helikopteri, J-10 savaş uçağı ve JH-7 bombardıman uçağı bulunmaktadır ve bunların çoğu Çin yapımıdır. J-10 savaş uçağı ile ZTZ-99 tipi ana muharebe tankı ilk defa yurtdışı askerî tatbikata katılmış ve bunlar, Çin’in en yeni silahları olarak 2009 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 60. Yılı için düzenlenen askerî geçitte göreceye çıkmıştır.
 
Çin uzmanlarına göre, Çin’in bombardıman uçağı terör örgütlerinin üslerine yöneliktir, J-10 savaş uçağı nokta vuruş ve 9WA saldırı helikopteri ise hareket halindeki teröristlere yönelik saldırılar yapacaktır. Yani bu silahlar eşgüdümlü içinde tam kapsamlı saldırı gerçekleştirecek ve çok düzeyli saldırı modelini uygulayacaktır. Bu kapsamlı ve çok düzeyli saldırı modeli, saldırı gücünü arttırmakla beraber, teröristlere yönelik çok güçlü bir hava caydırma gücünü oluşturmaktadır. Ayrıca tatbikata katılan Çin kuvvetleri, İç Moğolistan’dan Ning-xia Özerk Bölgesi, Gan-su Eyaleti ve Doğu Türkistan gibi bölgelerden geçerek toplam 3500 km tren yolculuğu ile Doğu Türkistan ile Kazakistan sınır bölgesine ulaştırma tatbikatı da yapmıştır. Çin askerlerini taşıyan tren, Doğu Türkistan’dan Kazakistan’a geçerek tekerlek değiştirme işleminden sonra tatbikat alanına varmış ve toplam 5000 km yolu kat etmiştir. Çin bu vesileyle kuvvetlerinin acil bir durumda Orta Asya’ya ordu sevk etme tatbikatını da yapmış olacaktır. Aynı şekilde iki J-10 savaş uçağı eşliğinde 4 bombardıman uçağı Doğu Türkistan’dan Kazakistan’a doğru uçmuş ve hedeflerine saldırarak geri dönmüştür. Çin Hava Kuvvetleri’nin ilk defa Kazakistan’a uçmasıyla gerçekleştirdiği askerî tatbikatla, Çin’in Orta Asya’da yaşanacak olası olaylara karşı müdahale kapasitesini de denenmiş olacaktır. Albay Chen Xuehui’ye göre, Çin tarafının uzun mesafeli, çok partili ve uzun süreli kuvvet gönderebilmesi, askerî faaliyet ile kendi ordusunun savaş yeteneğini tam test etme imkânını sağlamıştır.
 
Çin’in üçüncü nesil donanımını yurtdışı tatbikata göndermesiyle kendi silahlarının güvenilirliğini test ettiği gibi, askerî kapasitesini de bölge ülkelerine göstermiş oldu. Fakat sadece “üç güce” karşı Çin’in en ileri silahlarını kullanması Çin’in bu tatbikatta gerçek amacının ne olduğu şüphesini uyandırmaktadır. Kaldı ki, ABD’nin Çin’den daha üstün silahları da teröristleri yok edemiyor. Orta Asya’nın istikrarını bozan veya güvenliğine zarar veren tek sebep “üç güç” değildir. Siyasal ve ekonomik dönüşüm süreci içinde olan Orta Asya ülkelerinin siyasal ve toplumsal sorunları, yoksunluk ve yolsuzluk sorunları, etnik ve dinî ihtilaflar ve dış güçlerin çıkarları için bölgeye müdahalesi vardır. Fazlasıyla abartılmış olan “üç gücü” yaratan sebepler de bunlardan oluşmaktadır. Kırgızistan’da ve Andican’da yaşanan şiddet olaylarına yönelik bu tür askerî tatbikatlar işe yaramadığı gibi ŞİÖ de bu olaylara karşı somut bir çözüm getirememiştir. Orta Asya’da yukarıda ifade edilen sorunlar varken, Çin’in “üç güce” karşı yaptığı üst düzey askerî tatbikatların ne derecede etkili olacağı konusu, ileride aydınlanabilir.
 
Çin’in Orta Asya Güvenlik İşbirliği Politikası
 
Çin’in Orta Asya politikasının en önemli hedef ülkesi Kazakistan’dır. Çin-Kazakistan ticaret ve enerji ilişkilerinin yoğunlaşmasıyla birlikte, iki ülkenin askerî ilişkileri de artmaktadır. Çin’in 2000 yılından itibaren Kazakistan ile imzaladığı bir dizi anlaşmanın amacı, Kazakistan ile olan işbirliğini pekiştirmekti, bölgesel bölücülük ve dinî radikalizme karşı pozitif tutum sergilemesini teşvik etmekti. 1997-2003 yılları arasında Kazakistan Çin’den 4,5 milyon dolarlık askerî teçhizat, kamu altyapı malzemeleri ve ulaşım araçları alanında yardım almıştı. Kazakistan, ayrıca Çin’den daha fazla askerî teçhizat almak istediğini açıkça belirtmişti. Kazakistan, terörizmle mücadele faaliyetlerinde Çin’in tecrübelerinden istifade etmektedir. 2007 yılında Kazakistan’ın kabul ettiği yeni askeri doktrinde, güvenlik alanında Çin ile işbirliğinin önemi vurgulanmış ve bu alanda Çin’in öncü rolünü de dile getirmişti. Çin-Kazakistan güvenlik işbirliği ilişkilerinin diğer bir önceliği ise uyuşturucu kaçakçılığına karşıdır, 2008 yılından bu yana iki ülke, bu alanda birkaç defa tatbikat gerçekleştirmişti.
 
Kazakistan ile kıyasla, Çin’in diğer Orta Asya ülkelerine yönelik yaptığı yardımlar fazla değildir. 2007 yılında Çin’le Türkmenistan arasında varılan anlaşmaya göre, Çin, Türkmenistan ordusuna hafif silah ve subay kıyafetleri temin edecekti. Türkmenistan’ın bu ihtiyacı için, Çin’den 3 milyon dolarlık kredi yardımı sağlanmıştır. Çin aynı zamanda diğer iki komşu ülkesi olan Kırgızistan ile Tacikistan’a da askerî yardımlar yapmaktadır. 2005 yılında Çin ile Tacikistan arasında çeşitli askerî anlaşmalar imzalanmıştı. Bunun karşılığında Kırgızistan’ın terörizm, uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suçlarla mücadele alanında istihbarat paylaşımında bulunması gerekmektedir. 1993-2008 yılları arasında Çin, Tacikistan’a 15 milyon dolarlık yardım sağlamış ve 2009 yılında ayrıca 15 milyon dolarlık askerî yardımda da bulunmuştur. Çin-Kırgızistan arasında 2002 yılında Bişkek’te imzalanan anlaşma gereğince Çin, Kırgızistan’a 1,2 milyon dolarlık askerî yardımda bulunmuştur, Ağustos 2008’de Çin’den ayrıca 700 bin dolarlık askerî teçhizat temin edilmişti. Çin-Özbekistan ilişkileriyse nispeten karışıktır. 2000 yılında Çin-Özbekistan askerî ilişkilerinde yeni bir adım atılmış ve Özbekistan’a bir takım keskin nişancı tüfeği temin edilmişti. 2009 yılında iki taraf arasında imzalanan anlaşma gereğince, Özbekistan’ın sınır karakollarında mobil algılama sistemi konuşlandırmak için Çin’den Özbekistan’a 3,7 milyon dolar yardım temin edilmiştir.
 
Orta Asya ülkelerinde, Sovyet döneminden kalma askerî teçhizatların demode olmasıyla doğan boşluğu Çin doldurmaktadır. Çin aynı zamanda Orta Asya ülkelerinin bazı güvenlik güçlerinin eğitilmesi görevini de üstlenmiş durumdadır. Çin ile Orta Asya ülkelerinin savunma ve güvenlik alanındaki ilişkileri de günden güne artmaktadır. Ancak eğitim programlarında dil konusu bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. Çinli eğitmenler, Orta Asya Türkçelerini bilmemekte, Orta Asyalılar ise Çince bilmemektedir; ilgili taraflar aralarında ancak Rusça ile anlaşmaya çalışmaktadır. 1990-2005 yılları arasında ancak 15 Kazak asker, 2003-2009 yılları arasında ise 65 Kazak asker Çin’de eğitim görmüştür, aynı yıllar arasında Tacikistan’dan 30, Kırgızistan’dan da 30 asker Çin’de eğitim almıştır.
 
Aslında Orta Asya ülkelerinin askerleri ABD, Rusya ve Türkiye gibi birçok ülkede eğitim almaktadır, NATO çerçevesinde de benzer eğitimler verilmektedir. Ancak Orta Asya ülkelerinden gelen askerî öğrencilerin Çin’de eğitim almasının farklı bir öneme sahiptir. Benzer şekilde Orta Asya ülkelerinin, Çin ile tatbikat gibi askerî faaliyetlere iştirak etmesinin de önemi vardır.
 
Çin geleceğe yönelik olarak, Orta Asya ülkeleriyle askerî işbirliği ilişkilerini daha ileri bir düzeye ulaştırmayı amaçlamaktadır:
 
1.    Orta Asya’da uyuşturucu kaçakçılığına ve yayılmasına karşı ortak mücadelede daha güçlü işbirliği istenmektedir. Özellikle Çin, sınırı olan Tacikistan ve Kırgızistan ile işbirliğini arttırmasının, Çin’e yayılan uyuşturucu faaliyetlerini engelleyebileceği düşüncesindedir.
 
2.    Ortak Barış Gücü Tugayı’nı oluşturma arayışı sürmektedir. Söz konusu tugayın Afganistan’a gönderilmesiyle, bölgenin istikrarı ve güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Aynı zamanda Afganistan’a büyük miktarda insanî yardım yapılması da planın bir parçası olacaktır. Bu plana, Afganistan Hükümeti’nin de olumlu yaklaştığı iddia edilmektedir. Çin ve Rusya’nın, Afganistan sorununun çözümüne müdahil olma isteği artmaktadır ve iki ülkenin ekonomik kapasitesi bu tür barış gücünün oluşturulması için yeterlidir. Söz konusu barış gücü belki sembolik bir girişim olabilir, ancak Çin’in Orta Asya ülkeleriyle güvenlik alanındaki işbirliğini pekiştirmektedir, aynı zamanda Orta Asya ülkelerinin liderlerinin Afganistan’a yönelik ortak eylem yapabilme kapasitesini de gösterebilmektedir.
 
3.    Terörizmle mücadele alanında daha ileri bir işbirliği beklenmektedir. Şüphesiz Orta Asya’da terörizmle mücadele işbirliği teşvikleri Çin tarafından ortaya konulmuştu, ancak bu tür işbirliği daha çok niyet beyanı çerçevesinde kalmaktadır. Orta Asya ülkelerinin, Çin’in talebi üzerine Uygur ayrılıkçılarını iade etmesinin örnekleri çok azdır. Ancak Afganistan ile Pakistan’da yaşanan kargaşa-huzursuzluk durumu ve İslâmi radikalizmin Orta Asya’da güç kazanması sonucunda, Çin ile Orta Asya ülkelerinin ortak işbirliği artacaktır.
 
4.    Çin, Orta Asya’daki enerji güvenliğini korumayı istemektedir. 2009 yılında Çin ile Orta Asya arasında doğalgaz boru hattı bağlanmıştır ve bu boru hattının korunması da zorunlu bir mesele olarak belirlenmiştir. Çin-Kazakistan petrol boru hattının güvenliği de endişe yaratmaktadır. Aralık 2009’da Çin ve Kazakistan savunma bakanları arasında meseleye vurgu yapılmıştır ve en üst düzeyde müzakere yapılması gerektiğinin altı çizilmiştir.
 
ABD Savunma Bakanlığı’nın Ağustos 2010’da yayımladığı Çin Askerî Raporu’nda, Çin’in Orta Asya’daki temel çıkarları, bölgesel etkisini inşa etmek, doğal kaynaklar ve enerji temin etmek ve Doğu Türkistan ayrılıkçı güçlerine verilen desteği engellemek olarak değerlendirmiştir. Bu rapora göre, Pekin yönetimi pek çok Orta Asya ülkesinin hükümetleriyle, ihtiyaç duyulan kaynakların Çin’in batısına nakli için gerekli altyapının inşası konusunda anlaşmaya varmıştır. Türkmenistan boyunca uzanacak ve Özbekistan-Kazakistan’dan geçerek Çin’e varacak hat buna örnek gösterilebilir. Pekin yönetimi aynı zamanda Şanghay İşbirliği Örgütü üye ülkeleriyle ikili ve çok taraflı tatbikatlar yürüterek, Çin’in örgüt içindeki etkisini pekiştirmek ve Uygur ayrılıkçı faaliyetlerine karşı sıkı bir bölgesel karşıtlık oluşturma peşindedir. Doğu Türkistan’da konuşlanmış iç güvenlik güçleri, Orta Asya’da çıkabilecek olaylarda kullanılabileceği gibi, savaşkan güçler de, askeri havacılık birimleri ve bölgeler arası akışkan operasyonlar yoluyla da, krizle boğuşan bölgelere hızlı biçimde sevkedilebilir.
 
 
Değerlendirme: Çin’in Orta Asya Güvenlik İşbirliği Politikasının Önündeki Engeller
 
Orta Asya ülkeleri arasındaki tarihsel ve coğrafyadan doğan problemler ve Rusya ile olan özel ilişkileri düşünüldüğünde, Çin’in bölgede güvenlik işbirliği alanında inisiyatif alması pek kolay değildir. Çin’in Rusya ile Orta Asya’daki güvenlik işbirliği daha çok konjonktürel ikili ilişkilerine bağlıdır, yani ABD faktörü ortadan kalktığında ikili ilişkiler, mevcut özel durumdan normal duruma dönüşmeye başlayacak ve bölgesel çıkar çatışması yavaş yavaş su yüzüne çıkacaktır. Ancak Çin ile Rusya arasında sıkışan Orta Asya ülkeleri, bu iki dev ülke arasında sorun çıkmasını istememektedir, nitekim Çin-Rusya çatışması Orta Asya ülkelerini politik tercihlere zorlayacağı gibi, yaratılan tahribatlar Orta Asya ülkelerinin çıkarlarına zarar verecektir.
 
Çin ile Orta Asya ülkeleri arasındaki ticaret-ekonomik ilişkiler, dünyanın ikinci büyük ekonomik gücü olan Çin’in ekonomik kapasitesine kıyasla fevkalade önemsizdir. Ancak Çin’in ekonomik kalkınması için önemli olan stratejik hammaddeler, Orta As

  • Etiketler: Çin.Uygur.Doğu Türkistan.Terör.Orta Asya.Matybulak) Jin Canrong,ŞİÖ .Prof. Ma Gang’a. CIISS).Moskova.Kırgızistan.Xinjiang’