• 8.11.2019
  • 1676 defa okundu

21.yy.la  Müslümanlar üzerinde oluşturulan büyük bir baskıyla giriyoruz. İslam ülkeleri başsız, Halifesiz, milliyetçilik unsurlarıyla parçalanmış, küçük olsun benim olsun krallıklarla yönetilen bir konuma gelmiştir.

Dış güçler ile iç düşmanlar birleşip ülkenin imkanlarını azınlıklar almışlardır. Halk baskılarla etkisiz hale getirilmiştir. Dünya Müslümanları artık bir kurtarıcı beklemektedir. Şimdilik beklenen Türkiye’dir. Ancak Türkiye’nin önünde çözmesi gereken bir çok sorunlar vardır. Görülen odur ki bu sorunların çözülmesi belki 20-30 yıl gerekir.

Kurtuluş Savaşı’nda bizlere Doğu Türkistanlılar da yardım etmiştir. Bunları unutmayıp tarihimizden ibret almalıyız. Zira şu anda Doğu Türkistan ve Uygur Türkü kardeşlerimiz Çin tarafından soykırıma uğramaktadır. Doğu Türkistan adı Sincan olarak değiştirilmekte ve Uygurlar ise zorla Çinlileştirilmektedirler.

Çin aldığı kararlarla, Uygurların bir topluluk olarak sonlandırılmasını öngördüğü bir gerçektir: Bir yıldan kısa bir süre içinde hızlı bir biçimde bir milyon Uygur’un tıkıldığı sözde “yeniden eğitim” kampları; 1.4 milyar nüfusa sahip Çin’in 10 milyon ile sadece %1.5’ine tekabül eden Uygurların ülke sınırları içinde gerçekleşen “resmi” tutuklamaların %20’sine maruz kalması; tüm Doğu Türkistan coğrafyasını baştan aşağı saran yüksek teknolojili, gaddar elektronik izleme ağının insanları 24 saat boyunca gözetlemesi; çok sayıda tam teçhizatlı Çin Halk Silahlı Polisi ve nizami Çin ordusu birliklerinin bölgede konuşlandırılması; Doğu Türkistan’ın adının dahi uluslararası medyada ve internet ortamında zikredilmesinin engellenmesi; Uygurların, seyahat, ev sahibi olma, eğitim ve dini ibadet özgürlüklerinin ciddi derecede kısıtlanması ve hatta erkeklerin sakal bırakması ile kadınların yöresel kıyafetlerini giymesinin dahi yasaklanması; Çin Komünist Partisine bağlılık yemini ederek canını kurtaracak kadar şanslı olan birkaç Müslümana dahi Mekke’de hac vazifesini ifa etmeden önce boyunlarına elektronik bir izleme aygıtı takma mecburiyeti getirilmesi Pekin rejiminin ne kadar ileri gidebileceğini gösteren sadece birkaç örnektir. Akla gelmeyecek Çin işkencelerine Uygur Türkleri maruz kalmaktadır.

Miles Maochun Yu-Doğu Asya ve Askeri Tarih Profesörü-www.mepanews.com (Alıntı):

“Çin’in böylesine büyük bir ölçekte ve yoğunlukta devam ettiği etnik sindirme faaliyetlerinin küresel çapta çok az miktarda tepki görmesi gerçekten inanılması güç bir vaziyet olup aşağıda sıralayacağımız nedenler göz önüne alındığında bu duruma aslında şaşılmaması gerektiği anlaşılmaktadır:

İlk olarak, 11 Eylül saldırılarının hemen ardından harekete geçen Çinli rejim ABD liderliğindeki küresel “Teröre Karşı Savaş” söylemini çok ustaca kullanarak Washington’u gayet zayıf bir girişim olan Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketini terörist bir grup olarak ilan etmesi için bir anda oyuna getirdi. Çin’den gelecek siyasi destek beklentisi doğrultusunda Washington, Pekin’in bu talebini gönülsüz de olsa kabul ederken bir yandan da Çinlileri bağımsızlık isteyen bu “Uygur teröristleri” ezerken(!) dini özgürlüklere hassasiyet göstermesini ve çok fazla ileriye gitmemesini(!) öğütledi.

Pekin yönetimi Amerikalıların bu telkinlerini sadece görmezden gelmemekle kalmadı aynı zamanda diğer milletlerin taraflarına bu tür uyarılar yapıldığını bilmesini de ustaca engelledi. Böylelikle, özgür dünyanın lideri tarafından kendilerine bizzat tanınan “terör karşıtı” operasyon imtiyazı çerçevesinde Çin tüm gücüyle hiçbir müdahale olmaksızın küçük bir azınlığı yok etme fırsatına nail olmuş oldu.

İkinci olarak, Uygurların dünyadaki diğer Müslümanlarla dini açıdan bağları son derece zayıf olduğu için Pekin mezalimine karşı Pan-İslamik bir tepki doğmadı. Neredeyse tamamı Sünnilerden müteşekkil Uygurların, Orta Doğu’da bugün cereyan eden siyasi ve mezhep kökenli savaşlarla boğuşan Müslümanlarla sembiyotik bir bağlantısı namevcuttur. Vatikan’da merkezi bir siyasi ve dini otoriteye sahip Katolik Kilisesinin aksine Uygurların maruz kaldığı zulmü dillendirip onlara destek olabilecek İslami bir merkezi otorite yoktur.

Üçüncü olarak, Çin, Arap dünyasından ve diğer Müslüman memleketlerden gelmesi muhtemel desteği mali hamleler kullanarak susturma hususunda son derece ustaca bir süreç yürütmektedir. Ortadaki mezalime rağmen tek bir Arap veya İslami yönetim Çin’i Doğu Türkistan’daki son derece gaddar uygulamaları nedeniyle çıkıp açıkça eleştirmemiştir. Hali hazırdaki sözde “yeniden eğitim” kamplarına her geçen gün yenilerinin eklenmesi, Uygur entelektüellerinin üniversite kampüslerinden, okul bahçelerinden sistematik bir şekilde alınıp kaçırılması, avukatların, iş adamlarının ve kanaat önderlerinin göz altına alınıp tutuklanması ile Doğu Türkistan’da yeni inşa edilen çok sayıda krematoryum (ölülerin yakıldığı dev fırınlar) Nazi Almanya’sındaki Yahudi Soykırımına benzer bir sürecin yaklaştığını gösteren alarm sesleridir. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere neredeyse tüm uluslararası insan hakları örgütleri Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içinde bu senaryonun artık ihtimal olmaktan öteye geçtiğine dair açık uyarılarda bulunmuştur.

Umut ederiz bir an evvel Doğu Türkistan ve Uygur Türklerine sahip çıkılır. Allah yar ve yardımcıları olsun.

Doğu Türkistan Çıkmazı-(1870-1997) Oğuzhan BATUR-www.medium.com dan meraklı okuyucularım geniş bilgi okuyabilirler.

 

  • Kaynak: https://www.marasgundem.com.tr/makale/dogu-turkistan-ve-uygur-turkleri-cin-soykirimi-altinda-17285
  • Etiketler: Doğu Türkistan’Çin,Uygur,