• 28.02.2019
  • 1602 defa okundu

Doğu Türkistan’daki Çin işgali ve aralıksız devam eden zulmü, Uygur Türklerinin bu işgal ve zulme karşı bir asra yaklaşan direniş mücadelesini gazetemiz Yeni Akit’te değerlendiren Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk, köşe yazarımız Mehmet Koçak’ın sorularını cevaplayarak önemli açıklamalarda bulundu.

-Uluslararası kuruluşlar sizce istenilen seviyede Doğu Türkistan’ı sahipleniyorlar mı? Çin, uluslararası toplumu ciddiye alıyor mu?

 – Maalesef istenilen düzeyde etkili olamadı, olamıyor. Olsaydı Çin bu zulme son verirdi ve kampları kapatır, tutukluları serbest bırakırdı. Ancak ciddi bir baskı var olduğunu inkar edemeyiz. Bu kuruluşların yayınları dünya kamuoyunun bilgilenmesi ve karşı tepkilerin artarak devam etmesini sağladı. Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Parlamentosu (AP) bu kuruluşların elde ettiği bilgi ve belgeleri yayınlayarak, raporlar hazırlamışlardır. Bu gelişmeler yaşanan vahşetin boyutlarının bilinmesine çok ciddi katkısı oldu ve olmaya da devam ediyor.

Türkiye’nin bizi sahiplenmesi çok önemli

-Türkiye’nin Çin devletini kınayan ve uyaran açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Çin’in Doğu Türkistan’da sürdürdüğü baskıları Türkiye son bulur düşüncesiyle iki yıldır sabır, sükûnet ve aklı selimle takip etti. Çin devleti ‘İpek yolu’ kapsamında proje ortağı olan Türkiye’yi hiçe sayarak soydaşları olan Uygur Türküne çağdışı işkence yöntemleriyle yok etmeye yönelmesi Türkiye’nin de sabrını taşırdı. Baskı ve zulmün katliam boyutuna taşınması ve ‘soğuk savaş’ döneminde baş vurulan bir yöntem olan ‘Toplama Kampları’ Çin tarafından yeniden oluşturularak 1 milyondan fazla Doğu Türkistanlının bu kamplarda sistematik işkenceye tabi tutulması, siyasi, dini ve kültür öncülerini işkenceyle öldürülmesinin kabul edilemez olduğunu belirten Türkiye,  Çin yetkililerine sürdürülen baskı ve zulme son verilmesini istedi. Türkiye’nin  bu resmi tepki göstermesi, bizi çok mutlu etmiş olduğu gibi moral ve motivasyonumuza güç verdi. Sahipsiz olmadığımızı bir kere daha duymanın mutluluğunu yaşıyoruz.

-Sosyal medyada sizin Türk hükümetini Doğu Türkistan’a sahip çıkmadığını ima eden suçlamalı açıklamalarda bulunduğunuz iddia edildi. Bu veya benzer açıklamalarınız oldu mu?

– Benim hiçbir zaman ve hiçbir yerde “Türkiye bizi terörist ilan etti, bize sahip çıkmıyor veya Türk hükümeti bizi sattı” şeklinde bir açıklamam asla olmadı. Bunlar seçim öncesi hükümeti yıpratmak için yapılan alçakça uydurma haberlerdir.  Bunların bir diğer hedefi ise Doğu Türkistan’ı sahipsiz kılmak, hükümetle bizi karşı karşıya getirmektir. Türkiye bizim haklı davamızı her zaman savunmuştur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanve hükümetimize müteşekkir olduğumuzu burada ifade etmek isterim.

Mücadelemiz meşrudur, terörle bir ilgimiz yoktur

-Sizce Çin hükümetinin Uygurları ‘İslami Terör’  ile suçlaması doğru mu?

– Kendi ayıbını gizleyebilmek ve uyguladığı zulmü sürdürebilmek için Çin, bir milleti topyekûn olarak Pantürkizm, bölücülük ve Panislamizm adına  ‘İslamcı Terör’ ile suçlamaktadır. Fakat Çin’in bu iddiaları ile kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalıştığı gerçeği herkes tarafından bilindiği için Çin hükümeti artık inandırıcı olamıyor.  Doğu Türkistan halkı Müslümandır. İnançları doğrultusunda, kendi kimliği ile kendi vatanında yaşama arzusundan başka bir beklentisi yok. Bağımsızlık ve özgürlük elbette bizim halkımızın en büyük arzusudur ve onu elde etmek için bir asra yakındır mücadelemiz sürdürmekteyiz. Ancak, bu mücadele illegal olmadığı gibi asla bir terör hareketi de değildir. Uygar dünyanın ve beynelmilel hukukun meşru mücadele kabul ettiği ölçüler içinde mücadelemiz başladı öyle de devam edecektir. 

Doğu Türkistan’da bir insanlık faciası yaşanıyor

-Bölgeden size ulaşan bilgiler nelerdir?

– Doğu Türkistan’ı işgal eden Çin hem sömürmekte hem de halkımızı asimile etmek suretiyle Çin kültürüne adapte etmek için ellerinden geleni yapıyor. İşkence ve baskıların dayanılmaz boyutlarda uygulanmasının asıl sebebi, Uygur Türklerinin direniş ruhunu kırmak ve bölgeye Çinlileri hızla kaydırarak Doğu Türkistan’ın demografik yapısını değiştirmektir. BM, İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Konseyi’nin raporlarında Çin devlet terörü, Uygur Türküne yönelik asimilasyon politikaları ile Toplama Kamplarında sürdürülen işkenceleri tescilleyen bilgi ve belgeleri yayınladılar. Bu raporlar ve uydu görüntüleri, uluslararası kuruluşların harekete geçirmesini sağladı. İşkenceler artık toplu katliamlara dönüştürüldü. İnsanın kanını donduran işkence ve zulme ait bilgi ve belgeler dünya kamuoyunun vicdanını sızlattı. Doğu Türkistan mücadelesinin nasıl bir mücadele olduğunu anlatan manevi öncülerimiz din adamları ve siyaset bilimcilerimiz ‘İslam devleti kurmak’ için örgüt oluşturduğu iftira ve yalanlarıyla tutuklanıp sistematik işkencelerle katlediliyorlar. Halkımızın varlık mücadelesi başsız bırakılıp, asimile edilmek amacıyla insani ve ahlaki olduğu kadar beynelmilel  hukuk yok sayılıyor. Erkeklerin sakal bırakması ve kadınların uzun kıyafet giymesi kısıtlanırken halkın düğünlerde alkol kullanmaya ve domuz eti yemeye zorlanması da bu uygulamalardan bazıları. Erkekler zindanlara ve toplama kamplarına gönderilirken eşleri ve kızları ‘aile kardeşliği’ adı altında Çinli erkeklerle zorla evlendiriliyor. Zira, halkımıza uygulanan insanlık dışı baskı ve devam eden zulüm vicdanları sızlatacak ve insanı isyan ettirecek boyuttadır.

Bir yanda asimile, diğer yandan  sömürü

-Sizce, Çin’in Doğu Türkistan’a yönelik yok etme saldırılarının sebepleri nelerdir.

– Çin, Uygur Türklerini her yola başvurduğu halde asimile edemedi. İman ve gelenekler ile töreye bağlılığı yıkamadı. Aksine baskılar direniş ruhunu daha da artırdı. Bu Çin yönetimini rahatsız eden önemli bir sebeptir. Bir diğer önemli sebep ise ekonomiktir. Uygur Türkünün vatanı olan Doğu Türkistan’ın toprakları, doğalgaz, petrol, altın, uranyum ve kömür gibi önemli yeraltı zenginliklerine sahip. Bu yeraltı ve yerüstü maden zenginlikleri Çinlilerin iştahını kabartıyor. Çin’e göre Doğu Türkistan kaybedilmemesi gereken önemli bir hammadde kaynağı olan ülkedir. Çin’in Doğu Türkistan’da sürdürmekte olduğu zulmün  en önemli sebeplerinden biri hatta en başta geleni bu gerçektir. Mücadelenin “sürgün ve ölüm” getireceğini bilen halkımız, buna rağmen sorumluluğunun bilincinde hareket ederek işkence ve dayanılmaz baskılara rağmen, davamızı sahiplenmeye devam etmektedir.

“Doğu Türkistan’a sahip çıkın”
-Son bir mesajınız var mı?

– Akit gazetesi başta olmak üzere bize destek veren tüm basın kuruluşları ile çalışanlarına teşekkür ediyorum. Bu gerçekten hareketle, mensubu olmakla şeref duyduğumuz Türk milletine ve hükümetimize, inancından, töresinden ve işgal altındaki vatan topraklarının bağımsızlık mücadelesinden taviz vermeyen, bu yolda ağır bedeller ödeyen mazlum Doğu Türkistanlı, soydaşlarımıza sahip çıkmaya devam etmelerini beklediğimizi ve bunu çok önemsediğimizi aracılığınızla iletmiş olayım. Allah, Türk milletine ve devletine zeval vermesin. Çünkü bu iki değer biz ve bizim gibi Türk soy ve akraba topluluklarını da içine alan alem-i İslam’ın ümit ışığıdır.

 

  • Kaynak: https://www.yeniakit.com.tr/haber/dogu-turkistanda-iskenceler-toplu-katliama-donustu-633542.html
  • Etiketler: Doğu Türkistan’Çin,Uygur,Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk,